Bilerek kötü oynanır mı?

30 Nisan 2012

Süper Final’in bu hafta oynanan iki karşılaşmasından sonra futbol yine konuşulacak konular listesinde ikinci hatta üçüncü sıraya düştü. İlk sıralara da Trabzonspor’un Galatasaray karşısındaki “ekstra” kötü, Beşiktaş’ın da Fenerbahçe karşısındaki “ekstra” iyi performansı yerleşti. Peki, bu işin aslı nedir? Gerçekten böyle bir durum söz konusu mu ve eğer söz konusuysa takımların bilerek iyi veya kötü oynamaya hakkı var mı?

Kolaydan başlamak gerekirse Fenerbahçe karşısında sezonun genelinden daha iyi bir performans gösteren Beşiktaş için söylenecek hiçbir şey yok. Belli ki siyah beyazlılar Fenerbahçe maçını, üçüncülük hatta ikincilik iddialarını sürdürmek, taraftarlarına kendilerini affettirmek veya bir başka nedenle oldukça önemsemiş, Kadıköy’e bu duygularla gelmiş ve üç puan kazanmayı amaçlamışlar. Bu durumda Beşiktaşlı futbolculara kimsenin “sezon boyunca nerelerdeydiniz” diye bir soru yöneltmeye hakkı yok; sezonu daha iyi bir yerde tamamlayabilmeyi isteyen Beşiktaşlı taraftarlardan başka. Dolayısıyla eğer bugün Fenerbahçelilerin kafasından Beşiktaş’ı iyi oynamakla suçlamak gibi bir düşünce geçiyorsa bu kesinlikle yanlıştır zira futbolda iyi oynamak bir suçlama değil ancak

Yazının Devamı

Lig yeniden başladı

23 Nisan 2012

Galatasaray'ın takibine oranla daha iyi oynadığı ama sahadan Fenerbahçe'nin galibiyetle ayrıldığı bir maç aslında kimse için ilk değil ama Türk Telekom Arena'nın rakip futbolcuların üstüne üstüne gelen atmosferinde, topla oynama yüzdeleri ev sahibi takim lehine iki kat fazlayken ve oyun içinde Fenerbahçe rakibine karsı vasat bir Anadolu takımı kadar dahi varlık gösteremiyorken; hele bir de maçın bitimine yirmi dakika kala ev sahibi takim hem skor hem de moral avantajını ele geçirmişken sarı lacivertlilerin sahadan uç puanla ayrılması daha önce tecrübe edilmemiş bir senaryo oldu.

Her doksan dakika gibi bu maç da futbola dair öğelerle açıklanabilir ve maçın sonucu parçalıların son vuruş beceriksizliği veya şanssızlığı ile çubukluların topu kaleye sokma başarısına bağlanabilir fakat sanırım bu, kimseyi tatmin etmeyecek bir yorum olur.

Dünkü maçtan benim aklımda kalan en önemli kare, topun Fenerbahçe'de kalma süresinin on saniyenin altına düştüğü ve Galatasaray savunmasının orta sahaya kadar çıktığı ikinci yarının yirmi beşinci dakikasında Engin'in sol kanattan ortasına Aydın'ın altıpasın bir adım gerisinden son derece sert çektiği şutu Volkan'ın müthiş bir refleksle kurtarması

Yazının Devamı

Nerede adalet?

20 Nisan 2012

Emre’nin cezası iki maç olarak açıklanınca yine kızılca kıyamet koptu. Fakat aynı kıyamet Emre dört maç ceza alsa veya hiç ceza almasa da kopartılacaktı; bu sefer başkaları tarafından.

Acı bir gerçek ama maalesef dürüst değiliz. Cezalandırma veya gerekli cezayı vermeme işi bize karşı olunca farklı, başkalarına olunca farklı tepkiler veriyoruz. Bu tutarsız tepkilerimizi de ortamda ziyadesiyle bulunan kötü örneklerle destekliyoruz ki aslında bunlar bir sonraki sağlıksız tepkiler için karşı tarafa malzeme oluyor ve bu kısır döngü aynı hızla dönmeye devam ediyor.

