Belma Akçura

Belma Akçura

bakcura@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Eskişehir’de gezi eylemleri sırasında hem polis hem de eli sopalı saldırganlar tarafından dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz’ın davasında sanıklara verilen düşük cezalar kamuoyunda ciddi tepkilere yol açtı.
Ancak Milliyet muhabiri Kemal Göktaş bu davada son derece önemli bir gazetecilik olayının altına imza attı ve mahkeminin kısa karar gerekçesinin, verilen cezalardan daha da vahim olduğunu ortaya çıkardı.
Göktaş’ın haberine göre; sanık iki polise Korkmaz’ı, “kemik kırığına neden olacak” şekilde dövdüğü için 10 yıl hapis veren mahkeme sivil sanıklara ise ‘Kemik kırığına neden olmadan vurdukları” için 6 yıl 8 ay ceza vermiş!..
Kısa karara göre mahkeme sanıklara alt sınırdan ceza verme gerekçesini, “suçun işleniş biçimi, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen sonucun ağırlığı” olarak açıklıyor.

‘Vahim gerekçeler’
Milliyet haberi “Şaka gibi gerekçeler” başlığıyla manşetine taşıdıysa da bazı okurlarımız ‘şaka gibi’ ifadesinin cinayetteki hukuksuzluğu hafifletttiği, gerekçesiyle tepki gösteriyor. Hukuk öğrencisi Burcu Demirkan şöyle diyor: “Haberinizdeki gerekçeleri okurken dehşet içinde kaldım. Son derece vahim gerekçeler. Ama pardon, bunun nesi şaka? Mahkemenin sanıklara yaptığı indirimler hangi hukuka uyuyor? Siz şaka gibi gerekçeler derken ben gülemedim, Bu hukuku sorgulamayacak mısınız?” diye soruyor.

Kemiğini kırmamışlar!

Öncelikle belirtmeliyim ki medya mahkemenin söz konusu kararının kamuoyunda nasıl tepki yarattığını yazsa da, Milliyet’in dışında bu kararın gerekçelerini değerlendirip kamuoyu ile paylaşan olmadı.
Elbette bir cinayetin şakası olmaz ancak hepimiz biliyoruz ki Türkiye’de hukuk, trajik olaylara inanılmaz gerekçeler üreten yargı kararlarıyla tarihe geçmiştir. Dolayısıyla bir mahkemenin kararını ‘ciddiyetsiz’, ‘sorumsuz’, ‘hukuksuz’ bulursanız, gerekçelerinin de gerçeklikle, hukukla vicdanla, adaletle örtüşmediğine kanaat getirirseniz bu hukukun size yaptığı “şaka”dır... Biraz sulu biraz kaba bir şaka...
Okurumuzun kararla ve gerekçeyle ilgili üzüntüsünü anlıyorum. Ancak Milliyet’in büyük bir sorumlulukla manşetine çektiği bu haberin başlığını doğru yorumlamak gerektiğine de inanıyorum. Şaka gibi olan davanın kendisi değildir, aksine hukukun ciddiyetsizliğini ortaya koymak içindir.
Tehlikeli olan ve şaka olmayan bu tür gerekçeler üreterek bir cinayeti meşrulaştırmaya çalışmaktır. Dolayısıyla bu dava bitmedi; gazetecilerin zorlu görevi asıl şimdi başlıyor...

Haberin Devamı

DOWN ÖLDÜRMEYE GEREKÇE GÖSTERİLEMEZ!

Haberin Devamı

Ruhsal sorunlar yaşayan bir annenin bebeğini öldürmesini Milliyet “Down sendromlu bebeğini boğdu” başlığıyla verdi. Bir sonraki gün daha da sorunlu ifadeler kullanıldı. “Down sendromlu olduğu öne sürülen bebeğin sağlıklı olduğu belirlendi” gibi...
Birincisi down sendromu bir hastalık değil, genetik bir farklılıktır. İkincisi bir kadının bebeğini öldürmesine gerekçe üretir gibi bebeğin down sendromlu olduğunu söylemek, bu çocukların ayrımcılık ve önyargıya maruz kalmasına neden olmak demektir. Down sendromlu bireyler hakkında toplumsal bilinç yaratmak açısından onca haberin altına imza atıp sonra böyle bir habere bu üslupla ve yargıyla yer vermek hoş olmamış.