Trabzonspor’un golcüsünü hiç tanımayan birine “ Bu adam futbolcu mu, basketbolcu mu?” diye sorulsa, alacağı cevap “ basketbolcudur” olur.
Kral, tepeden tırnağa futbolcu oysa! Ne ligde, ne de kupada duruyor-durdurulabiliyor, ya atıyor, ya da attırıyor.
Kuzeyin kralını Allah futbol oynasın, gol atsın, attırsın diye yaratmış! Tabi ki Trabzonsporluları mutlu etsin diye de!
Trabzonsporlular, böyle bir oyuncuyu Trabzonspor’a kazandıranlara, akşam, sabah teşekkür ve de dua etmeliler!
Derler ya hani “ atanın ile tutanın iyi olursa…”
Uğurcan gibi bir kaleciniz, Sörloth gibi de bir golcünüz varsa; sevenlerini sevindirmeye, rakiplerini üzmeye devam edersin. Hele de rakip Fenerbahçe olursa, sonuç Trabzonsporlular için daha da anlamlı olur! Zira iki takım gazozuna da maç yapsa!
Fenerbahçe için de “olmazsa olmaz” maçlarından biriydi. Sarı-lacivertliler, turu atlayıp, bu yıl üzdüğü taraftarının gönlünü almaktı ama oynadığınız takım formda ve de lig lideri Trabzonspor olunca, evdeki hesap çarşıya
Özlemişiz golün coşkusunu, çimenin kokusunu, düdüğün doğrusunu ve tribünlerin dolusunu…
Tribünler için biraz daha bekleyeceğiz?
Dile kolay, tam üç ay. Futbol doğduğu tarihten bu güne, bu kadar uzun tatile çıkmamış, kendini bu kadar özletmemişti!
Şampiyonluk potasındaki ve ateş hattındaki kulüplerin camiaları da, üç ay içinde hiçbir zaman bu denli hesap-kitap yapmamıştır; ne olacak, nasıl bitecek, kimler düşecek, kim şampiyon olacak?
Arayı takımların nasıl hazırlandığı da bir diğer soru işareti?
Bir şarkının “Her şey yalan, gerçek sensin... Gelirse dert senden gelsin!” sözleri, oynanacak sekiz haftayı özetlemiş gibi!
Evet, bundan sonrası önemli, Trabzonspor için de Göztepe maçı da onlardan biri…
Kulüplerde para suyunu çekince, daha doğrusu deniz bitince, kara görününce, genç oyunculara rağbet bir anda arttı son zamanlar.
Hem de ne rağbet, tam bir kovalamaca yaşanıyor… Bazı bölgeler didik didik taranıyor!
Hakikaten yetenekli çocuklar var. Emin olun, o anlı-şanlı takımlarımız, ekonomik olarak dip yapmamış olsalardı, gençlerin ayaklarına o denli dikkatli bakmazlardı!
Ayağını yorgana göre uzatmamak, hesap-kitap bilmemek, yıllardır har vurup harman savurmanın ortaya çıkardığı acı gerçektir-reçetedir, adı da ‘mecburendir’
Keşke mecburiyetten kaynaklı olmasaydı gençlerle bu denli ilgilenmek!
***
Onu bilir, onu söyleriz:
Ligin aşağısı ateş hattı!
Yukarısı Trabzon-İstanbul hattı!
Lider Trabzonspor, en büyük rakipleri Başakşehir ve Galatasaray.
**
Kalan, yani oynanacak olan şu 8 hafta var ya 8 hafta; bir ömre bedel;
Resmen 8 hafta ama…
Kısmen 8 ay, 8 sezon gibi uzun gelecek-sıkıntı verecek bazılarına!
Fotoğraf, 1967-68 Yıllarında Trabzon-Beşikdüzü’nde çekildi.
Sol başta Mehmet Yavuz, Şenol Güneş, Hüseyin Tok, Mehmet Aydın, Hayrettin Karanlık, Zekeriya Güneş (Şenol Güneş’in abisi), Mustafa Yavuz (Babam).
Oturanlar: Temel Karanlık, Osman Yavuz (amcam), Mustafa Ertuğrul, Ali Keleş ve kaleci Ahmet Demir.
O yıllar bendenizin 5-6 yaşlarında, ayağıma kara lastiği geçirip, işaret parmağımı babamın avucuna doladığım senelerdi.
**
Hikâyeyi daha önce de yayımlamıştık; okumuşsunuzdur…
Bugün Şenol Güneş’in doğum günü olduğu için bir kez daha hatırlatalım istedik…
**
Evde olduğumuz bu süreçte sosyal medyada canlı yayınlar yaptık arada sırada…
Birkaç gün önce de, yıllardır İsviçre’de ikamet eden, altyapılarda antrenörlük yapan bir arkadaşımızı konuk ettik…
**
Hocadan bizlere bir özet geçmesini; nasıl çalıştıklarını anlatmasını istedik:
“ Avrupa’da kendini sorgulamayı öğrenmeye çok önem verilir. Gence, kendi eksiğini, zayıf taraflarını kendisinin bulmasının yolları öğretilir. Özel antrenmanlarda eksik ve zayıf taraflarının giderilmesi çalışmaları, eğitimin temel unsuru haline getirilir.
Daha ilk günden itibaren taktik kavramı beyninize yerleştirilmeye başlar.
Duygularınızın değil, eğitimle size öğretilenlerin gereğini yerine getirmeniz, bir bütünün parçası olarak düşünmeniz öğretilir.
Bu süreçte herkese zaman tünelinde yolculuk yapmıştır…
Mesela…
Eskiden arabaların arka camlarına yapıştırılan plastik eller gelmiştir aklınıza…
Araçlar bozuk yollarda dalgaya yakalanan kayık gibi sallanmaya-yalpa yapmaya başladığında, o eller kendiliğinden bir sağa-bir sola aheste aheste sallanırdı…
**
Anadolu’nun bağrında yaşayanlar, yaylalarda yalınayak koşanlar çok iyi hatırlar…
Yaylalardan dönen kamyonların kasalarına çam dallarının bağlandığını…
Dalların ucundaki kozalakların nazar boncuğu gibi parladığını…
Uğurcan Çakır “Her gün bir tarafa gidiyorum. Büyük takımlarla anılmak, takip edilmek güzel ama Trabzonspor’da hedeflerim var ve bu hedeflerimi gerçekleştirmek istiyorum. Sırası geldiğinde transferim konuşulur”
**
Uğurcan Çakır’ın çok iyi bir Trabzonsporlu olduğu herkes tarafından bilinir.
Sporcu bir ailenin çocuğudur aynı zamanda. Amca eski kaleci, baba Trabzon amatör liglerinin eski golcülerinden.
**
Trabzonspor’un örümcek adamı karakter abidesidir.
Bir diğer ifadeyle ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklı olanını severim” tanımını yaptığı sporcunun ta kendisidir.