Örnek vermek gerekirse, bugün bir Beşiktaş, Galatasaray veya Trabzonspor taraftarının Emre’ye verilen cezayı eleştirmeye hakkı yok. Tıpkı bir Fenerbahçe, Galatasaray veya Trabzonspor taraftarının, taraftarları sahaya dalan Beşiktaş’a verilen cezayı veya Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş taraftarının, taraftarı sahaya çakı atan Trabzonspor’u eleştirmeye hakkı olmadığı gibi.

Listeyi bu şekilde uzatmak mümkün fakat eğer şikâyetimizde samimi isek, bir başka deyişle verilen veya verilmeyen cezalara itirazımız sadece karşı tarafı yıpratmak değil de gerçekten adalet arayışımızdansa o zaman yapmamız gereken bir adım

Yazının Devamı

Fenerbahçe Onur Karabudak ve Emre

16 Nisan 2012

Fenerbahçe sezonun en iyi oyununu oynadı. Sarı lacivertlilerin sezonun geneline oranla olumlu anlamda farklı olmalarının en önemli nedeni otuz dört haftalık periyotta vasat görüntüden kurtulamayan Mehmet, Gökhan ve Ziegler gibi isimlerin viteslerini bir dişli büyütmeleriydi. Christian, golü ve asisti ile takiminin en iyisi olurken Volkan maçtaki ilk ve tek ama bir o kadar da önemli kurtarışıyla rakibin umutlarını başlamadan söndürdü ve Sow, attığı gol ile maçın iki hafta önce olduğu gibi sarı lacivertliler adına türbülansa girmesini engelledi.

Takım halinde kayıplarda olan Trabzonspor, Fenerbahçe'nin sahayı istediği gibi parsellemesine, dilediğince paslaşmasına ve neticede pozisyonlara girmesine çanak tuttu. Ne savunmaya ne hücuma destek verebilen Colman, Zokora ikilisinin, kanatlardan hiç bir etkili atak geliştiremeyen Alanzinho ve Olcan’ın, istedikleri topları alamamakla birlikte rakip savunmayı rahatsız edecek hareketlerden de son derece uzak duran Burak ve Halil'in etkisiz oyunları bordo mavili taraftarların maç içerisinde en ufak bir umut sahibi olmalarına dahi engel olurken bu kötü tablo aslında iyi bir maç çıkaran Giray ve Mustafa'nın emeklerini de beyhudeleştirdi.

Ve

Yazının Devamı

Melo ve Riera

12 Nisan 2012

Melo ve Riera’nın kavgasının hemen ardından Fatih Terim şu cümleleri sarf etmişti. “Yaşanan olay alışılagelmişin dışında ve kamuoyu ile paylaşılması gerekecek kadar önemli. Bu iki futbolcuya mümkün olan en yüksek cezanın verilmesini isteyeceğim. Riera ve Melo Manisaspor maçının kadrosunda yer almayacak ve onların, şampiyonluk yürüyüşünde takımla birlikte olup olmayacaklarına da ilerleyen günlerde kadar vereceğim.”

Sözü edilen ilerleyen günler geldi çattı ve yaşanan üzücü olaydan beş gün sonra Melo ve Riera affedildi; muhtemelen de hafta sonu oynanacak Beşiktaş karşılaşmasında takımdaki yerlerini alacaklar.

Ben futbol romantiği değilim. Bu kişi takım arkadaşını yumruklayacak kadar gözü dönebilen biri dahi olsa onun için “anında bileti kesilsin” diyemem, zira bu işlerin hiç kolay olmadığını düşünürüm. Ha, eğer bu bilet kesilirse de bunu anlar ve bazı değerleri öncelik sıralamasında üst seviyelere koyduğu için bu kararı alanların takdir edilmesi gerektiğine inanırım. Fakat sorun ne kadar büyük olursa olsun o krizi yönetmenin de çözümlerden biri olduğunu kabul ederim ve bir şekilde orta yolu bulan kulüpleri de asla yadırgamam.

