DEĞERLİ okurlarım, ben ilkokulu İzmir’de okurken henüz tramvaylardan vazgeçilip troleybüslere geçilmemişti.
Tramvaylara arka kapıdan binilir, ön kapıdan inilirdi.
Tramvayın arkasında ve önünde “sahanlık” denilen bir bölüm olurdu. Vatman orada tramvayı kullanırdı.
Tramvay her iki yöne de gidebilirdi.
Sahanlıktan oturma bölümüne sürgülü bir iç kapıyla geçilir, bu kapının üzerinde “ÖN KAPIDAN İNİNİZ” diye büyük harflerle yazılmış bir yazı olurdu.
Biletçi tramvay kalabalıklaşınca yolcuları, “Ön tarafa geçelim” diye uyarırdı.
İnecekler ön sahanlığa geçerler, tramvayın durağa gelmesini beklerlerdi!
Tramvayın içinde, tutunma yerlerinde boydan boya giden, köseleden yapılmış bir uzun ip vardı. Bunun ucunda tramvayın sahanlığında bir zil çanı vardı.
Biletçi, bu ipi çektiği zaman zil “çınn...” diye ses çıkarırdı.
Gelecek olan durakta inecekseniz biletçiye işaret ederdiniz. Zili iki kere çekerdi: “Çınnn.....Çınnn..”
Tramvaya istediğiniz durakta biner, gitmek istediğiniz yere gelince, biletçiye işaret ederdiniz. İki “çınn...” sesi duyulur, tramvay durakta durur, inerdiniz.
* * *
O yıllarda tramvay siyasi literatüre girmemişti. Tramvay siyasi literatüre seneler sonra girdi!
Bir benzetme ile girdi tramvay siyasi literatüre!...
“O tramvaya binerim, istediğim noktaya geldiğimde de inerim...”
Hatırlıyorsanız ne ala! Hatırlamıyorsanız hatırlayan dostlarınıza sorunuz!!
Ben ise sanki tramvayın ön sahanlığında birilerini görür gibiyim! Kulaklarıma da zil sesi geliyor, “Çınn.... Çınn...!”
İnanmazsanız son günlerde köşe yazarları ve gazete patronları ile, bir de yargıyla ilgili söylenenleri anımsayınız:
- “Ama o insanlara da o kalemleri teslim edenler der ki ‘kusura bakma kardeşim bizim dükkanda sana yer yok’.”
- “Şu anda yargı istediği şekilde yürütmeye müdahale edebiliyor.”
Eğer “mevzu-u bahis” olan demokrasi ise burası sözün bittiği yerdir, değerli okurlarım!