Her şey ‘Zeytin Ağacı’nın ikinci sezon galasında Seda Bakan’ın dizideki oyuncular için, “Herkes birbirini az da olsa eskiden tanıyordu” demesiyle başladı.
Araya giren Tuba Büyüküstün, “Ben seni de Boncuk’u da (Yılmaz) tanımıyordum, sen de beni tanımıyordun” dedi.
Dizinin oyuncularından Rıza Kocaoğlu ve Boncuk Yılmaz’ın gerilimi azaltmak için ettikleri laflar bir işe yaramadı, tartışma; Büyüküstün’ün “Seda, sus artık” demesiyle bitti!
Mevzu sosyal medyada büyük yankı uyandırdı.
Büyüküstün’e eleştiri yağdıran sosyal medya ahalisinin hafızası sağlam, eli uzun! Anında bulup yayınladılar Büyüküstün’ün iki yıl önce Bakan’a sarılmalara doyamadığı videoyu.
Birkaç saniyelik olay iki gün boyunca X’in gündemindeydi.
Serhat Kalkınma Ajansı’nın 2021 yılından bu yana yürüttüğü ‘Tarihi Kimliği ile Kars Kenti Projesi’nin tanıtım kampanyası nedeniyle Kars’tayım. Günlerdir İstanbul’un sıcağı ve neminden bunaldığım için Kars’a indiğimizde, “Oh be!” dedim. Sıcağı çok sevmediğim için kapalı bir hava ve 19 derece bana cennet gibi geldi.
45 km mesafedeki Ani Ören Yeri’ne gitmek için yola çıktığımızda yağmur başlamıştı Kars’ta.
“Dışı sizi, içi beni yakar” denen durumlar olur bazen, aynısını yaşadık Kars’ta. Çünkü, yazın ortasında şehirdeki serin havanın bize klima gibi geldiğini söylediğimde Karslı rehberimiz Bengül Toprak, serhat şehrinde yaşayanların bu konudaki derdini şöyle dile getirdi:
“Bizde dört mevsim yok, üç mevsim var. Bir ay bile sürmeyen yaz, kış ve kara kış.”
Cuma günü öğleden sonrasını geçirdiğimiz Ani Ören Yeri’nde güneşli bir hava ve 25 derecenin üstünde bir hava vardı, ama hiç nem yoktu ve rüzgar püfür
2000’li yılların başıydı. Trabzon Numune Hastanesi’nin önünden geçiyordum. Hasta ziyaretçilerinin alışveriş etmeleri için kurulan tezgâhlardan birinde kolonya ve mendillerin yanı sıra bir de kitap satıldığını görünce ilgimi çekti. İclal Aydın’ın “Hayat Güzeldir” adlı ilk kitabıydı bu. Satıcı, “Okuyan hastalara moral veren bir kitapmış. O nedenle insanlar alıyor” dedi… BRT’deki “Hayat Güzeldir” programı için tuttuğu günlüğü kitapla hastalara moral motivasyon sağlayan İclal Aydın, ilerleyen yıllarda bestseller romanların yazarı, köşe yazarı ve dizi yıldızı da oldu. Yeni çıkan ve çok satanlar arasına giren “Salkım Sokak No: 3” adlı romanıyla okurlarının karşısına çıkan İclal Aydın ile yazarlık, oyunculuk ve niye çok şehir değiştirdiği üzerine keyifli bir röportaj yaptık.
Nevşehir’de doğdunuz, Elazığ’da ve Ankara’da okudunuz. Üniversiteden sonra yerleştiğiniz Berlin’den 1996’da İstanbul’a geldiniz, şöhreti ve parayı buldunuz. Bu kez de
Dilan Polat, Engin Polat, Sezgin Polat ve mali müşavirleri Ahmet Gün’ün kaderini belirleyecek olan ‘MASAK Ana Raporu’ nihayet çıktı. Ancak savcılığın 75 sayfalık iddianamesiyle ‘MASAK Ana Raporu’ arasında çelişkiler söz konusu.
Savcılık iddianamesinde sanıklara isnat edilen suçlar olan,’Vergi kaçırma’, ‘Sahte/naylon fatura’ MASAK Raporu’nda da var…
Amma velakin aylardır merak edilen konu, ‘MASAK Raporu’nda ‘kara para aklama’ suçlaması ve kanıtının olup olmayacağıydı!
909 sayfalık ‘MASAK Ana Raporu’na göre Polatlar, ‘Örgüt’, ‘Kara para’ ve ‘Yasa dışı bahis’ gibi suçları işlemedi!
Allah Allah! Gel de şaşırma!
O zaman mahkemenin kabul ettiği iddianamede savcı, Polat çiftinin yasa dışı sanal bahis paralarını aklamak için güzellik sektörüne girdiğini niye yazdı?
