Haberi Anadolu Ajansı servis etti. Titiz bir araştırma ile çarpıcı sonuçlara ulaşmışlar.
Gazetem Milliyet, “2 milyar euroya 1 galibiyet” başlığı ile taşıdı manşetine.
Detayı şöyle:
“Son 6 sezonda Türkiye’yi Şampiyonlar Ligi’nde temsil eden dört büyükler tam bir hayal kırıklığı yaşattı. Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor bu süreçte bonservis ve hak edişler dahil 2 milyar 120 milyon euro harcarken, sadece bir galibiyet buldu.”
Daha iyi anlaşılması için altını çiziyorum; bizim paramızla 80 milyar liranın karşılığı koca bir fiyasko oldu.
Hayal tacirliği yapan kulüplerimizin neden iflas noktasına geldiğini görmek için bu veriler yeter sanırım.
Karşılığı olmayan harcamalar, menajer kurnazlığı ile gerçekleşen transferler ve servet harcanan ithal teknik direktörler ne katkı yapmış futbolumuza?
Fatih Tekke’nin oyunculuğunda ve teknik direktörlüğünde açık sözlü olmasının, doğruları dile getirmesinin, yaptığı işe uzun vadede pozitif yansıdığını söyleyebiliriz.
O şimdi hayal ettiği yerde, Trabzonspor’un başında. Ancak biliyor ki ligin en özürlü, güvensiz ve sıradan takımlarından biri olan bordo-mavili ekibini dünden sıyırıp almak, yaşadığı travmadan çıkarmak kolay değil. Bir kaç oyuncudan değil, koca bir takımdan söz ediyoruz.
Tekke, Başakşehirspor maçı öncesi futbolcularına, “Top rakipte iken yapacaklarınız sonucu belirleyecek. Mücadele edin ve yardımlaşın” demiş.
Günümüz futbolunun temel prensiplerinden ikisi söyledikleri. Sezon başından bu yana o kadar çok şey eksik ve yanlış yapılmış ki, doğruyu bulmak zaman alır.
Lakin dün akşam hocasına destek veren ve ezberleri bozan bir isim vardı sahada. Arkadaşlarının hatalarını kapatmakla kalmadı, olmaz denen çok şeyi gerçeğe çevirdi.
Adı Uğurcan Çakır; Trabzonspor uzun yıllardır kaleciden yana şanslıdır. Dünkü doksan dakikayı
Merkez Hakem Kurulu Başkanı Ferhat Gündoğdu hafta içinde HT Spor’da bir programa katılmış.
İzlemedim, gazetelerden okudum.
Sonuçta Türk hakemliğinin patronu!
Ağzından çıkan her cümleye bakmak gerek.
Örneğin; “Kendisini TFF’nin önünde gören hakem arkadaşlarımız, uyarılara rağmen davranışlarını değiştirmedi” demiş.
Peki; siz ne yaptınız bu tespitinizden sonra?
8 Mart krizindeki gibi şahsınızı ortada bırakacak yöneticiler olmadığına göre, koca federasyona kafa tutan hakemleri niye kadroda barındırıyorsunuz?
Ligin 26. haftası oynanıyor. Gerek zirvede gerek alt sıralarda kıyasıya bir mücadele var. Kümede kalması mucizelere bağlı ekipler bile oyununu geliştirmeye, kısıtlı imkanlarla her rakibe kafa tutmaya çalışıyor. Örnek mi? Hatayspor.
Ya Trabzonspor? 19 takım içinde arayışını sürdüren tek takım. Neredeyse her maça farklı kadrolarla çıkıyor. Sezon başı transferlerinde istikrar yok. Devre arasında katılanlar “nereye geldik” diye soruyor. Sakatlıklar düşündürücü boyutta. Örneğin, tribünlerin gazını almak için yıllık 1.5 milyon euro ödenen Nwakaeme’yi bu takıma dahil eden ve onay verenlerin hiç mi vicdanı sızlamıyor?
Bu kadar olumsuzluktan doğru ve taraftarı memnun edici sonuç çıkar mı? Çıkmaz elbette.
Şenol Güneş hocam gönül koymasın, Trabzonspor gibi her daim iddialı olması gereken takımın yaşadığı sıkıntılardan teknik direktöre de pay düşecektir.
Belki de “kasketini” önüne koyup düşünmesinin vakti gelmiştir artık.
***
Hatayspor geçen sezondan bu yana saygı duyduğum takımlardan
Tarih 17 Haziran 2012. Türkiye Futbol Federasyonu internet sitesinde şöyle bir haber paylaşılır: “Türk hakemleri 1 yılda 54 uluslararası maç yönetti.”
