Devre arasına kadar Trabzonspor ne alırsa, ne toplarsa?
Transfer döneminde gerekli müdahaleler yapılmaz, önlem alınmazsa, ligin ikinci yarısı yediden yetmişe her Trabzonsporlu, lig sona erene dek her maçta bildiği tüm duaları okur! Devre arası da sezon başı gibi değerlendirilirse; yandı gülüm keten helva! Zira sezon başı alınan oyuncuların birçoğu sayısal anlamda katkıda bulundu, ilk tahlilde üç oyuncu için “ Performans testleri neticesinde belirlenen hedeflere ulaşamadıklarından” denilerek, kadro dışı bırakıldı.
Anlayacağınız; başkaları nokta atışı yapar, aldığı oyuncular katkı sağlar. Kısaca Trabzonspor, uzun bir denemeye tabi tutmuş; alındılar, oynatıldılar, tutmayınca elde tutmanın gereği yok denilerek, yan sahanın yolu tutturulmuş…
Tüm bu olumsuzluklara rağmen diğer maçlara oranla daha iyi başladı Trabzonspor. Koşan, mücadele eden, en azından elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştılar. Nwakaeme’nin bir topu da direkte patladı bu arada.
Amma velâkin Ali Şansalan, maçın gidişatına öyle bir imza attı ki, Baker’e yapılan hareket için
Lung’un eksikliği Kayserispor için büyük şansızlık. Eksikler kervanına Covit 19’a yakalanan İsmail Çipe de eklenince, mecburiyetten kalede genç bir eldiven…
Gel gör ki Trabzonsporlu oyuncular, maç boyu 18 yaşındaki Doğan’ın koruduğu kaleye bırakın etkili şut atmayı, gidemediler bile.!
Zira oyunun hakimi başından sonuna dek Kayserispor’du. O anlamda rakip kaleye en çok şut attıkları karşılaşmayı oynadılar…
**
Bazı oyuncular eski takımlarına karşı daha hırslı, daha istekli oynar. Abdullah hoca, DG Sivasspor maçında varlığı ile yokluğu belli olmayan Bilal’e o yüzden forma vermiş olacak ki sahaya sürdü. Bilal, geçtiğimiz hafta olduğu ve bildiğiniz gibi, Diabate farklı mı sanki! Ya da diğerleri?
**
Kayserisporlu oyuncular biraz sakin olabilselerdi golle tanışmaları işten bile değildi.
Facebook takipçilerine anılarını hatırlatıyor, paylaşımların yıldönümünde…
Bize de iki yıl önce ( 9 Aralık ) bir maç sonrası Sosa’nın, Abdülkadir Ömür’le birlikte olduğu, Arjantinli oyuncu bir eliyle Abdüş’ü belinden sarıp-sarmalamış, diğer elini kafasının arkasına koltuk yapmış, alnından öptüğü fotoğrafın altına yazdıklarımızı hatırlatmış:
Trabzonspor’un sahada “baba” duruşlu kaptanının, Trabzonspor’un çocuğu Abdülkadir’i önce kucaklayıp, sonra da bir baba gibi alnından öpmesi, demişiz.
**
Hazır konu açılmışken, biz de bir hatırlamada bulanalım:
Bordo-mavili takımda gençlerin kadroda yer bulduğu dönem, öğrenci futbolcular için “ çocuklar sürekli deplasmanda, okula da gidemiyorlar devamsızlıktan kalacaklar!” diyorduk.
**
Trabzonspor’un eksikleri çok tamam da, gençlerden de ses-seda yok!
10 gün maç yapmayan Trabzonsporlu oyuncular değil de, DG Sivassporlu oyunculardı sanki.
İnsan bu kadar vurdumduymaz olursa, renksiz, albenisiz, keyifsiz futbol kaçınılmaz!
İnsan en azından bir tepki verir, mücadele eder, koşar, elinden geleni, futbolun gereğini yerine getirmeye çalışır.
Ya gereksiz yana, yersiz geriye atılan paslara ne demeli?
İnsan, canını dişine takan, tüm olumsuzluklara rağmen formanın, armanın hakkını veren meslektaşlarına bakar da..!
Zira...
DG Sivasspor’un teknik adamı Rıza Çalımbay başta olmak üzere takımın yarısı Kovid 19’a yakalanmış, takımlarının yanında yoklar, eksikler yani. ( Geçmiş olsun dileklerimizle)
Evde kaldığımız bu dönem, hoşça vakit geçirmeniz dileğimizle…
**
Ahmet Koçak, Merzifonlu, fanatik Trabzonsporludur. Yıllardır Almanya’da, Ausburg’ta ikamet ediyor. Giyiminden-kuşamından, evinin dışı, odalarının rengine varıncaya bordo-mavidir… Hatta aracı da…
En büyük hayallerinden biridir, aracının plakasında çok sevdiği Trabzonspor’u hatırlatan harflerin yazılı olması. Sonu da 61 ile bitirse diyecek kelime bulunmaz Merzifonlu Ahmet’in keyfine…
**
Yıl 1997…
Ausburg’un sokaklarında gezerken, ‘A TS 61’ plakalı bir araç ilişir gözüne. Dünyalar onun olur olmasına da, Alman plakalı araç kuyruksallayan dalkavuk gibi bir anda gözden kaybolur!
Günümüzde antrenör tercihinin ne kadar önemli olduğu…
Bu konuda yanlış atılmış bir adımın maddi ve manevi anlamda büyük yıkımlara sebep olabileceği…
Her şeyden öte takımın karakteri ve futbol kimyası büyük yara alabileceği bir kez daha anlaşıldı…
Başta Trabzonspor kulübü olmak üzere tüm kulüplerimize ders olsun!
Öyle ya, birkaç ay evvel şampiyonluğa oyna, gelinen noktada yeniden ayağa kalmak için çareler ara..! Bu başarısızlıkta kadro mühendisliğindeki yanlışlar da çabası…
**
Şöyle de bir anlayış hakim;
Bilinen hikâyedir; yıllar evvel alt liglerde bir kulüp başkanı, takımının hazırlık kampını ziyaret edip, teknik direktörüyle bilgi alışverişinde bulunur.
Teknik adam “ her şeyin yolunda gittiğini, takımının sadece kondisyon eksiğinin kaldığını” söyleyince…
Başkan “ onca oyuncu aldım, sen yeter ki iste hocam, kondisyonu da alıp geleyim…”
**
Gelelim asıl mevzuya; Trabzonspor’un kondisyonu yok, BB Erzurum maçında bu çok daha net görüldü. Kondisyonun satın alınamayacağına, yüklemenin de bir anda yapılamayacağına göre, zamanın ipine sarılmaktan, kendini bir an evvel devre arasına atmaktan başka çaresi yok Trabzonspor’un.
**
Mental çalışmalar yapılabilir, başlanmıştır da, başrollerde Abdülkadir Ömür tabi ki…
Birkaç ay önce şampiyonluğa oynuyorsunuz, birkaç ay sonra küme düşme hattındasınız…
Kadro mühendisliği; demiri, çimentosu kıt bina gibi!
Gidenler mumla aranıyor, gelenler navigasyonla!
Buna Newton’un tecrübesizliğini de eklersek…
Ya Trabzonspor’un evladı, geleceği, kısaca her şeyi olanlardan Abdülkadir Ömür gibi bir yeteneği, acımasız eleştirenler için ne demeli?
**
Trabzonspor’un oyun planı, oyun aklı yok, orayı anladık da…