DEĞERLİ okurlarım, birbirleri ile alakasız gibi görülebilecek iki konuyu ele alarak bundan doğru olduğuna içtenlikle inandığım bir sonuç çıkaracağım.
1. BDP taleplerini elde edebilmek için “sivil itaatsızlık” eylemi başlattı. DTK Başkanı Ahmet Türk ise şöyle diyor, “Bizim eylemimiz tamamen demokratik bir eylemdir. Bizler bu konuda çok duyarlı davranacağız. Panzerler bizi ezseler dahi hiç bir eyleme karşılık vermeyeceğiz. İnanıyorum Türkiye aydınları ve demokratları da buna katkı sunar.”
Selahattin Demirtaş da bildiğimiz 4 talebini yineliyor:
“Anadilde eğitim, siyasi tutukluların serbest bırakılması, yüzde 10 seçim barajının kaldırılması, askeri ve siyasi hareketlere son verilmesi.”
Her iki lider de ne yazık ki PKK’nın yaptığı şiddet olaylarına karşı olduklarını söylemiyor. Halbuki, sivil itaatsızlığın birinci şartı şiddetle olan tüm bağların atılması. Buna en yakın söz Ahmet Türk’ün “Panzerler bizi ezse dahi hiç bir eyleme karşılık vermeyeceğiz” söylemidir. BDP ve Kürt siyasi liderler, şiddete gerçekten karşı çıkıp, PKK ile bağlarını kopararak, gerçek bir sivil itaatsizlik hareketi başlatsınlar. O zaman bence hem PKK’nın hiç bir zaman olmadığı ve olamıyacağı kadar etkili olurlar, hem de Kürt kökenli olmayan nüfusun da ciddi boyutta desteğini alabilirler. Ama arkana bir silahlı örgütü alıp “sivil itaatsızlık yapacağız” demek inandırıcı olmaz. Atılmaya çalışılan bu cılız adımın gerçek bir “sivil” harekete dönüşmesini görmeyi umuyorum.
2. Metropoll tarafından Mart ayı içinde yapılan bir anket çalışmasının bazı bulguları şöyle. (a)Ankete katılanların yüzde 46’sı Ergenekon davasının hakkanıyete aykırı olduğunu söylüyor.Hakkaniyetli diyenler yüzde 31,9. AKP’li seçmenlerin dahi yüzde 27’si davaları hakkaniyetsiz buluyor! (b) Katılanların yüzde 52,3’ü bu davaların demokrasiyi güçlendirmediğini söylüyor. (c) Yargının tarafsız ve bağımsız olduğuna inananların oranı yüzde 44 iken, inanmayanlar ytzde 44,7.Yani toplum yarı yarıya yargıya olan güvenini yitirmiş. Burda da AKP’li seçmenin dahi yüzde 36’sı yargının tarafsız olduğuna inanmıyor. Bu davaların devamı bir taraftan adalete ve mahkemelere olan güveni ortadan kaldırırken diğer taraftan demokrasimzi erozyona uğratıyor, Türkiye’yi demokratik ülkeler topluluğundan uzaklaştırıyor.
Şimdi, eğer BDP ve DTK inandırıcı bir biçimde “Sivil” mücadeleyi benimser ve silah ve şiddetle bağlarını tam olarak kopartır, silahlı mücadelenin terk edilmesini açıkça kamu oyu önünde isterler ve PKK da silahları bırakırsa, devlet de Ergenekon sanıklarını da kapsayacak kapsamlı bir siyasi affı parlamentodan geçirmelidir. O zaman DTP’nin talepleri de tartışmaya açılabilir.
Bir taraftan toplumsal etnik ayrıştırma çabalarının devamı, diğer taraftan bu artık toplum çoğunluğunun, yani ulusal iradenin, adaletsiz bulduğu Ergenekon ve benzeri davaların uzaması demokrasiye olan inancı da, birlikte yaşama isteğini de ciddi biçimde tahrip etmekte! Ülkemizin bütünlüğünü de tehlikeye atmaktadır.
Ülke dışından kaynaklanan kafi kargaşa ve karmaşanın etkisi altındayız. Ben, bir de içeride kendi yarattığımız keşmekeşten ve asabi ortamdan çıkıp, huzurlu ve dingin bir Türkiye’de yaşamayı çok özledim değerli okurlarım!