Tam bir yüz göz olma hali! Bir başka deyişle kendisinde olmayana “imrenme” duygusunun zaman içerisinde nefrete dönüşmesi. Bu yüzden yapılan yorumlarda tehditler, aşağılamalar, alay etmeler, küfürler havada uçuşuyor.
Bütün zamanların en ünlü, en muhteşem sesine sahip sanatçı Safiye Ayla için yıllarca “Perde arkasından Atatürk’e şarkı söyleyen kadın” ifadesi kullanıldı. Yüzüne bakılamayacak kadar çirkin olduğu gerekçesiyle... Oysa yalandı, çirkin olan bu yalanın bizzat kendisiydi. Buna rağmen bu yalan dipten dibe yayıldı.
Bugün de ünlülerin, sanatçıların, yazarların, oyuncuların, siyasetçilerin sosyal medya paylaşımlarını takip eden önemli bir kitle var. Bu insanlar, bazı takipçileri tarafından son derece ağır hakaretlere, nefret diline, aşağılanmalara, psikolojik şiddete maruz kalıyor.
Kamuoyu tarafından tanınan, bilinen ünlü insanların sosyal medya paylaşımlarında görünür olmaları, bu insanların takipçilerinden gelen yorumları giderek daha da kişiselleştiriyor. Tam bir yüz göz olma hali! Bir başka deyişle kendisinde olmayana “imrenme” duygusunun zaman içerisinde nefrete dönüşmesi. Bu yüzden yapılan yorumlarda tehditler, aşağılamalar, alay etmeler, küfürler havada uçuşuyor. İnsanların inançlarını, düşüncelerini, yaşam tarzlarını, neyi sevip sevmeyeceklerini sorgulayıp hesap soruyorlar. Yanıt veremeyecekleri noktada da bu insanları güya fiziksel “kusurlarıyla” vurmaya çalışıyorlar. Kendilerini hemen her konuda daima haklı görenlerin, her türlü haksızlığı yapmaya da hakları olduğunu düşünmelerinin sonuçlarıdır bunlar.
***
Türkiye’de en fazla hakarete, aşağılanmaya maruz kalanlardan biri de dünyaca ünlü piyanist Fazıl Say... Bir sanatçının paylaşımını, düşüncelerini, fikrini beğenmeyebilirsiniz ama bir insanın fiziksel özellikleriyle dalga geçmek, fiziki durumunu alay konusu etmek, ancak muazzam bir aşağılık kompleksine sahip olmanızla ilgili bir duruma işaret eder. “Yamuk ağızlı Fazıl” diyen ya da dişlerini alay konusu eden takipçiler yüzünden, dünyanın ayakta alkışladığı sanatçının, bu konuda açıklama yapmak zorunda bırakılması, bu coğrafyanın en pespaye, en utanç verici özelliklerinden biridir.
Benzer bir utancı oyuncu Nihat Altınkaya’nın sosyal medyada eşi ve kızlarıyla birlikte paylaştığı fotoğrafın altına takipçilerinden birinin yaptığı iğreti bir yorumun “haber” olmasıyla yaşadık. İnternet medyası ve bazı yayın organlarının “Nihat Altınkaya’nın eşini annesi zannettiler” başlığı sadece bir üslup sorunu değildi. Bu, aynı zamanda insanların kişilik haklarına yapılmış bir saldırı olarak değerlendirilmeliydi.
Düşünün ki; Türkiye’de en fazla kadınların hakaretine maruz kaldığını söyleyen de yine bir kadın oyuncu: Esra Dermancıoğlu. Kendisi için sosyal medyada, “katır, ayı, öküz” gibi ağır ifadeler kullanıldığını hatırlatarak, bu durumu çok haklı olarak, “İnsanların öfkelerinin ve mutsuzluklarının bir sonucu” olarak yorumlamıştı.
Yine bir başka oyuncu Seray Kaya, cinsel tacize uğrayan mağdur çocuklara destek vermek amacıyla bir özelini takipçileriyle paylaştığında, hemcinsleri tarafından ağır hakaretlere maruz kaldığını söylemiş, “Sizin adınıza ben utandım!” diye yazmak zorunda kalmıştı.
***
Bütün toplumlarda mesleki başarıya, başkalarının hayatlarına, yaşam biçimlerine imrenen, onlar gibi olmak isteyen, ama sonrasında bu duyguyu nefret diline dönüştüren yığınlar vardır olmaya da devam edecekler... Fakat sosyal medyanın bu şizofreniyle iç içe geçmiş nefret dilinden, “haber” diye geleneksel medyanın da besleniyor olması üzüntü verici. Dolayısıyla medya bu insanlara öncelikle internetin bu kadar hoyrat kullanılmasına izin verilen, başıboş bir ortam olmadığını hatırlatmalı.
Dezenformasyonu yayan kanal
YouTube kendi platformunun ahlaki değerleri hiçe sayan kişiler tarafından, organize olmak, kendilerini finanse etmek ve başkalarını manipüle edip sömürmek için bir silah haline getirilmesine müsaade mi ediyor?
Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu Uluslararası Doğruluk Kontrolü Ağı üyesi 80 teyit kuruluşu bir araya gelerek dezenformasyonun yayılmasına neden olan başlıca internet platformlardan birinin YouTube olduğunu açıkladı.
İnternetteki şüpheli bilgileri inceleyen, dijital okuryazarlık ve eleştirel düşünme becerilerini geliştirmek için eğitim faaliyetlerinde bulunan, farklı aktörleri bir araya getirerek yanlış bilgi sorununa yönelik sürdürülebilir çözümlerin geliştirilmesine katkı sunan “Teyit” sitesinde yayımlanan mektupta, YouTube’un giderek dünya çapında çevrimiçi dezenformasyon ve mezenformasyonun ana kanallarından biri haline geldiği belirtiliyor.
Küresel teyit topluluğuna göre YouTube, bu sorunu ele alan politikaları uygulamak için yeterli çaba sarf etmiyor. Aksine, YouTube platformunun, ahlaki değerleri hiçe sayan kişiler tarafından, organize olmak, kendilerini finanse etmek ve başkalarını manipüle edip sömürmek için bir silah haline getirilmesine müsaade ediyor.
Örnekler sayılamayacak kadar fazla. Mektupta yer alan bilgilere göre, mesela milyonlarca kullanıcı aşıları boykot eden veya Kovid-19 enfeksiyonlarını uydurma yöntemlerle tedavi etmeye teşvik eden videolar izliyor. YouTube üzerinden sahte kanser tedavilerinin tanıtımı yapılıyor. Platform, Brezilya’da, savunmasız gruplara yönelik nefret söylemini güçlendirmek için kullanılıyor ve on binlerce kullanıcıya erişiyor.
Bu videoların ve kanalların çoğu bugün hâlâ çevrimiçi durumda. YouTube dezenformasyonla ilgili tartışmaları, ilgili içeriği silme veya silmeme şeklindeki yanlış bir ikilemle sınırladı, ancak işe yaradığı kanıtlanmış yöntemlerden kaçınıyor: Küresel Teyitçi grubuna göre; teyit edilmiş bilgileri ortaya çıkarmak, içerikleri silmekten daha etkili. Bu yöntem aynı zamanda yaşama, sağlığa, güvenliğe ve demokratik süreçlere yönelik riskleri azaltmak için ek bilgiye duyulan ihtiyacı kabul ederken ifade özgürlüğünü de koruyor.