Maria Grazia Chiuri, moda dünyasının yakından tanıdığı isimlerden biri.
Roma’da başlayan yolculuğu, Paris’in couture salonlarına uzanıyor.
Fendi’de aksesuar tasarımıyla başlayan kariyeri, Valentino’da Pierpaolo Piccioli ile yakaladığı o yaratıcı uyumla yükseldi.
Ancak asıl sahneye çıkışı, 2016’da Dior’un başına geçtiğinde oldu.
Markanın tarihindeki ilk kadın kreatif direktörü olarak, modaya yalnızca estetik değil, anlam da kattı.
Feminist sloganlı tişörtler, kültürel referanslarla örülü defileler ve zanaatkarlığa verdiği önemle öne çıktı.
Chiuri, podyumda sadece kıyafet değil, bir bakış açısı sundu. Onun çizdiği kadın, güçlü, düşünen, sorgulayan biri.
Ve şimdi, bu anlatıyı bir tiyatro sahnesine taşıyor.
Moda onun için sadece bir meslek değil; sanatı, kimliği ve kökleriyle ördüğü bir yaşam biçimi.
Roma, tarihiyle öne çıkan bir şehir.
Şimdi Chiuri, Roma’nın unutulmuş bir sahnesini Teatro della Cometa’yı yeniden hayata geçiriyor.
2020 yılında, pandemi tüm dünyayı evlere kapatmışken, Chiuri bir başka kapının anahtarını çeviriyor: 1969’daki bir yangından sonra sessizliğe gömülen Teatro della Cometa’yı satın alıyor.
250 koltuklu bu mütevazı tiyatro, 1958 yılında sanatsever Kontes Anna Laetitia Pecci-Blunt’ın vizyonuyla halka açılmış.
Audrey Hepburn’ün, Salvador Dalí’nin uğradığı, Beckett’ten Ionesco’ya pek çok öncü ismin eserlerinin sahnelendiği bu salon, zamanla unutulmuş, şehir belleğinde kaybolmuş.
Chiuri’nin hikâyesi işte tam da bu noktada başlıyor.
Tiyatroya olan ilgisinin tesadüf olmadığını söylüyor Chiuri.
Zira yıllar önce, aynı binada 50’nci doğum gününü kutlamış ve mekâna karşı anlam veremediği bir çekim hissetmiş.
“Orada bir şey vardı. Tanımlayamadığım ama beni içine çeken bir enerji” diyor.
Kızı Rachele Regini bu sürecin aslında 20 yıl önce başladığını söylüyor.
Sanat tarihi eğitimi alan ve kültür-sanat alanında çalışan Rachele de projeye destek oluyor.
Anne-kızın bu ortak emeği, sadece bir restorasyon değil, aynı zamanda bir kuşaklar arası bağın da güçlenmesi anlamına geliyor.
Birlikte, geçmişin izlerini silmeden, bugünün ihtiyaçlarına cevap veren çok yönlü bir kültür alanı inşa ediyorlar.
Tek bir sanat yönetmeni yerine, farklı alanlarda küratörlerle çalışarak disiplinler arası bir yaklaşım benimsemeleri, projeye çağdaş bir dokunuş katıyor.
Teatro della Cometa, artık sadece bir tiyatro değil, aynı zamanda bir sergi salonu, bir sahne, bir buluşma noktası…
Açılışında, Kontes Pecci-Blunt’a adanmış kapsamlı bir sergi yer alacak.
Binanın mimari dönüşümünde, orijinal avizeler restore edilmiş, salonun yıldız motifleri korunmuş, modern bir döner sahne ve hidrolik sistemle güncellenmiş.
Binanın içinde yer alacak kafe-bar ise sadece seyircilere değil, herkese açık.
Bu yatırım, elbette maddi olduğu kadar duygusal da.
“Tiyatroyu başkasının alıp süpermarket ya da gece kulübüne çevirmesinden korktum” diyor Chiuri.
Rachele ise, “Bu kısa vadeli bir iş değil, bir ömürlük” diyerek bu kararlılığın altını çiziyor.
Roma’da deneysel sanat mekânlarının azlığı düşünüldüğünde, Teatro della Cometa’nın yeniden açılması sadece nostaljik değil, aynı zamanda cesur bir adım.
Dior’un Cruise defilesiyle eş zamanlı yapılacak bu açılış, sadece bir binanın değil, bir fikrin, bir hayalin, bir anne-kızın ortak geleceğinin de ilanı. Moda sahnesinden tiyatro perdesine uzanan bu yolculuk, bize bir kez daha gösteriyor ki: Sanat, unutulsa da, doğru ellerde yeniden hayat bulur.
Peki neden tiyatroyu tercih etti?
Chiuri’nin cevabı basit ama güçlü: “Tiyatro, topluluğun buluştuğu bir yer. Ve bugün buna her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.”