DEĞERLİ okurlarım, onlar hayatta daha emelleri olan, gencecik ve aslan gibiydiler! Yollarını gözleyen sevgilileri vardı. Yuva kuracaklardı. Çalışacaklardı. Anne ve babaları yaşlandıklarında onlara bakacaklardı. Vatanları da onlardan daha çok hizmetler bekliyordu. Ülkelerinin refaha kavuşması için çaba harcayacaklardı.
Ama olmadı. Bir gece öz kardeşleri onlara saldırdı. Belki okulda aynı sınıfları, aynı sıraları paylaştıkları, biz kardeşiz dedikleri! Belki aynı ana dili konuştukları. Kendileri gibi genç, kendileri gibi barış içinde bir yaşam sürmeyi hakeden öz kardeşleri!
Ve ne uğruna? Bir büyük hiç! PKK ve ona yakın politikacıları dikkatle dinliyorum. Ne istiyorlar? Hiç birinin daha çok iş, daha çok yatırım, daha adil paylaşım istediklerini duymuyorum. Hiç biri Türk kökenlilere ayrıcalık yapılıyor demiyorlar. Çünkü diyemezler. “Kimdir Türk kökenliler?” deseniz gösteremezler dahi. Belki onlara göre Kürt kökenli olmayan herkes! Öyle de olsa, onların Türk dedikleri Çerkes, Laz, Boşnak, Yahudi, Hıristiyan, Türk, Arnavut, Gürcü, hiçbirine tanınan bir üstünlük, bir fazla hak, bir fazla özgürlük var mı? Ya da Kürt kökenlilerin bu gün bir eksik hakkı, bir eksik özgürlüğü var mı?
Benim duyduğum tek somut istekleri PKK’nın muhatap olarak tanınması. İnanılmaz bir biçimde, ülkede 30 binin üzerinde insanın ölümüne neden olmuş ve öldürmeye de devam eden bir örgütün tanınması ve muhatap alınması isteniyor. Dökülen kan böylesine bir iktidar hırsı için!
Bu madalyonun bir yüzü. Diğer yüzünde ise nerdeyse şehitlerimiz için Silahlı kuvvetleri sorumlu tutmak isteyen bir iç koalisyon var. O koalisyon sesini şöyle duyuruyor, “Genelkurmay Başkanı’ndan daha tatmin edici bir açıklama beklerdik!...”
Hayret etmiyor musunuz? Bir ülkenin silahlı kuvvetlerini yıpratmak için her türlü tertip yapılacak. Değerli komutanlar, “siz darbecisiniz” diye tutuklanacak. Dağda terörle savaşan komutan ifade vermeye çağrılacak, ifade verdikten sonra dağa çarpışmaya geri dönecek. Orgeneraller, ordu komutanları emeklisi ile görevlisi ile tutuklanacak, hiç bir neden yokken tutuklu olarak yargılanacak, hastalanacak, ölecek.
İki senedir süren bu büyük saldırıyı yapan bilinmez güçlerin bu güne kadar en detayı ile kamu oyuna sızdırılmadığı delil kalmadı; hepsini alt alta koyunuz ortaya komutanların tutuklu yargılanmalarını gerektiren bir suç tablosu çıkıyor mu? Esasen davalar nihayet doğru yargılanma mahkemesi olan Yargıtay’a intikal ettiğinde komutanlar salıveriliyorlar.
Kendinizi çarpışan komutanlarımızın yerine koyunuz. Yakından tanıdıkları, cesaretlerini, kahramanlıklarını bildikleri, doğru veya yanlış kendi vicdanlarında suçsuz olduğunu düşündükleri silah arkadaşları, kendilerine model aldıkları komutanları, tutuklanıp aylarca yıllarca mahkum dahi olmadan tutuklu kalıyor. Sizde savaşma şevki kalır mı? Ama o komutanlar, o şartlarda gene can siperane çarpışıyor.
Eğer siyaset, bugünlerde yaşanan tablodan memnun değilse, eğer bu sonuçlar tatmin edici bulunmuyorsa o zaman aynaya bakmalıdırlar! Neleri yanlış yaptık diye!
Silahlı kuvvetlerimize teşekkür borcumuz var! Başları sağolsun! Şevkleri daim olsun! Şehitlerimize rahmet, ailelerine, sevenlerine metanet diliyorum.