Mülakatlarla ilgili derin sessizlik sürüyor. Fırtına öncesi sessizlik mi yoksa her şeyin çok yolunda gitmesinin getirdiği bir memnuniyet sessizliği mi belli değil.
Sonuçların açıklanmasıyla birlikte şapka düşecek, kel görünecektir.
Bu konuda iki senaryo söz konusu.
İlkine göre MEB tam da okullar açılırken yeni bir tartışmanın içerisine girmemek için önceki yıllarda olduğu gibi KPSS puanına paralel bir mülakat puanı vererek bu yılı böyle geçiştirmeyi düşünüyor olabilir.
İkinci senaryoya göre yine daha önceki benzer konularda olduğu gibi “Ben bildiğimi okurum. Söylenenler umurumda değil” diyerek yeni bir dayatma içerisine girebilir…
Toplam 20 bin öğretmen ataması yapılacak.
KPSS’de kendi branşında kontenjan kapsamına girip de ataması yapılmayan öğretmenler derin üzüntü yaşayacaktır.
Devamında gelecek tartışmaların boyutları nereye kadar uzanır tahmin bile edemiyoruz. Şu anki sükunet, umarız sonuçlar açıklandıktan sonra da aynen devam eder…
Ücretli seçimi?
MEB, Maliye’nin isteği üzerine bu yıl ihtiyacın çok altında bir atama yapıyor. Bu da demektir ki bu yıl çok daha fazla ücretli öğretmene ihtiyaç olacak.
Kimilerine göre bu rakam 100 bini bulur!
Peki atamalarda “ille de KPSS + mülakat” diyen MEB, ücretli öğretmen atarken de eğitim fakültesi mezunu, KPSS puanı ve mülakat şartı arayacak mı yoksa atanacak öğretmenleri tamamen okul müdürleri ve ilçe milli eğitim yöneticilerinin inisiyatifine mi bırakacak? Atamayı kıl payı puanlarla kaçıran yüzbinlerce öğretmen fazlamız varken, uzun yıllar ücretli öğretmenlik yapanlar bir yana yeni atanacaklarda KPSS puan şartı aranamaz mı? Aranması daha adil ve daha pedagojik olmaz mı?..
Bu arada ücretli öğretmen maaşları daha iyi noktaya getirilemez mi, diğer öğretmenlerle birlikte aynı okulda, aynı derse girdiklerine göre özlük hakları ve moral değerleri biraz daha iyileştirilemez mi?..
Ne kadar samimi?
LGS ve YKS sonuçlarıyla ilgili olarak “eğitim sisteminin iflası” yönünde değerlendirmeler yapanlar olduğu gibi çöktüğünü iddia edenler de bir hayli fazla.
Peki gerçekten böyle bir durum söz konusu mu yoksa yine kimilerine göre sistem de tıkır tıkır işliyor, sonuçlar da fazlasıyla memnuniyet verici mi? Hemen herkesin değerlendirme yaptığı bu önemli konuda, hemen her konuda konuşan MEB, YÖK ve ÖSYM üçlüsünün, 3 maymun taktiğini uygulamaları, yani görmüyor, duymuyor ve konuşmuyor olmaları ne kadar samimi?
Eğer sonuçlarla gurur duyuyorlarsa gerekçelerini açıklamalılar yok eğer kendilerini de şaşırtan bir durum söz konusu ise öz eleştiri yapıp nedenlerini araştırmalılar. Yapmamaları gereken tek şey sanki hiç kendileriyle ilgili değilmişçesine hareket etmektir ve onlar ısrarla bunu yapıyor!..
Bu arada lise müdürlerinden rektörlere kadar hemen herkesin bu konuda görüşlerini ortaya koymalarında da sonsuz yarar var.
Görüş bildirsinler ki en doğru olanı bulalım…
Diğer paydaşlar?
MEB, YÖK ve ÖSYM’nin dışında kalan diğer paydaşların bu konudaki değerlendirmeleri de çok önemli.
Örneğin ilgili bakanlar, sanayi ve ticaret odaları, veliler, işverenler ve özellikle de mezunlar bu konuda ne düşünüyor?
Meslek yelpazesinin genişletilmesi, uygulamalı eğitim, staj, eğitimin kalitesi, yeterlilik ve en önemlisi de gençlerin hayata daha donanımlı hazırlanması konusunda ne düşünüyorlar? Doğru teşhisler koyamazsak, doğru tedavi yöntemleri uygulayamayız.
Ve bunu şimdi değilse ne zaman yapacağız?
Bu konuda yaşananlardan Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan öğrencilere kadar hemen hemen herkesin öyle ya da böyle rahatsızlık duyduğunu bilmeyenimiz yok.
Aslında en iyi helvayı yapmak için hem de en iyisinden her türlü malzememiz varken neden sonuç alamıyoruz?
A’dan Z’ye herkesin ve her kurumun kendini sorgulamasında sonsuz yarar var. Sorgulamalıyız ki, sıra çözüme gelsin!
Bunu hem çocuklarımızın hem de ülkemizin bekası için bir an önce yapmalıyız…
Özetin özeti: Her şeyin olduğu gibi eğitimin de en iyisini fazlasıyla hak ediyoruz ve gereği yerine getirilmelidir…