S ezonun hayal kırıklığını yaşayan takımlardan biri de Fenerbahçe’dir kuşkusuz. Son seçimde yarıştığı Ali Koç’a tabirimi mazur görün ama en büyük kazığı Aziz Yıldırım attı.
Kongre öncesindeki vaadlerinde Teknik Direktör Jose Mourinho’yu takımın başına getireceğini açıklayan Yıldırım, seçim aşamasında Koç’u da bu tercihi yapmak zorunda bıraktı.
Günahı kimlerindir bilemem, lakin Portekizli teknik direktörün Türkiye’den ve Fenerbahçe’den iyi izler bırakarak ayrılmayacağı kesin.
Avrupa medyası günlerdir tazminat cambazı Mourinho’nun yeni kurbanının hangi takım olacağını yazıyor.
Şüphem yok, Koç da 16 milyon euroluk maaşından kurtulmak için dua ediyordur.
Yıldırım seçimi kazansa durum değişir miydi? Aynı şeyleri yaşasa, şekeri yükseldiğinde Koç kadar nazik davranmazdı Portekizli’ye.
Gelelim imza kampanyasına. Kulüp tarihinde görülmemiş bir girişimdir bu.
Trabzonspor adına koca bir sezonun muhasebesinin yapılacağı maçtı. Ligde yaşanan hüsrandan sonra taraftarı mutlu edecek tek kulvar Ziraat Türkiye Kupası idi. Hepsinden önemlisi, camia nezdinde yitirilen prestijin geri kazanılması demekti.
Trabzonspor belki de ilk kez ideal kadrosuyla çıktı Galatasaray karşısına. Yani bahanesi yoktu. Oyuncular açısından da “günah çıkarma” maçıydı.
Sonuç yine hüsran oldu. Dahası rezalet. Sezonun en önemli sınavında alınan sonuç utanç vericidir. Derbi kazanamayan Trabzonspor, alışıldığı gibi sıradan maçlarından birini oynadı, fark yaratamadı, kupayı kazanmak adına ekstra bir çaba gösteremedi ve son hedefine kolay veda etti.
Merak ediyorum; bu takımı kuranlar, o kadar parayı harcayanlar, camiaya hayal satanlar şimdi hangi hikayeyi, kimlere pazarlayacaklar?
Sayın Ertuğrul Doğan; kusura bakmayın da iki yıldır bu kulübün başındasınız ve şu tablonun sorumlusu sizsiniz. Umarım gerekli çıkarımı yaparsınız.
Maça gelince... Barış Alper’in golüyle geriye düşen bordo-mavili ekip toparlanamadı. Son haftaların
Fatih Tekke’nin Galatasaray maçı için kurguladığı kadro tercihini saygıyla karşılıyorum.
Trabzonspor adına büyük umutlarla başlayan, “güvenilir” teknik direktör seçimi ve yüksek bütçeli transferlere rağmen fiyaskoyla sonuçlanmış bir lig hikayesi varken, Avrupa’ya giden tek yol kupa ise, her türlü eleştiriye karşın Fatih hoca son virajda doğru yapmış demektir. Sonuçlarına katlanmayı da düşünmüştür.
Rakip takım hocası Okan Buruk ise farklı duygular içindeydi. Neydi önceliği?..
Akyazı’dan asgari puanla ayrılıp, haftaya kendi evinde şampiyonluk kutlaması yapmak. Dolayısıyla rakip takım kadrosuna bakıp, tuzağa düşmemekti. Öğrencilerine “ne olursa olsun bu maçı kazanın” demediğine eminim.
Yakın geçmişte hatalı goller yediği gerekçesiyle protesto edilen ve ayrılma planı yapan Muslera’ya gelince. Ona kimsenin laf söyleme ve öğüt verme hakkı yok.
Maçın sıradanlaştığının düşünüldüğü bölümde önce Visca, sonra Mendy’nin gol vuruşlarında
Beşiktaş yenilgisi sonrası camia, Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’u hedef aldı.
Peki; istifa çağrıları neden tartışmalı senaryoların mucidi Jose Mourinho değil de Koç’a yöneldi?
Hikaye uzun. Sebep-sonuç; sadece sahadaki futbol ve taraftarı hayal kırıklığına uğratan skorlar değil.
Fenerbahçe Kulübü’nün yakın tarihine bakın?
Kimleri görüyorsunuz?
20 yıldır Aziz Yıldırım, 7 senedir Ali Koç.
Kaç lig şampiyonluğu var?
Yarın oynanacak Fenerbahçe- Beşiktaş derbisine Yasin Kol’un atandığını görünce, yok artık dedim.
Ya Veri Tabancı Atama Sistemi (VeTAS) Futbol Federasyonu ve Merkez Hakem Kurulu’nu sabote ediyor veya MHK sisteme yanlış bilgiler yükleyip VeTAS’ın kafasını allak bullak ederek insanların zekasıyla oynuyor.
