ÖYLE bir keşmekeş yaşıyoruz ki, “Türkiye demokrasi tramvayından inmeye mi karar verdi?” diye sorgulamamak mümkün değil.
İktidar ve onunla maddi ve manevi bağlantı içinde olan yazarlar, mahkemelerle ilgili olarak şöyle bir tutum içine girdiler: Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay gibi bir yargı kurumu kendi işlerine gelmeyen bir karar veriyorsa, o kurumu yerden yere vuruyorlar. Ama Özel Yetkili Savcı ve Hakimler kendilerinin istediği gibi çalışıyorsa, en ufak bir eleştiride dahi cevapları, “Bırakınız bağımsız yargı rahatça hiç bir etki altında kalmadan çalışsın!”
Bu gün iktidar, değiştirmek istediği Anayasa’yı halk oylamasına sunmanın hazırlıklarını yapıyor.
1) Anayasamızın ve uygar dünyadaki tüm demokratik sistemlerin en temel kuralı olan yargı bağımsızlığını pratikte ortadan kaldıracak bir taslak hazırlıyor. Bu taslak yargıyı, iktidarın ve bu gün politikayı etkileyen çeşitli tarikat ve cemaatlerin etki ve mücadele alanı haline getirecek önlemler içeriyor. Bu önlemler oldukça girift, hukukçu olmayanların anlayıp yorumlaması zor maddeler halinde yazılıyor. Anayasa taslağına göre meclisteki siyasi partiler, ve milletvekilleri yarın kendilerini yargılayacak olan Anayasa Mahkemesi hakimlerinin önemli bir bölümünü kendileri seçiyorlar. Taslak, iktidar partisi demokrasiyi ortadan kaldırıp hilafeti kurmak isterse, o partiyi kapatmak için dava açmayı gene o partinin milletvekillerinin iznine bırakıyor.
2) Taslaktaki, demokrasiye aykırı uygulamaları içeren maddeler ne kadar girift ve anlaşılması zor uzun cümlelerle yazılmışsa, içlerinde tuzak olabilecek, kolay görülmeyecek hükümler varsa, o maddeleri sarmaladıkları “çukulata maddeler” de o derece kolay anlaşılır biçimde yazılmış. Kadın hakları... Çocukların korunması.... 12 Eylül darbe hükümetlerini ve kurucu meclislerini onların kararlarını uygulayan tüm memurları yargılamaya olanak verme.... Devlet Memurlarına toplu sözleşme yapma hakkı (ama grev yapmayı hala yasaklayarak!)... gibi saymayla bitmeyecek şekerli maddeler!... Ama kural şu:
“Bu şekerli maddeleri istiyor musun? O zaman demokrasiyi tehlikeye sokacak maddelere de oy vereceksin! Ben ballı maddeleri, tehlikeli maddelerden ayırıp referanduma sokmam!!”
3) İktidar, şimdi de her hangi bir konuda fikir beyan ettiklerinde “onlar kendi işlerine baksınlar” diye azarladığı yedi yıldır aklına gelmeyen, sanatçıları, sivil örgütleri, köşe yazarlarını, Romanları, kadınları hatırlayıp toplantı üzerin toplantı yapıyor. Vaat üzerine vaat veriyor. Bu vaatlerin tutulma şansı nedir? Örnek arıyorsanız yedi yıl önce, Milletvekili dokunulmazlığının kaldırılacağı vaadinin yer aldığı seçim bildirgesine bakınız!
Yarın referandumda vicdanlarımıza, “Bu değişikliklerle iktidarlarını güçlendirmek isteyenlerin mi, yoksa bağımsız, tarafsız, hiç bir çıkarı olmayan Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi, Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu, Barolar Birliği üyelerinin mi fikirlerine uymalıyım?” sorusunu sormalıyız.