Geçtiğimiz hafta Hollywood’un en prestijli yayını Variety’nin kapağında Türk bir isim vardı: Efe Çakarel.
Evet, yanlış okumadınız.
MUBI’nin kurucusu ve CEO’su Efe Çakarel, dijital platformlar çağında, sinema salonlarının göz ardı edilen köşelerinde yaşayan bağımsız filmleri alıp, küresel sahnenin tam ortasına yerleştirdi.
Ve şimdi, Cannes’dan Oscarlar’a, Londra’dan Los Angeles’a sinemanın gidişatını değiştiren bir hikâyenin başrolünde.
Variety yalnızca izleyiciye değil; yapımcılar, oyuncular, ajanslar, stüdyo yöneticileri ve sinema sektörü profesyonelleri için de bir başvuru kaynağı.
Bu yüzden Variety’nin kapağına çıkmak, bir oyuncu ya da şirket için sadece bir “tanınırlık” değil, bir güç göstergesi aynı zamanda.
Bir zamanlar Uzakdoğu’da yılbaşı tatilindeyken “In the Mood for Love”ı izlemek isteyip de bulamayan bir sinema tutkunu olarak başlayan bu yolculuk, bugün 1 milyar dolar değerinde bir markaya dönüştü.
MUBI, sadece bir dijital platform değil; aynı zamanda bir sinema stüdyosu, dağıtım ağı, yayınevinden oluşan bir ekosistem.
İzmir doğumlu Efe Çakarel’in yolu sinema okullarından değil, MIT’nin mühendislik sınıflarından geçti.
Stanford’da MBA yaptı, yatırım bankacılığı yaptı, ama içindeki sinema aşkı ağır bastı. “Film festivali nedir bilmeden bu işe başladım” diyor.
Ne Cannes’a gitmişti, ne Sundance’e.
Ama sinemaya dair tutkusu, disiplinli aklıyla birleşince ortaya sinema dünyasının A24 ile rekabet eden en yaratıcı oyuncularından biri çıktı.
Çakarel’in kurduğu MUBI, ilk yıllarında sadece bir film platformuydu.
Günde bir film yayınlıyor, “az ama öz” diyordu.
Zamanla büyüdü, festival filmlerinin adresi oldu.
Sonra işin içine yapım ve dağıtım da girdi.
Park Chan-Wook’un “Decision to Leave”i, Pedro Almodóvar’ın “Pain and Glory”si ve Céline Sciamma’nın “Portrait of a Lady on Fire”ı MUBI’yle milyonlara ulaştı.
Bugün MUBI, sadece dijitalde değil, fiziksel olarak da sinemayı sahipleniyor.
Meksika’da ve Los Angeles’ta sinema salonları açıyor. 11 şehirde, İstanbul’un da dahil olduğu global MUBI festivali düzenleniyor.
MUBI Go adlı üyelik sistemiyle, kullanıcılarına her hafta sinema bileti hediye ediliyor.
Variety’nin kapağında yer almasının sebebi de tam bu vizyon. Demi Moore’un başrolünde olduğu “The Substance” adlı filmi Universal elden çıkarınca herkes sırt çevirdi, MUBI sahip çıktı.
Film hem gişede hem ödül sezonunda büyük başarı yakaladı.
Beş Oscar adaylığı, gişe başarısı ve genç sinemaseverlerin heyecanı bir araya geldi.
İşin en çarpıcı yanı: Bu hikâyenin ardında, “Çıkış stratejin nedir?” sorusuna “ölüm” diyecek kadar tutkuyla bağlı bir Türk var.
Efe Çakarel’in deyimiyle, “Bu daha başlangıç. Şimdi işin en heyecanlı kısmı başlıyor.”
Kabul etmek lazım, Efe Çakarel’in ve MUBI’nin Variety kapağında yer alması, bir Türk girişimcinin sadece başarıya ulaşmasından değil, küresel sinema sektöründe dönüştürücü bir aktör haline gelmesinden kaynaklanıyor.