Belma Akçura

Belma Akçura

bakcura@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sosyal medyanın informal atmosferi, çoğu kez biz gazetecileri de içine çeken; giderek daha tehlikeli, daha tahrik eden bir mecraya dönüşmüş durumda. Öyle ki; bazen bir medya kurumunun çalışanı olduğumuzu ve yapacağımız bir hatanın kurumsal düzeyde bir eleştiriye maruz kalabileceğini, araştırmadan paylaşılan bir bilginin mesleki açıdan güvenilirliğimize vereceği zararı hesaba katmıyoruz bile...

Ancak son birkaç yıldır dünyanın saygın birçok medya kuruluşu bu hesabı yapmış olmalı ki; yeni medya düzeninde gazetecilerin sosyal medyada paylaştığı haber ve yorumların çalıştıkları kurumun genel yayın politikasına ve meslek etiğine uygunluğu yazılı kurallara bağlamış durumda.

Tweet kuralları
Her biri farklı gerekçelerle kurallarını belirlese de, gazetecilerin kişisel hesaplarının meslek etiğine uygun olup olmadığı mercek altına alan The New York Times ve Amerikan televizyonu CNN; kurum çalışanlarını sosyal medya üzerinden siyasilerle ilgili herhangi övücü veya sövücü ifadeler kullanmamaları konusunda uyarıyor. Sky News; gazetecilerden kendi kurumlarının dışındaki kullanıcılara ait mesajları ve hatta rakip basın kuruluşlarında çalışan gazetecilerin tweetlerini retweet yapmamalarını istiyor. Washington Post ırkçı, cinsel, dinsel ayrımcılık içeren taraflı tweet atmamaları gerektiğinin altını çiziyor. BBC Twitter üzerinde ‘yeni’ bir gelişmeyi veya güncellenmiş bir haberi paylaşmadan önce, bu bilgiyi çalıştıkları kuruma bildirmek zorunda olduklarını yazılı kurallara bağlıyor.

Türkiye’de sosyal medya kullanıcısı gazetecilerin davranışlarıyla ilgili olarak meslek kurumlarının ya da iç denetim mekanizmalarının üzerinde anlaştığı ortak yazılı kurallar yok. Ancak biliyoruz ki; genel meslek ilkeleri, gazetecilerin sosyal medyayı nasıl kullanmaları gerektiği konusunda önemli bir referans oluşturuyor. Gazetecilerin düşüncelerini sosyal medyada dile getirmeden önce çalıştığı kurumu bağlayacak, o kuruma gölge düşürecek, güvenilirliğini ve saygınlığını zedeleyecek ifadelerden ve yorumlardan kaçınılması gerektiği iletişim bilimcilerinde üzerinde durduğu bir konu.
Buna göre; prensip olarak gazetecilerin benimsemesi gereken ortak ilkeler şöyle:
- Kurum içinde henüz yayımlanmamış yeni bir bilgi ya da habere ilişkin tweet atılmaması,
- Basın meslek örgütlerinin dışında oluşturulan çeşitli kampanyaların ‘aracı’ olunmaması,
- Bir haber ya da bilgiyi sosyal medyada paylaşırken başkalarının mağduriyetine neden olacak, zarar verecek, dil kullanmaktan kaçınılması,
- Nefret söylemi üzerinden ayrımcılık yapan; şiddet ve suçu meşrulaştıran eylemlere ve kişilere yönelik övgü ya da sövgü içeren ifadelerden uzak durulması,
- Çalıştığı kurumun saygınlığına gölge düşürecek yorumlar yapmaması...

Araştırmadan paylaşma!
Sosyal medyada gördüğümüz bir haberi ya da bilgiyi araştırmadan sorgulamadan paylaşılması ise gazeteciliğin güvenilirliği açısından son derece önemli bir konu. Nuri Bilge Ceylan’ın, Kış Uykusu filmiyle Cannes’da Altın Palmiye alırken yaptığı konuşmanın anında sosyal medyada yer bulması gibi... Ceylan’ın teşekkür konuşması bir sosyal medya kullanıcısı tarafından “Soma’da hayatını kaybeden maden işçilerine ve son bir yılda hayatını kaybeden Türk gençlerine adadığı” şeklinde tercüme edilerek tweetlendi. Birçok haber sitesi ve gazete söz konusu “çeviri” üzerinden bu bilgiyi paylaştı. Bu çevirinin doğruluğunu sorgulamadan sosyal mecrada paylaşanlardan biri de bendim. Ta ki çevirinin son derece hatalı olduğu, Ceylan’ın “Soma”dan hiç bahsetmediği, “Türkiye’nin gençleri” ifadesinin de “Türk gençleri” olarak değiştirilmiş olduğu bilgisine kadar...
Demek ki; bu mecraları kullanırken, yazdıklarımızın, bizim haber muhakememizle ilgili kuşku yaratmaması son derece önem taşımakta. En azından “Gazeteciler artık Twitter’dan mı haber alıyor” dedirtmemek için...