20 yılı aşkın süredir üzerinde çalışılan bir enerji projesi gerçek oluyor, Türkmenistan gazı 1 Mart itibariyle Türkiye’ye geliyor. Aslında bu Türkmenistan’la olduğu kadar İran ile de mutabakat anlamına geliyor. Çünkü yıllık 1,3 milyar metreküp Türkmen doğalgazı İran’dan swap yöntemiyle alınacak. Bir başka deyişle, Türkmenistan gazını İran’ın boru hattına pompalayacak, İran da kendi gazını aynı oranda Türkiye’ye akıtacak. Tabii bu mutabakatın ardından akıllara birkaç soru geliyor: 1- Türkiye neden İran hattını tercih etti? 2- İran neden bu projeye ‘evet’ dedi? 3- Bu yeni gaz mutabakatı, Batı’nın İran üzerinde uyguladığı yaptırımlara girer mi?
Hazar’ın statüsü
Dünyanın en büyük kapalı su birikintisi olan Hazar’da yaklaşık 50 milyar varil petrol ve 300 trilyon metreküp doğal gaz bulunuyor. Türkmen gazı projesinin uzun yıllardır hayata geçememesinin temel sebebi Hazar’ın statüsüydü. 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bu statü belirsiz kalmış ve Hazar’ın göl mü, yoksa deniz mi olduğu 20 yıl boyunca müzakere edilmişti. Bu tartışma size manasız gelebilir ama uluslararası hukukta bir karşılığı var. Göllerin su üstü ve su altı kaynaklara sahip olma hakkı farklı, denizlerin farklı hesaplanıyor. Göllerde projeler çok taraflı mutabakatlar yerine ikili mutabakatlarla geliştirilebiliyor, ama denizlerde BM Deniz Hukuku Sözleşmesi devreye giriyor, bu durumda bir proje için tüm kıyıdaş ülkelerin mutabakatı gerekiyor. Haziran 2018’de kıyıdaş ülkeler Rusya, İran, Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan Hazar’ın su derinliğini göl prensibine dayanarak belirledi ama anlaşmadaki boşluklar hala buranın altından geçirilecek bir boru hattına engel oluyordu. Örneğin Rusya, müzakerelerde Çevre Etki Raporlarını (ÇED) bahane ederek projeleri reddediyordu. İran da kendisini by-pass edecek projelere hep karşı çıktı. Bu gerekçelerle Hazar’ın altına döşenebilecek Trans-Hazar boru hattı yapılamadı. Azerbaycan’ın LNG (sıvılaştırılmış doğalgaz) gemileriyle Türkmen gazını Hazar’dan geçirip, TANAP boru hattı üzerinden Türkiye’ye getirilmesi formülü de düşünüldü, ama bu seçenekte de taşınacak doğal gaz, boru hattına kıyasla çok sınırlı olacaktı. Bu şartlar altında Türkiye açısından İran güzergâhı en uygun seçenek olarak öne çıktı.
Yaptırıma girer mi?
Türkmen gazının swap yöntemiyle alınıyor olması Ankara için şu aşamada bir risk yaratmıyor. Çünkü Türkiye İran’dan zaten yıllık 9 milyar metreküp civarında doğalgaz alıyor ve Batı’nın yaptırımları İran’dan Türkiye’ye gelen gazı kapsamıyor. Türkiye ‘bu gaza ihtiyaç duyduğunu’ ifade ederek muafiyet almıştı. Burada gelecekte yaşanabilecek sorun, yeni ABD yönetiminin İran’a dönük yeni yaptırım kararları alması olabilir. Burada da Donald Trump’ın o yaptırımlar için çizeceği çerçeveyi görmek gerekiyor.
İran engel çıkarır mı?
Batı yaptırımları altında ezilen İran’ın bu anlaşmaya ‘evet’ demesindeki temel motivasyonun ticari olduğu açık. Ancak unutulmaması gereken bir şey var, o da şu: Türkiye, 2001 yılından bu yana İran’dan gelen gazda neredeyse her kış sorun yaşadı. Tahran, teknik sebepleri bahane ederek gazı kesti, dahası parasını da aldı. Ankara-Tahran arasındaki bu sorun sıklıkla tahkime taşındı. Peki İran, Türkiye’nin Türkmenistan’dan parasıyla aldığı gazı aktarmakta sorun çıkabilir mi? Mevzubahis İran olunca buna net şekilde ‘hayır’ demek pek mümkün değil ama kendi doğalgazında olduğu kadar kolay ‘sorun çıkarması’ da beklenmez. Dahası İran’ın, Türkiye’nin böyle bir süreçte uzattığı eli de tutması gerekir. Bölgede sıkışmış, İsrail’e karşı gücünü kaybetmiş, Suriye’den çekilmiş ve yeni ABD yönetiminin doğrudan hedefi olacak İran’ın bölge işbirliklerine dahil edilmesi kendisi açısından bir nefes borusu. Tahran’ın, kendi menfaatleri için bu anlaşmada yapıcı bir rol oynaması beklenir. Oynayacak mı, göreceğiz…