Geçtiğimiz hafta Merkez Bankası’nın faiz oranlarını artırmasının ardından ekonomik büyümenin yavaşlayabileceği, buna bağlı olarak istihdamın azalabileceği ve işsizliğin artabileceği konuşulmaya başlandı. Öncelikle, faiz oranlarının artırılması ile ekonomik büyüme ve işsizlik arasındaki ilişkiyi açıklamak gerekiyor.
Merkez Bankası’nın faiz oranlarını artırması nedeniyle ülkeye belirli bir miktar yabancı sermaye girişi olacaktır. Ülkeye yabancı sermayenin girmesiyle, döviz arzı fazlası meydana gelecek. Bu da, teorik olarak Türk Lirası’nın değer kazanmasına neden olacaktır. Dolayısıyla, Türkiye’de üretilen mallar TL’nin değerlenmesiyle göreceli olarak pahalılaşır ve bu yönüyle Türkiye’nin ihracatı azalır. Dışarıya mal ihracının azalması, ilgili firmalarda (ihracatçı) istihdam daralmasına yani işten çıkarmalara yol açabilir.
İşsizlik ile büyümenin ilişkisi...
Faiz artırım kararının gelmesiyle büyümenin öngörülenden daha fazla yavaşlayacağı açık. Reel ekonomi yerine finans piyasalarına yönelen sermaye istihdam yaratmaktan uzaklaşacaktır.
Aşağıdaki tabloda görüldüğü gibi, genel olarak ekonomideki yüksek büyüme yüksek istihdam artışları yaratmıştır. Buna karşılık, küresel kriz etkisiyle yaklaşık yüzde 5 küçülmenin yaşandığı 2009 yılında, istihdam artışı sınırlı kalmış ve işsizlik yüksek bir düzeye ulaşmıştır.
Küresel ekonomik kriz nedeniyle Türkiye ekonomisinin küçüldüğü 2009 yılını dikkate almadan, önemli istihdam artışlarına tanık olduğumuz 2010 2012 yıllarını ele aldığımızda ise ortaya şöyle bir tablo çıkıyor:
Bu dönemde Türkiye ekonomisi ilk iki yıl (2010 ve 2011) sırasıyla yüzde 9.2 ve yüzde 8.8 düzeyinde büyüdü. Bu büyümenin istihdama yansıması, bekleneceği üzere çok olumlu oldu. Söz konusu istihdam artışlarında kadın istihdamının payı büyük oldu. Ancak 2012 yılında ekonomik büyüme düşük düzeyde gerçekleşti. Bunda, özellikle sanayi sektörü büyümesindeki yavaşlamanın etkisinin olduğunu söyleyebiliriz. Dahası, benzer bir durum inşaat sektörü için de söz konusu oldu. 2012 yılında inşaat sektörünün hizmetler sektöründeki istihdam artışına katkısı sınırlı düzeyde kaldı.
Bu durum, üç yılın ortalamasını bir miktar aşağıya çekmiş olsa da 2010-2012 yılları arasında Türkiye işgücü piyasasında yıllık ortalama olarak 1 milyon 180 bin kişi daha istihdama katıldı.
Peki ne olacak?
Son dönemde istihdam artışı yavaşlamaya başladı. Önümüzdeki dönemde işsizliğin yavaş da olsa artacağı öngörülüyor. Öte yandan, son 8 yılda Türkiye işgücü piyasasında çalışabilir yaştaki nüfus, yıllık ortalama 900 bin kişi artıyor.
Bunun yaklaşık 675 bini de işgücüne katılıyor. Merkez Bankası tarafından piyasaya yapılan müdahale ile büyüme hedefinin gerçekleştirilmesi zor göründüğünden her yıl ortalama Türkiye işgücü piyasasına yeni giren yaklaşık 675 bin kişi için istihdam olanaklarının risk altına girdiğini söyleyebiliriz.
Faizlerin yükselmesi işsizliğe neden olur
Kalkınma Bakanlığı’nın 2013 yılı büyüme tahmini yüzde 3.6. 2014 yılı için öngörülen yüzde 4’lük büyüme ve yatırım artışlarına bağlı olarak istihdamın bir önceki yıla göre 565 bin kişi artacağı ve işsizliğin de yüzde 9.4 olacağı tahmin ediliyordu. Ancak, Merkez Bankası’nın faiz artırımı büyümeyi olumsuz etkileyebileceğinden, beklentilerin revize edilmesi gerekiyor. Faiz artırımı yapılmamış olsaydı bile, istihdam artışının en iyi ihtimalle 450- 500 bin düzeyinde kalmasını öngörebilirdik.
Faiz artışıyla, insanlar yatırım yapmak ve yeni istihdam olanakları yaratmak yerine yükselen faizlere yönelecek. Bir anlamda, şanslarını para piyasasında deneyecek. Bu, işsizliğin artması anlamına gelecek.
İşsizliğin çaresi bulunuyor!
Olası işsizlik artışının önüne geçebilmek için ne yapmamız gerekiyor? İlk olarak hızla yapısal reformlara yönelmeliyiz. İkinci olarak, aktif istihdam politikalarını etkin şekilde kullanmalıyız. Örneğin; daha önce küresel krizde uygulanan ve başarı sağlayan istihdam teşvikleriyle işgücü piyasası dengesi korunabilir.
Yapısal reformlar bazında işsizlik sigortasında biriken 70 milyar TL ile mesleki eğitim ve mesleğe yönlendirme faaliyetlerine hız vermemiz gerekiyor. Yine bu fon yardımıyla bir türlü uygulamaya sokulamayan Ulusal İstihdam Stratejisi devreye sokulabilir ve bu strateji belgesinde yer alan gelişmeye açık, istihdam yaratma kapasitesi olan sektörlere yönelik teşvikler işyerlerine verilebilir.
Prim teşvikleri artsın
Şu anda sosyal güvenlik alanında farklı sigorta prim teşvikleri var. 1 milyon 600 bin işyerinden yaklaşık 1 milyon 339 bin işyeri bu teşviklerden yararlanıyor. Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü önemli bir teşvik uygulamasını yürütüyor.
Ancak teşvikler yaygın kullanılmakla beraber, hükümetin bu kırılgan dönemde, işsizliğin artmaması için bu teşviklerin fayda düzeyini arttırması gerekiyor. İşyerlerine uygulanan yüzde 5 prim teşviki, yüzde 7’ye çıkarılabilir.
Öte yandan işsizlik sigortası fonunda 70 milyar 351 milyon TL para var. İşsizlik sigortası başladığından bu yana 3 milyon 218 bin kişiye işsizlik ödeneği bağlanmış. Bu kişilere toplam 6 milyar 780 milyon TL ödeme yapılmış. Fonun işsizlere ödenek verme oranının düşük olduğunu söyleyebiliriz.
Sonuç olarak, işsizlik sigortası işsizliğin önlenmesine katkı yapmak yerine işsiz kalanlara geçici bir gelir desteği sağlamayı hedefliyor. Ancak büyümenin hız keseceğini ve istihdamın azalacağını düşünürsek daha aktif önlemlerin alınması ve istihdam yaratıcı politikalara yönelmek gerektiği görülüyor.