Dünya medyasına göre; ucuz şiddet şu anda “heyecan” verici olabilir, ancak etrafındaki her şeyi karartıyor. Sorun, kültürel bir varoluşu dahi, bir tokatla yeniden görünür hale getiren bir dünyada yaşadığımızın bilincinde olup olmadığımızda…
Hemen her insanın bir şekilde, çeşitli zamanlarda, herhangi bir nedenle bir kez olsun şiddete maruz kaldığını ya da şiddete başvurduğunu düşünenlerdenim. Çünkü şiddet her yerde ve hayatın her alanında varlığını sürdürüyor. Ve her şiddet, kendi içinde duygusal ya da fiziksel bambaşka travmalar yaratıyor. Buna rağmen dünya güncel politikalar üzerinden şiddeti o kadar meşrulaştırdı ki, insanlar yaşamlarına nüfuz eden şiddeti çoğu kez görmemezliğe geldi. Şiddet, sadece şiddete uğrayan veya şiddete başvuranın kimliği üzerinden önem kazandı. Bugün dünya inanılmaz şiddet olaylarıyla sarsılırken, medyanın hâlâ Oscar ödül töreninde sunucu Chris Rock’a tokat atan Will Smith’in haklı olup olmadığını tartışması bu yüzden…
Üstelik bu tartışmalar; sunucu Chris Rock’un tokat yemesine neden olan Will Smith’in eşi Jada Pinkett Smith’in hastalığıyla ilgili yaptığı düzeysiz esprinin de şiddet olup olmadığıyla ilgili değil. İnsanın sağlığının, dış görüntüsünün, fiziksel durumunun bir mizaha konu yapılıp yapılamayacağı da tartışılmıyor. Tartışma; sunucu Chris Rock’un, o tokadı hak edip etmediğiyle ilgili. Evet, tokat fiziksel bir şiddettir ve gerekçesi olamaz. Ama bu şiddetin savunulacak hiçbir yanının olmadığını söylerken bile hakaret, aşağılama ya da alaycı bir dil kullanmak da en az bir tokat kadar şiddet içermektedir.
***
İnsanın içinde doğruyu barındırdığı kadar yanlışı da barındırdığını söyleyen psikiyatri tarihinin en radikal isimlerinden Wilhelm Reich, bütün zorbaların ezilen yığınlar arasından çıktığını söyler. Sadece zorbalığa, şiddete, vandalizme değil, bu fiziksel yıkıcılığa neden olan düşüncenin de eleştirel bir bakışa ihtiyacı olduğunu belirtir. Ve şöyle der: “Dinle küçük adam, senin ‘kamuoyu’ diye adlandırdığın, bütün dar kafalı erkeklerin ve kadınların fikirlerinin bir toplamıdır. Yanlış fikirlere, bütün diğer küçük adamların ve kadınların yanlış fikirlerinden korktukları için sahiptirler. Bu yüzden, doğru fikirleri açığa çıkmaz.”
Doğru olan; hiç kimse şiddeti savunuyor durumuna düşmek istemiyor. Ama konuştuğum her on kişiden dokuzu, “… ama o adam da tokadı hak etti” noktasında! Demek ki sorun; şiddete karşı olup olmak değil. Sorun şiddete karşı olduğu halde, bir gün benzer bir durumda kalan bir insanın da o tokadı atmayacağının bir garantisinin olmamasında.
***
BBC’de yer alan bir haberde, Smith’in kendi otobiyografisini yazarken sıklıkla şiddete tanık olduğu bir evde büyüdüğünü, babasının annesine saldırdığı anlarda onu koruyamadığı için annesinden özür dilediğini hatırlatıyor. Yani tokat olayı daha derin analizler gerektiriyor. Buna karşın, gerekçesi ne olursa olsun Oscar’a gölge düşüren Smith’i kınayan ve Oscar ödülünün elinden alınmasını isteyenler de var. Mesela oyuncu Jim Carrey, “Bu yaşanan, artık bizim ‘cool’ kulüp olmadığımızın göstergesi” derken bazı sanat çevreleri, bu tür tepkileri “ünlülerin cilalı imajının sarsılmasına” bağlıyor.
“King Richard”daki rolüyle ilk Oscar’ını kazanan ama bir tokatla Oscar’ı gölgeleyen Smith hakkında Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi’nin başlattığı inceleme ve “Şiddetin hiçbir türüne göz yummanın mümkün olmadığı” yönündeki bildirisi de samimi bulunmadı. Akademi’ye bugüne kadar taciz ve tecavüzlerle anıldıkları halde ödülleri elinden alınmayan Roman Polanski, Harvey Weinstein, Alfred Hitchcok’u, Woody Allen, James Franco, Kevin Spacey, Mel Gibson gibi isimler hatırlatıldı.
***
Amerikan medyası sadece tokadı analiz etmiyor. 94’üncü Oscar ödülleri töreninde tokat olayının gerçek mi yoksa şovun bir parçası mı sorusuna da yanıt arıyor. Guardian’da yayınlanan tokatla ilgili 84 saniyelik videonun, töreni izleyen Amerikalıların sayısının dört katından fazla izlendiği hatırlatılıyor. Ve her geçen yıl izleyici sayısında inanılmaz bir düşüş gösteren Oscar’ın, kültürel bir tartışmayla değil, bir tokatla yeniden kendinden söz ettirmesi, üzerinde düşünülmesi gereken bir durum olarak değerlendiriliyor. Sorun, kültürel bir varoluşu dahi, bir tokatla yeniden görünür hale getiren bir dünyada yaşadığımızın bilincinde olup olmadığımızda… Ve önemli bir saptama; ucuz şiddet şu anda ‘heyecan’ verici olabilir, ancak etrafındaki her şeyi karartıyor.
Yani mesele tokat değil, mesele tokattan medet umulmasında…