Eğitimde fırtınalar kopuyor ama tartışılan konulara baktığınızda temel sorunların neredeyse hiçbiri yok.
Günlerdir okul öncesi eğitimi konuşuyoruz. Sen mi yapacaksın, ben mi yapacağım tartışmalarının ötesine geçip, zorunlu hale getirilmesini isteyen oldu mu?
Okul öncesi eğitim, eğitim kademeleri içerisinde en önemli olanı ama zorunlu değil!
Liseler 4 yıla çıkartılacağına, okul öncesi zorunlu hale getirilseydi çok daha iyi olmaz mıydı?
Sürekli olarak AB ya da OECD ülkeleriyle kıyaslamalar yapılıyor. Peki o ülkeler içerisinde okul öncesi eğitimi zorunlu hale getirmeyen var mı? Neden bu hiç konuşulmuyor?..
Sınavlar kaldırılacakmış!
LGS ve YKS benzeri lise ve üniversiteye giriş sınavları kaldırılsınmış!
Karşı çıkan mı var yoksa kaldırdınız da elinizi tutan mı oldu?
Asıl önemli olan kaldırılması değil, kaldırıldığında yerine nasıl bir sistemin getirileceği?
Giriş sistemleri son 40 yılda en az 10 kez değişti de ne oldu?
Her defasında daha da beter hale gelmedi mi?
Popüler konularda kayıkçı kavgasına tutuşup lafın ötesine geçemiyoruz…
Eğitim sistemimizi şirazesinden çıkartan, çocuklarımızı enkaza çeviren, velileri adeta çıldırma noktasına getiren sınav odaklı eğitimden asla vazgeçemiyoruz. Oysa ilk yapmamız gereken o!..
YÖK de kaldırılacakmış!
Kuruluşunun üzerinden 40 yıl geçmesine rağmen ilk günden itibaren kaldırılacağı söylenen YÖK, görünen o ki yine siyasetin gündem maddelerinden biri haline geldi.
Peki kalkar mı?
Belki sadece adı değişir, o kadar!
Muhalefetteyken kim “kaldıracağız” dediyse, iktidara geldiğinde, YÖK’e sıkı sıkıya sarıldı. ”Hep başkalarının arka bahçesi oldu, biraz da bize hizmet etsin” yöntemi uygulandı.
Dünya geneline bakıldığında iktidarlar ile üniversiteler arasında benzeri koordinasyon kurumları var ama çok daha özerk ve yetkileri çok daha kısıtlı!
Bizde de kurulurken üçlü bir sacayağı üzerine inşa edilmişti. Üyelerin üçte birini üniversiteler, üçte birini iktidar, üçte birini de Cumhurbaşkanı’nın atayacağı bir güçler ayrımı düşünülmüştü. Siyasal sistem değişip de tek kutuplu bir yönetim tarzı gelince YÖK’teki güçler ayrımı da sadece sözde kaldı.
Peki neden değiştirilemiyor?
Anayasal bir kurum olduğu için öncelikle Anayasa’nın ilgili maddelerinin değiştirilmesi ya da kaldırılması gerekiyor ki, buna da tek başına kimsenin gücü yetmiyor. Gelse de işine gelmiyor.
Örneğin Anayasa değişikliğine yönelik referandum paketlerinin içine konulabilir ya da sadece bu konuda Meclis’in tümünün de destekleyeceği bir yasa teklifi hazırlanabilir ama bu hiç gündeme gelmedi…
Mülakat neyi değiştirecek?
Mülakat dayatması kalkmalı mı? Kesinlikle kalkmalı.
Uygulandı da ne oldu? Devam etmesi ya da kaldırılması halinde ne değişecek?..
Üniversiteler liseden gelen öğrencilerin yetersizliğinden şikayetçi, MEB de üniversitelerin yetiştirdiği öğretmenlerden.
Tam bir kayıkçı kavgası, biri ona tencere dibin kara diyor, öteki de ona seninki benimkinden de kara cevabını veriyor.
Bazen onu da diyemiyor, kimsenin ayağına basmamak için suskunluğu tercih ediyorlar.
Peki bir ortak akıl ya da düzelme söz konusu mu? Evet demek mümkün değil.
Ülkemizin ve çocuklarımızın geleceği için bırakın iktidarla muhalefetin aynı masa etrafında oturmasını, aynı iktidarın paydaşları bile bir araya gelemiyor. Kalite, yeterlilik, liyakat ve sürdürülebilirlik konularında ortak hareket edemiyorlar.
Dershaneler kapatılır mı?
12 Eylül darbesinden bugüne kadar eğitimin değişmez polemik konularından birisi de dershanelerin kaldırılması.
Kaldırılacak denildikçe sayıları daha da arttı.
Zaman zaman sadece isimleri değişti hepsi o!
“Sınavlar olmasa zaten onlara gerek kalmayacak, o da mümkün olmayacağına göre var olmaya devam edecekler” diyen çok. Bugüne kadar da böyle gelmiş böyle gidiyor. Kime ne yararı olduğu da tartışmalı.
Asıl önemli olan da bir iş kapısı olarak kapanmaları değil, nasıl daha yararlı olabilecekleri ama o da hiç gündeme gelmiyor.
Örneğin öğrencilerin önüne tek seçenek olarak artık bir işe yaramayan diploma koyma ve sınav yarışını kızıştırma yerine, doğru yönlendirme ile hayata erken atılmak isteyenlere ”meslek kazandırma kursları”na dönüşebilirler. Hatta diplomalı üniversite mezunlarına farklı yetkinlikler kazandırarak iş bulmalarını hızlandırabilir ve aldıkları ücretleri çok daha iyi noktalara getirebilirler. Yeter ki kendilerine yeni bir misyon ve vizyon verilsin…
Özetin özeti: Amaç bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek olmalı!..