Trump yönetiminde Adalet Bakanlığı, New York Times’ın muhabirleri başta olmak üzere Washington Post ve CNN gibi köklü medya kuruluşlarında çalışan bazı gazetecilerin günlük telefon ve bazı e-posta kayıtlarına erişti. Aynı bakanlığın Biden yönetiminde de bu girişimini sürdürmesi Amerikan medyasını ayağa kaldırdı
ABD’de yayımlanan New York Times (NYT) gazetesi, Trump yönetiminde 2017 yılında muhabirlerinin haber kaynaklarını ortaya çıkarmak amacıyla dönemin Adalet Bakanlığı’nın gazetenin dört muhabirinin telefon kayıtlarına mahkeme kararıyla gizlice el koyduğunu açıkladı. ABD Başkanı Joe Biden ve yönetimi de olayı doğrulamış, geçtiğimiz ay, Trump döneminde Adalet Bakanlığı’nın Washington Post ve CNN gibi köklü medya kuruluşları için çalışan bazı gazetecilerin günlük telefon kayıtları ve bazı e-posta kayıtlarına ulaştığını açıklamıştı.
ABD medyası olayı, “Kayıtların ele geçirilmesi basın özgürlüğünü derinden sarsmaktadır” ifadeleriyle yorumladı. Ve kayıtların ele geçirilmesini “hükûmetin attığı adımlarla ilgili kamuyu bilgilendirmek amacıyla güvendikleri kaynakların susturulması yönünde bir tehdit” olarak nitelendirdi. Telefon kayıtları ele geçirilen gazeteciler, olayı yargıya taşıdı.
Sert tepki geldi
ABD Başkanı Biden, kendi yönetimi altında da atılmasına izin vermeyeceğini söylese de ABD Adalet Bakanlığı’nın Donald Trump döneminde gazetecilere karşı başlattığı “saldırı”, Joe Biden’ın seçilmesinin ardından da kesilmedi. Biden, kendi yönetimi döneminde “böyle bir şeyin olmasına izin vermeyeceğini” söylese de telefon kayıtları ele geçirilen gazeteciler, Biden döneminde de bakanlığın bu yöndeki girişimlerinin sürdüğünü avukatları aracılığıyla açıkladı. Ülkenin önde gelen haber kuruluşları hem yönetimlere hem de Adalet Bakanlığına sert tepki gösterdi.
Biden’a sert açıklama
Adalet Bakanlığı’nın Trump döneminde başlattığı, Biden yönetiminde de ısrarla sürdürdüğü gazetecilerin telefon kayıtlarını ele geçirme girişimi, Washington Post’un da tepkilerine neden oldu. Journo sitesi, Washington Post’un imtiyaz sahibi Fred Ryan’ın yönetimi sert bir dille eleştiren yazısını, “Biden’a mektup: Gazetecilik benzeri görülmemiş bir saldırı altında” başlığıyla yayımladı; “Biden’ın gözlerinin önünde tırmandırılan bu gerilim, Amerikan haber kuruluşlarına ve onların hükûmetin yanlışları hakkında kamuoyunu bilgilendirme çabalarına karşı benzeri görülmemiş bir saldırıdır” sözlerine de yer vererek. Öyle ki; Biden yönetimi, bakanlık soruşturmasının haberleştirilmemesi için mahkemeden yayın yasağı çıkarmak durumunda kaldı. Ancak bir başka mahkemenin yayın yasağı kararıyla söz konusu yayın yasağı kaldırıldı.
Google e-postaları vermedi
Yargı sürecinde ulaşılan en önemli bilgilerden biri de Adalet Bakanlığı’nın, New York Times’ın e-posta sistemini işleten Google’dan, bazı gazetecilerin kayıtlarını talep etmesiydi. Ancak Google bu talebi reddetti. Bakanlığın; bir dizi haber kuruluşundan çok sayıda gazetecinin kişisel verilerine erişmek için mahkeme celbi çıkarmaya çalışmasının nedeni ise Amerikan siyasetinin gizli kapaklı işlerini medyaya sızdıran kaynakları tespit etmekti.
Dünyanın hemen her yerinde hükûmetlerin ya da muhalefetin “gizlilik” saydığı ya da siyasal bir krize neden olabilecek konularda, medyanın kamuoyunu bilgilendirme çabası çatışmıştır. Önemli olan bağımsız bir yargının ne yönde karar vereceğidir. Gazeteciler mağdur olabilir, ama kamuoyunun doğruya ulaşmasına engel olmak demokrasiyi de yok saymak demektir. Hangi yargı, kamuoyunun doğru bilgilendirilme hakkının elinden alınmasını isteyebilir ki!