Genel düşünce; yargı, çocukların cinsel istismarını yok sayan, bunu normalleştiren bir zihniyetle hareket ediyor; medyanın durumu da yargıdan farklı değil
Türk adalet sisteminin “çocuğa cinsel taciz” davalarına nasıl baktığını anlamak için önce bir hatırlatma yapalım: Bundan 19 yıl önce, 2002’de bir üvey baba hakkında “Kızına cinsel taciz, tecavüz ve zorla alıkoyma” iddiasıyla dava açıldı. 9 yıl süren adalet savaşı 2011 yılında Yargıtay’ın üvey babayı aklamasıyla son buldu. Dosya, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gitti. AİHM’nin gerekçeli kararı bugün dahi “tartışmalı” bütün benzer kararların emsali niteliğindeydi. AİHM, tecavüzün gerçekleşip gerçekleşmediğini sorgulamadı bile. Daha önemli bir şey yaptı. Türkiye’deki mahkemenin yargılama sürecindeki eksikliklerine odaklandı. Mesela dedi ki: Elde somut kanıt var mı? Yok. O halde mahkeme, mağdurun ifadelerini büyük bir titizlikle değerlendirmeliydi. Değerlendirmiş mi? Hayır. Ne yapmış; tarafların ifadelerini almakla yetinmiş. Yetinemez!
Mağdurun ilk ifadesini kim aldı? Uzmanlık alanı tecavüz, kadına veya çocuğa yönelik şiddet olmayan iki erkek polis. Bunun da altını çizdi. Alamaz!
En önemlisi de aile içinde çocuklara yönelik tecavüzlerin neden olduğu psikolojik faktörün dikkate alınmasıdır. Aldın mı? Hayır. Bu da kabul edilemez!
Soruşturmanın hiçbir aşamasında psikolog olmaması duruşmanın kamuoyunda bilinmesi, mağdurun teşhir olması, mağdurun onuru gibi, benzer yığınla soru sordu ve mahkeme sürecinde olup bitenleri “büyük bir yanlış” olarak değerlendirdi. Ve Türkiye’yi “mağdur olan vatandaşına kötü muamele yapmak”tan suçlu buldu. Mağdura maddi ve manevi tazminat ödenmesine karar verdi.
Şimdi biz soralım: Türkiye’de bugün adaletin işleyişinde bir değişiklik var mı? Yok. Çünkü zihniyet aynı zihniyet! Bugün de “çocukların cinsel istismarı” davalarında; yargı kararları ve medyanın bu tür olayları sunuş biçimi daima tartışma konusu oldu, olmaya da devam ediyor.
Genel düşünce; yargı çocukların cinsel istismarını yok sayan, bunu normalleştiren bir zihniyetle hareket etmekte. Üstelik çoğu kez delile, bilgiye, belgeye, rapora “bakmaksızın” çeşitli gerekçelerle sanıkları salıvererek, cezalarında indirim yaparak, tartışmalı kararların altına imza atarak kamuoyunun yargıya olan güvenini zedelemekte. Eğer yargı, sosyal medya sesini yükseltince bir sanığın tekrar tutuklanmasıyla sonuçlanacaksa, bir hukuk devletine yakışır kararlardan söz etmek mümkün olabilir mi? Medyaya yansımayan ama adalet duygusunu yitirmiş, gözden kaçan binlerce yargı kararları… Ya onları ne yapacağız?
Medya davayı sorgulamıyor
Medyanın durumu da yargıdan farklı değil. Yargı sürecini izlemek, insanlık onurunu gözeterek haber yapmak, çocukları korumaya yönelik ya da iyileştirici çözüme odaklı habercilik yerine, toplumsal tepkilerin büyüklüğüne göre hem sanıkları hem de mağdurları teşhir etmekte; bilinçli çarpıtmalarla, yalan yanlış bilgiyle, fotoğraflar ve delillerle çocukların daha da fazla mağdur olmasına neden olmakta. Medya, mahkemelerin çocuk tacizini normalleştiren kararlarını sorgulamak yerine, olayın detaylarını, yaşanan çirkinlikleri sayfalarına taşıdıkça çocukların cinsel istismarının tırmanışını önleyemediğimiz gibi istismarcıların önünü açan düzenlemelerle de suçu giderek daha fazla perdeliyoruz.
Şimdi yeni yargı paketi çocuktan cinsel tacizi ispatlaması için fiziki delil istiyor, tanık istiyor. Oysa Adli Tıp raporlarında “Taciz var” yazdığı halde kaç mahkeme “delil yetersizliğinden” diyerek kaç tacizci babayı serbest bıraktı biliyor musunuz?
Mesele bu çarpık zihniyetten ibarettir.
Drama ve legoyla mahremiyet anlatılacak
Türkiye’de 55 ilde, yaklaşık 60 bin gönüllü ile faaliyet gösteren UCİM Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği, dünyada ilk kez lego parçaları ve drama yöntemiyle çocuklar için beden güvenliği ve mahremiyet eğitimi projesini hayata geçiriyor.
T.C. Dışişleri Bakanlığı Avrupa Birliği Başkanlığı tarafından AB desteğiyle yürütülen Sivil Toplum Destek Programı - III (CSSP-III) kapsamında, hibe desteği almaya hak kazanan UCİM’in Türkiye Proje Koordinatörü Yonca Boztunalı, proje kapsamında lego parçalarından bir eğitim kiti hazırlamak üzere; psikologlar ve eğitimcilerden oluşan bir komitenin oluşturulduğunu, Türkiye çapında pek çok ili kapsayan bir eğitim turu başlatacaklarını belirtti. Peki projede neler var? Boztunalı anlatıyor:
LEGO eğitim setiyle okul öncesi çocukların eğitimini hedefledik. Dünyada bu yaş grubu için oluşturulan ilk interaktif eğitim setiyle öncelikle beş ilde okul öncesi çocuğa eğitim verilecek.
Çağdaş Drama Derneği, UCIM eğitimci ve psikologlarımızla çocuklara yaratıcı drama ile, mahremiyet eğitimi modülü oluşturulacak. Teatral dramatizasyonla hazırlanacak eğitim metodu pek çok ilimizde hayata geçirilecek.
UCIM, çocuk istismarına dikkat çekmek ve toplumu bu konuda birlik olmaya davet dijital platformda annelerle bir araya gelecek
Proje kapsamında ayrıca RTÜK’le de iş birliği yapılarak medyanın çocuklar üzerindeki etkisine dikkat çekilecek ve çocuk hak ihlallerine vurgu yapılacak.