Devamında şöyle denir: “7 FIFA kokartlı hakemimiz 43 maça çıkarken, 3 kadın hakemimiz 11 karşılaşma yönetti. Bunların 24’ü UEFA Şampiyonlar ligi ve Avrupa ligi maçları oldu. Cüneyt Çakır, Bülent Yıldırım, Fırat Aydınus, Hüseyin Göçek, Halis Özkahya, Tolga Özkalfa ve Yunus Yıldırım’dan oluşan FIFA kokartlı hakemlerimiz büyük başarı elde etti.”
Aradan 13 yıl geçti. Gelinen noktaya bakın.
Bugün elimizde kim var? Sadece Halil Umut Meler. Onu da dövüyor, bezdiriyor ve üzüyoruz.
Dönemin hakemleri derbi maçına çıkabilmek için kavga eder, araya torpil koyar, birbirini ezmeye çalışırken, bugün kariyer sahibi isimler “Aman benden uzak olsun” diyor.
Peki; bu ayıba kimler yol açtı, kimler getirdi onları bu hale?
Sadece performansları ve sicili tartışmalı bazı isimlerin camiaya verdikleri zarar mı?
Fenerbahçe’nin rövanşta Glosgow Rangers’ın 50 bin kişilik ateşli tarafı önüne rahat çıkabilmesi için avantajlı bir skor bulması şart. Pek çok kriter lehimize görünse de, belirleyici unsurun teknik direktörler olacağını düşünüyorum. Bir tarafta bu tip maçlardaki deneyimi ve baskın karakteri ile Jose Mourinho, karşısında henüz İskoçya dışına çıkmamış emanetçi Barry Ferguson var. Rangers’ın kendi liginde işleri iyi gitmiyor, Fenerbahçe’nin ise yükselen form grafiği dikkat çekiyor. Temsilcimiz turu geçerse, çeyrek final için öngörüm işlerinin çok zor olacağı yönünde. Lakin A.Bilbao’yu değil Roma’yı tercih ederim. Mourinho İtalyan futbolunu tanıyor ve bu eşleşme kariyer maçlarından biri olabilir. Bazı tarihi dönemeçler vardır. Bazen sıra dışı başarılara inanmak gerekiyor.
Trabzonspor özelinde, Türk futbolu genelinde neye üzülüyorum biliyor musunuz? Yüz milyonlarca euro harcanarak kurulan kadrolara, süper ligin kalitesine, el üstünde tutulan teknik direktörlerin kapasitesine.
Hakemlerin, federasyonun ve MHK’nin marka değerine verdikleri zararı katmıyorum bunların arasına.
Hepsi milli müdafaa sınırlarını korumak için olsa gerek. Fenerbahçe dışında kim kaldı Edirne ötesinde?
Gelelim maça. 2022 şampiyonluğunu bir yana bırakın, dört büyüklerden biri olarak anılan Trabzonspor yıllardır ne iddia koyabildi lige?
Gelenler, gidenler, garip transferler ve veda edilen değerler. Bunların hesabı sorulmayacak mı?
Dün de Konyaspor maçına dillere destan “deplasman fobisini” yenmek çıktı bordo-mavili ekip.
O zaman sorayım; Trabzonspor kazanmak için ne yaptı? Puan alabilmek adına nasıl mücadele etti? Teknik direktörünün maç öncesi ve içinde futbolcu tercihleri doğru mu idi?
Forma giyenler, beklentiyi karşılayabildi mi?
Türk futbolu, tarihinin en karmaşık ve düzensiz süreçlerinden birini yaşarken, Futbol Federasyonu Başkanı sayın İbrahim Hacıosmanloğu’nun açıklamalarını kaygıyla izliyorum.
Göreve gelmesinin üzerinden henüz 7 ay geçti. Atalarımız “büyük lokma ye büyük konuşma demiş.” Demiş de anlayan var mı?
Yazmaktan sıkıldığım için Hacıosmanoğlu’nun kayıtlara geçen sözlerini bir kez daha hatırlatmayacağım.
Lakin, hepsinin üzerine birer bardak su içmesi bir yana, hakemlere yönelik ifadeleri her fırsatta gündeme gelmeli.
Çünkü hakemler savunmasız, ağzı olup konuşamayan günah keçileridir.
Yıllardır aralarından biri kafasını kaldırıp isyan edemedi çarpık düzene. Gelmiş geçmiş en başarılısı da yapamadı, her şeyini kaybedeni de.
Neyse, gelin bakalım neler söylemiş TFF başkanı?