Olmadı mı? Üçüncü seçenek, çok yetkili biri(!) kör göze parmak sokarak “ben yaptım, oldu” demeye getiriyor.
İşin özeti şu; liyakat ve başarı kriterleri dikkate alınmıyor. Fırsatçılar da at koşturmaya çalışıyor.
Daha önce de yazdım; Yasin Kol’u sokakta görsem tanımam. Ancak ortada öyle garip bir durum var ki, akıllara zarar.
Kol bir sezon önce çıkarıldığı klasmana keskin dönüş yapmıştı. İbrahim Hacıosmanoğlu TFF, Ferhat Gündoğdu ise MHK başkanı olduktan sonra, Trabzon bölgesinin genç sayılmayacak yaştaki hakemi kariyerinin zirvesini yaşamaya başladı.
Rakamlar TFF internet sitesinden; 10 Ağustos 2024 tarihden bugüne dek süper lig, 1. lig ve AVAR hakemi olmak üzere tam 44 maçta
Trabzonspor U19 takımı UEFA Gençlik liginin ikinci aşamasında Sarajova’yı eledikten sonra teknik direktörü Eyüp Saka’yı arayıp tebrik etmiştim. Eyüp hocaya “hedefiniz nedir?” diye sorduğumda “Abi zor görünüyor ama dörtlü finali çok isterim” demişti.
Dediği vakit üç İtalyan temsilcisi Juventus, Atalanta ve İnter’i saf dışı bırakmamıştı bordo-mavili gençlerimiz. Dediği oldu. Yarı finale kadar gitti ve Salzburg’u da geçerek dünyanın en önemli proje kulübü olan Barcelona’nın karşısına dikildi.
Bu turnuva, UEFA’nın Şampiyonlar Ligi’nden sonra geleceğe yatırım olarak gördüğü en değerli organizasyonudur. Dolayısıyla temsilcimizin son aşamaya kadar önüne geleni saf dışı bırakması, sadece Trabzonspor için değil Türk futbolu adına da çok önemliydi.
Dün akşam ülkemizde her renkten futbolseverin Barcelona maçını heyecanla izlediğini biliyorum. Değişik kent meydanlarında kurulan dev ekranlarda gençlerimize destek verdiklerini de hakeza.
Bakın;
Fatih Tekke'nin teknik direktör olarak göreve gelmesiyle biryikte Trabzonspor mücadele eden, yarışan, eski alışkanlıklarından uzaklaşmaya çalışan bir kulvara geçti.
Lakin dönüşümün sancılı ve sıkıntılı geçeceği belliydi. Önemli olan bulunduğu her kulvarı az hasarla atlatarak, kazanımlarını korumaktı kuşkusuz.
Dün iki yönü tartışılacak bir Trabzonspor vardı. Hücumda son dönemlerin en etkili ekibi, savunmada dağınık ve hataya açık bir oyun planı.
Rakibin ilk golünde kaptan Uğurcan'ın topu oyuna sokarken yaptığı hata, sezonun nazar boncuğu olacaktır eminim.
Ama diğer iki gol, savunmacıların maç değerlendirme toplantısında önlerine konacak pozisyonlar olmalı. Burada geçmiş dönemin olumsuz izlerini hissettim.
Maç genelinden uzaklaşıp son dönemlere bakarsak; gözlenen değişimin mimarı kesinlikle Tekke'nin futbol felsefesi, takımıyla kurduğu diyalog ve yetenekli isimleri doğru yerde oynatma aklıdır.
Türk futbolunun en değerli hocalarından bir olan Şenol Güneş'in kariyerine ve kişiliğine saygım büyüktür, ama aynı oyuncu grubuyla
Hakemine güvenmeyen, çözümü ithal "eleman" ve "Video Asistan Hakemi" getirmekte gören zihniyetin yarattığı tahribatı ibretle izliyoruz.
Yabancı VAR'ın mucidi, dönemin Federasyon Başkanı Mehmet Büyükekşi göreve devam etseydi, pişman olduğu bu operasyonu bitirecekti.
Ya sonra? Seçimi kazanan İbrahim Hacıosmanoğlu'nun "acemiliğine" geldi.
Ne demişti genel kuruldaki unutulmayacak konuşmasında?
"600 sene dünyayı yönetmiş bir milletin evlatlarıyız. Kendi evlatlarımıza güvenmeyip yabancı hakem getirdik bu ülkeye. Sadece size yapılan bir hakaret değil, Türk milletine yapılan hakaretti. Yapanları kınıyorum."
Yaaa Sayın Hacıosmanoğlu, büyük lokma yiyecek, büyük konuşmayacaksın.
TFF Başkanı, kulüplerin nabzına göre şerbet vermek adına bu sözlerinin üzerine bir bardak soğuk su içip ihaleyi hiç acımadan Türk hakemlerine kesti.