Hz. Hüseyin’in şehit edilmesini sürekli hafızalarımızda tutan en önemli sanatçılardan biri Kazasker Mustafa İzzet Efendi’dir
Muaviye, Hz. Hasan’ı öldürttükten sonra hilafetin kendi ailesinde kalması için oğlu Yezid’i halife ilan eder. Muaviye ile başlayan ve oğlu Yezid ile devam eden hanedanlık “Emeviler” adıyla bilinir. Bu isim Muaviye’nin dedesinin babası “Ümeyye”den gelir.
Hz. Hasan’ın ölümünden sonra, Hz. Hüseyin abisi gibi uzlaşır bir tavır sergilemez. Bu tutumunda da son derece haklıdır; çünkü Muaviye Hz. Hasan’a verdiği sözleri tutmadığı gibi onu öldürtmüştür.
Hz. Hüseyin, Muaviye’ye biat etmez. Muaviye 669 yılında ölünce yerine oğlu Yezid geçer. Yezid, babası gibi eğlenceli saray hayatı ile gününü gün eden bir adamdır. Yezid’in ilk işi, babasının vasiyetine uyarak Medine’de oturan Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hüseyin’i kendisine biat etmeye çağırmak olur. Hz. Hüseyin bunu reddeder ve Medine kendisi için güvenli olmadığından Mekke’ye gider. Fakat Mekke’de de yeterli güvenliği bulamayınca, Kûfe halkının davetini kabul ederek oraya gider. Kûfe halkı, kısa bir süre sonra Yezid’in baskılarına dayanamaz ve Hz. Hüseyin’e verdiği desteği çeker.
Bunun üzerine Hz. Hüseyin, Bağdat’a 100 km mesafede olan Kerbelâ’ya gider. Kerbelâ’da Hz. Hüseyin ve ailesini Yezid’in ordusu sıkıştırır. Hz. Hüseyin teslim olmayı reddeder. Hz. Hüseyin’in 23 süvari, 40 yayadan oluşan kuvvetleri, kendisi ve ailesini Yezid’in ordusuna karşı korumaya alır. Hz. Hüseyin’in kafilesinin konakladığı Kerbelâ’nın tüm su ve yiyecek yollarını kapatmıştır. Yaklaşık kırk gün yanlarında bulunan az su ve yiyecek ile çöl sıcağının ortasında yaşam mücadelesi veren Hz. Muhammed’in torunu ve onun ailesi işkence çekmektedir.
Hz. Hüseyin, Muharrem ayının 10. günü 680 yılında atını düşmana doğru sürer. Kız kardeşinin feryatları onu durduramaz. Hz. Hüseyin, Yezid’in askerlerine yaklaşınca şu sözleri söyler
“Peygamberimizin kızının oğlu ben değil miyim? Allah’ın elçisinin, benim ve kardeşim için; siz Ehl-i Beyt’in seyyidlerisiniz ve sünnet ehlinin gözbebeklerisiniz,” dediğini duymadınız mı? Bırakın, Peygamberin (dedemin) yanında ömrümün sonuna kadar oturayım.”
Yas günü olarak anılır
Düşman bu sözlere aldırış etmez. Hz. Hüseyin ve ailesi teker teker öldürülür. Bu katliamdan sadece Hz. Hüseyin’in küçük oğlu Zeynel Abidin kurtulur. Hz. Hüseyin’in kafası kesilerek Yezid’e tepsi üzerinde sunulur.
Hz. Hüseyin’in bu şekilde katledilmesi, İslam tarihinin en acı olaylarından biridir. Hüseyin’in ölümü hiçbir zaman unutulmadı. Bugün Şii ve Alevi cemaatlerinde Muharrem ayının 10. günü yas günü olarak hâlen anılır.
Peygamberimizin göz bebeği Hz. Hüseyin’in şehit edilmesini sürekli hafızalarımızda tutan en önemli sanatçılardan bir tanesi Kazasker Mustafa İzzet Efendi’dir. Dünya mimarlık tarihinin göz bebeği olan Ayasofya’nın üst galerilerinin üzerlerine Kazasker Mustafa İzzet Efendi, 7.5 metre boyutunda ‘celi sülüs hat’ tarzında, sekiz adet levha yazmıştır. Bu levhalardan biri ile Hüseyin’in acısını Ayasofya’ya taşıyan İzzet Efendi, bu nedenle imzasını son derece duygulu bir şekilde Hz. Hüseyin’in levhası üzerine gözyaşı şeklinde atar.
Hz. Hüseyin ile tarihsel olarak bütünleşen Muharrem ayı içerisinde Caferiler ve Aleviler 10 günlük oruç tutarlar. Kadınlar yas elbiseleri alır, ay boyunca hiç çıkarmadan giyer ve yas bitiminde fakir birine verirler. Oruç süresince et yenmez (kan akıtmamak için), su içilmez (Hz. Hüseyin susuz bırakıldığı için), düğün ve eğlence yapılmaz. Bizler de Muharremin 10. “yas günü”nde helva kavuralım, Ayasofya’ya gidip Hüseyin’in levhasına bakarak aşıkların gözyaşlarından gözyaşlarına karışalım.