Gazetecilerin arşivi faili meçhul cinayet dosyalarıyla doludur.
Kapatılmış, unutturulmuş binlerce dosya ve hemen hepsi ‘derin devlet’e işaret ediyor.
Derin devlet; ülkenin tehdit algılamaları değiştikçe, aktörleri ve mağdurları değişen, ‘devlet zihniyeti’nin bir tetikçide vücut bulmuş hali olunca cinayetlerin gerçek azmettiricileri hiçbir zaman bulunamadı.
Medyada derin devlet ‘gövdesi var başı yok, sureti var yüzü yok’ bir yapı olarak varlığını sürdürdü. Halen de sürüyor.
Önce geriye gidelim.
Uğur Mumcu cinayetini hatırlayın. Mumcu’yu öldürmeyen kalmadı.
İslami Hareket Örgütü’nden İsrail Gizli Servisi’ne, JİTEM’den, PKK’ya, Susurluk Çetesi’nden Çekiç Güç’e kadar hemen hepsi öldürdü.
Gelen her iktidar kendi siyasi duruşuna göre; ya bir grubu, ya bir örgütü ya da bir başka ülkenin istihbaratını işaret etti.
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, 2000’li yılların başında, ‘Devlet içinde bir grup çete devleti ele geçirdi’ tartışmalarının yaşandığı, binlerce faili meçhul cinayetin araştırıldığı bir dönemde askeri işaret etti ve dedi ki;
“Derin devlet oldu devlet!”
***
Zaman içerisinde derin devlet yapılanması da güç ve iktidarlara göre değişti, kendi içinde tasfiyeler oldu. Bu dönemde de oldu. Cemaati araştıranlar, tehdit algılamasının içerisine alanlar tasfiye edildi. Bu tasfiyeleri yapanların aralarında da ciddi hesaplaşmalar ve kopmalar yaşandı. Cemaatçiler güçlenince Ergenekon ve Balyoz gibi davalar sadece hükümete muhalif olanların değil, derin devletin kendi içinde yer alan bir grubun da tasfiyesine araç oldu.
Sonuç yine değişmedi. Bir siyasetçiye suikast yapılacağı iddia edilerek, Özel Harp Dairesi’ni derin devlet olarak işaret edenler kozmik odalara girdi ve yine bütün dosyalar açıldıkları gibi kaldı.
***
Bugün kanlı bir darbe girişiminden sonra bazı gazeteciler ve köşe yazarları, bugüne kadar ‘derin devlet’ olarak kayıtlara geçen bazı cinayet ve şüpheli ölüm olaylarını yeniden gündeme taşıyor.
8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın şüpheli ölümü, Büyük Birlik Partisi Kurucusu ve Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopter kazasında hayatını kaybetmesi, Özel Harekât Daire Başkanı Behçet Oktay’ın esrarengiz ölümünün ‘intihar’ olarak kayıtlara geçmesi, Köstebek kitabının yazarı akademisyen Necip Hablemitoğlu’nun ve Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in suikast sonucu öldürülmelerinde özellikle ordu ve yargıda çeteleşen cemaatçilerin rolü sorgulanıyor.
Örneğin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Hrant Dink’in öldürülmesini Fethullah Gülen cemaati adı altında FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün ‘şiddet içeren bir başlangıç eylemi’ ifadeleri tartışma yarattı. Medya ikiye bölündü, itiraz edenler oldu.
***
Bir gazetecinin görevi ortaya atılan bütün yeni iddiaları masaya yatırıp yeniden araştırmak olmalıdır.
Elinizde belge mi var, delil mi var ki ortaya atılan yeni iddiaları araştırmadan ya tamamen reddediyor ya da bu yeni iddialara sarılıp daha önce bu cinayette rol oynadığı öne sürülen bazı isimleri bir anda yok sayabiliyorsunuz.
Üstelik Dink cinayetinde sadece Susurluk çetesinde adı geçenlerin değil, cemaatçilerin de rol oynadığını söylediği için yargılanan bunca gazeteci varken…
Her iddia yeni bir bilgi demektir.
Hiçbir gazeteci yeni iddiaları araştırmayıp ‘o grup yapmamıştır, bu grup yapmıştır’ diyemez.
Eğer faili meçhul cinayet dosyalarını incelerseniz; ‘derin devlet’ dediğimiz yapının hemen her dönemde herkesi kullandığını görürsünüz. Amaç; kaos ortamı yaratmak, darbeye zemin hazırlamaksa eğer, o derin devlet dediğimiz yapının içinde gücü elinde bulunduranlar sağcı, solcu, dinci, milliyetçi herkesi aynı potanın içerisine sokar. Birini yok sayıp diğerini öne çıkartamazsınız. Özellikle de hedefteki kişi için ortak bir tehdit algısı yaratılmışsa…
Dolayısıyla Demirel’in bir dönem ‘bana sağcılar cinayet işliyor dedirtemezsiniz’ demesi gibi, bütün bu cinayetleri ‘cemaatçiler işlemiştir’’ ya da ‘işlememiştir’ diye tartışmanın anlamı yok. Bir gazetecinin bu tartışmalara girmeden önce yapması gereken tek şey araştırmak, yeni bilgileri değerlendirmek, arşivlediği bütün iddiaları tekrar gözden geçirmek olmalıdır. Bakarsınız onlarla bağlantılıdır ya da değildir. Belki de hepsi birlikte ortak hareket etmiştir. Bilemeyiz!...