Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Trafik kazalarının yüzde 90’ı sürücü hataları yüzündenmiş. 

Arızalar ve teknik felaketlerin tamamına yakını da kalitesiz malzeme, yetersiz denetim ve özellikle de usta hatalarından kaynaklanıyor. 

Önceki gün direksiyon başında uyuyan şoför katliama neden oldu. Geçen hafta da iki üniversitemizde kontrolsüzlük ve usta hataları nedeniyle ölümle sonuçlanan iki kaza yaşandı. Konuyu fazla dağıtmadan sürücü, usta eğitimi, denetim ve liyakat konusuna odaklanalım. 

Sürücü kursları, ehliyet ve denetim konularında yeterli özeni gösteriyor muyuz? Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bu kurslar, eğitimin genelinde olduğu gibi bu alanda yeterli ve donanımlı müfettiş olmadığı için denetim dışı mı kalıyor? 

Haberin Devamı

İçişleri Bakanlığı, sürücüleri, özellikle de toplu taşım araç sürücülerini, ceza yazmanın dışında yeterince denetliyor, eğitiyor ve yeterince caydırıcı oluyor mu? 

Örneğin yurt dışında toplu taşım araçları, özellikle de şehirler arası yolcu taşıyorlarsa çok kesin kurallara tabiler. 

Belli bir saatin üzerinde kesinlikle araç kullanamıyorlar. 

Acil durumlar dışında mola sayıları ve duraklama yerleri haricinde herhangi bir keyfiyetleri söz konusu değil. 

Sürücüler bu konuda öylesine katılar ki uykusuz şoför koltuğuna oturmaları, belirlenen sürenin üzerinde seyahat etmeleri, isteğe bağlı yeni bir güzergah çizmeleri ya da belirlenen duraklar dışında park etmeleri mümkün değil. 

Böylesi bir durumu ne çalıştıkları şirketler kendilerinden istiyor ne de onların aklının ucundan böylesi sıradışılık geçiyor. 

Kurallar kesin, yaptırımlar inanılmaz boyutlarda, iş ahlakı ve iş disiplini asla tartışılmıyor. Peki ya bizde? 

Belli ki onca kazadan hiç ders almamışız. 

Zerre kadar almış olsaydık hâlâ benzeri kazalar yaşanıyor olur muydu? Onca kaza yapanlar hâlâ sürücü koltuğuna oturur muydu? 

İşte bu noktada eğitimin genelini olduğu gibi sürücü eğitimini de bir kez daha gözden geçirmeliyiz. 

Eğitim sadece öğrenme odaklı olmamalı, yaşam biçimi haline de gelmeli. Doğru yanlışı, masa başında testleri işaretleyerek değil hayatın içinde öğrenmeli ve davranışa dönüşmeli. Yoksa hiçbir anlamı olmuyor… 

Haberin Devamı

Ustaya gelince, eskiden işine sevdalı zanaatkarlar vardı. Ömürlük iş yapardı Şimdi bir ustaya işi düşüp de memnun olanımız var mı? 

Diplomalı ya da sertifikalı olanı gördünüz mü? 

Cinayet gibi iş kazaları oluyor, arızalar nedeniyle hayatımız alt üst hale geliyor, moralimiz dibe vuruyor ama mesleki eğitimin önemini hâlâ anlayamadık. 

Diplomayla çırak, kalfa, usta, baş usta olunacağını sandık, meslek lisesi mezunlarına da tıpkı diğer lise öğrencilerine olduğu gibi üniversiteyi tek hedef olarak gösterdik. O yetmedi kendi branşlarında uzmanlaşma yerine daha popüler mesleklere yönelttik. Sonuç tam bir hezimet oldu. Bunu herkes görüyor, dile getiriyor ama değişen bir şey yok! 

Sürücü hataları nedeniyle yaşanan cinayet gibi kazaların benzerleri, usta hataları nedeniyle de büyük acılar, huzursuzluklar, maddi ve manevi hezeyanlar yaşatıyor ama kimi kime şikâyet edecekseniz, etseniz de değişen ne var? 

Kalifiye insan gücünüz ne kadar yetkinse, yaşam kaliteniz o denli yüksektir... 

Haberin Devamı

Bugünkü teknolojik çağda mesleki eğitim, başarı sıralamasının en altındakileriyle değil en tepesi olmasa da bir altındakilerle mümkün. 

Okul ve çalışma disiplini olmayan öğrencilerin, iş ve yaşam disiplini de olmaz, bunu MEB bilmeyecek de kim bilecek? 

Peki o zaman meslek liseleri neden o öğretmenler için sürgün; başarısız ve disiplinsiz öğrenciler için gidilecek son durak oluyor? 

Yaşananlardan ders almadan yola devam edemeyiz. Önümüzde yaşamsal öneme sahip devasa sorunlar var. 

Örneğin deprem, kıtlık, salgın hastalıklar ve üretim zaafiyeti! 

Hepsi de geçmişte dünya genelinde büyük felaketlere neden oldu. 

Öngörülü, eğitimli, hazırlıklı, geçmişten ders alan uluslar ayakta kaldı, pek çoğu yok olup gitti. 

İşte bu yüzden, sıradan kazalar ve arızalar gibi gözüken olaylar, insan yetiştirme düzenimizi yeniden gözden geçirmemizi zorunlu kılıyor. 

Ateş düştüğü yeri yakar ve ne zaman nereye düşeceği hiç belli olmaz. Peki ne kadar hazırız? 

Kaçımız istediği işi yapıyor, ne kadarımız yaptığımız işi seviyor, kaçımız liyakate ve her türlü sorumluluğa sahip?.. 

Özetin özeti: Siz, sizi ciddiye almazsanız, kim sizi ciddiye alır ki!..