‘MASAK Ana Raporu’na göre ilk günden bu yana, “Ben şirketin yüzüyüm, para işlerinden anlamam” diyen Dilan Polat ile vergi kaçırmış olabil
Abdurrahman Keskiner’in ‘Prodüktör’ adlı kitabında Yılmaz Güney’in bilinmeyenleri dışında da hayli ilginç konular olduğunu geçen pazar günü yazmıştım... Onlardan bir kısmını bugün paylaşacağım, Yeşilçam filmlerinin, filmlik arka planlarını ise bilahare...
Ocak 1971’de Umut Film’i kurarak, Yılmaz Güney’le tüm ticari bağını koparan Keskiner’in o yıl çektiği üçüncü film ‘Don Kişot: Sahte Şövalye’ olur. Çünkü o sıralar komedi modaydı. Anadolu’daki sinema işletmecileri ‘Apo Gardaş’tan da öyle filmler yapmasını ister.
Ali Can Sekmeç’in yazdığı kitapta Keskiner, olayın devamını şöyle anlatır:
“Don Kişot adlı bir kitap aldı. Kitap, deli bir İspanyol şövalyesiyle uşağını anlatıyordu. O sıralar fotoroman yönetmenliği yapan Artun Yeres’i çağırdım ve ‘Al bunun senaryosunu yaz’ dedim, Semih Evin’i yönetmen yaptım. Semih senaryoyu okuduktan sonra oyuncu olarak Münir Özkul, Sami Hazinses, Hayati Hamzaoğlu,
Dilan Polat ve Engin Polat, savcılığın haklarında isnat ettiği suçları işledi mi?
Bu sorunun yanıtı 4 Eylül’de başlayacak yargılama sonucu ortaya çıkacak.
O yüzden şimdiden, ne sosyal medyada masumiyet karinesini yok sayanların ne bugünden çifti ‘suçlu’ ya da ‘suçsuz’ ilan edenlerin, ne de Dilan ve Engin Polat ile avukatlarının açıklamaları yüzde 100 doğru.
Çünkü bazıları keser gibi kendine yontuyor, kimileri de algının, olgunun önüne geçmesi için adeta aklımızla alay ediyor.
İlk günden bu yana kara para aklama iddialarını şiddetle reddeden çiftin kabul ettikleri tek suçları neydi?
Vergi Usul Kanunu’na Muhalefet!
Büyük miktarda vergi kaçırdıkları ortaya çıkan Dilan Polat ve Engin Polat’ın sosyal medyadan yaptıkları ortak açıklamaya bakar mısınız?
Abdurrahman Keskiner’in 680 sayfalık ‘Prodüktör’ adlı kitabının Yılmaz Güney bölümünü yeni bitirdim. Keskiner’in anlattığı, Ali Can Sekmeç’in yazdığı kitapta sanatçının filmleri ve kadınları geniş yer kaplıyor. Kitapta ayrıca ‘Çirkin Kral’ın Nebahat Çehre ve Fatoş Güney’le olaylı aşklarına dair bilginin yanı sıra ‘Belanın Yedi Türlüsü’nde oynattığı Feri Cansel’le ilişkisine dair çarpıcı detaylar da var:
“Yılmaz Abi’nin bir hayli hareketli geçen iki aylık hava değişim izni sonunda bitti. Yılmaz Abi, Muş’taki kışlasına teslim olmadan önce Ankara’da bir sinema salonu açılışına katılacaktı. Feri Cansel de bizimle gelmek isteyince Yılmaz Abi dayanamadı, onu da alıp yola çıktık. O Ankara’dan trene binip Muş’a gidecek, biz İstanbul’a dönecektik. Yılmaz Abi, ‘Kayseri’ye kadar gidelim, ben oradan bineyim’ dedi, öyle yaptık.
Fatoş Güney, Abdurrahman Keskiner, Yılmaz Güney (1970)
Ya Feri, ya Fatoş!
Yılmaz Abi, trene binerken birden
ALİ EYÜBOĞLU- 30. sanat yılını Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda verdiği muhteşem bir konserle kutlayan Şevval Sam, bu çok özel gününde kendisini yalnız bırakmayan hayranlarına da şahane bir sürpriz yaptı. Ön yüzünde fotoğrafının bulunduğu “Birlikte Geçen 30 Yıl” notuyla imzaladığı mektup şeklindeki kartpostalın arkasına ise şunları yazdı:
“Sevgili dostlar. 1994 yılında ‘Süper Baba’ ile başlayan sanat serüvenimde 30. Yılımı kutluyorum. Bu yolculukta hep sizlerle birlikteydim. Sizlerle büyüdüm, öğrendim, iyileştim, güldüm, ağladım ve her daim sizlerin sevgisiyle ödüllendirildim. Sonsuz teşekkürler. İyi ki varsınız.”
Trabzon Kültür Yolu Festivali için Trabzon’daydım, o yüzden Şevval Sam’ın 30. Yıl konserine iştirak edemedim. Ancak sanatçı sağ olsun, o gece konsere gelenlere üstüne mani yazıp dağıttığı mendili ve kartpostalı İstinye Park, Masa’daki buluşmamızda bana da verdi. Şevval Sam, sanat müziğinden arabeske, poptan türküye müzikte her kulvarda başarılı