Kaldı ki futbolcular robot veya kusursuz

Yazının Devamı

İki gruplu Süper Final

9 Nisan 2012

Bu sezonun icadı Süper Final’de her takım için ortada tam on sekiz puanlık bir pasta bulunması dört takıma da kağıt üzerinde şampiyonluk şansı tanıyor fakat gerek aradaki puan farkının büyüklüğü gerekse takımların sahaya yansıttığı görüntü itibariyle şampiyonluk yarışının aslen Galatasaray ve Fenerbahçe arasında geçeceğini ve Trabzonspor ile Beşiktaş’ın da ligi üçüncü sırada tamamlayarak Avrupa Ligi biletini almaya çalışacaklarını kestirmek hiç de zor değil.

1-Galatasaray 39

2-Fenerbahçe 34

3-Trabzonspor 28

4-Beşiktaş 28

Yukarıdaki şekilde başlayacak süper final öncesi takımların görüntüsü ise şu şekilde:

Galatasaray

Nedenini ister şike davasından uzak kalmak, ister Fatih Terim etkisi, isterseniz de Selçuk ve Melo’nun başarılı performansı olarak gösterin, sarı kırmızılı ekip gösterdiği başarılı performansla sezonun süper final öncesindeki dönemini zirvede bitirmeyi hak etti. Galatasaray’ın sezonun on ikinci haftasından itibaren yerine oturttuğu taşlar onların final maçlarında da en büyük avantajları olacakken, geçen hafta yaşanan Melo-Riera kavgası ve bu olayın söz konusu futbolcuları kaybetmek gibi olumsuz sonuçları da en büyük sorunları olarak

Yazının Devamı

34. Dakika

2 Nisan 2012

Dünkü doksan dakikadan sonra ben de futbol konuşmak isterdim.

Hem Trabzonsporlu oyuncuların vasatı aşamayan performansı, hem de konuk takımın maça gayet iyi hazırlanmış olması nedeniyle Fenerbahçe'nin, yediği gole kadar, sezonun en rahat deplasman maçlarından birini oynadığını söylemek, sarı lacivertlilerin savunmadan başarıyla çıkamama kaynaklı yedikleri golün sinyalinin aslında maçın ilk dakikalarından itibaren geldiğinin altını çizmek veya genel kanının aksine Chiristian'ı gayet başarısız bulduğumu ve bunun nedeninin de onun asli görevi olan savunma ve orta saha bağlantısını gerektiği ölçüde sağlamadığını düşündüğümü belirtmek benim de hoşuma giderdi; fakat mümkün değil.

Üzerinde futbol oynanması öngörülen sahada iç çamaşırları, meşaleler, hatta çakılar olunca sadece Fenerbahçe'nin Emre'yi çok araması veya Caner'in gördüğü sarı kartın maçın seyrini değiştirmesi gibi bu maça özgü değil Burak'ın Trabzonspor tarihindeki yerini her geçen hafta biraz daha perçinlemesi veya Özer'in beklentileri karşılamaktan giderek uzaklaşması gibi görece daha genel konulardan bahsetmek dahi anlamsızlaşıyor.

Trabzonspor taraftarının maçın ne önünü, ne kendisini ne de sonrasını düşünerek hem

Yazının Devamı

Smithfield'in son yolcusu Aykut Kocaman

23 Mart 2012

Londra’nın ortasında, bugünkü hali yüz kırk yıllık olsa da kendisi yaklaşık bin yıldır aynı yerde duran tarihi bir çarşı var; Smithfield.

Dışarıdan bakıldığında iki kulesinin üzerindeki kümbetleri veya çatısını binanın diğer bölümlerinden ayıran ince çerçeveleri ile Victoria tarzı ile inşa edilmiş bir otel veya tren garını andıran bu yapı, günümüzde varlığını şehrin kasaplarına, marketlerine ve restorantlarına et temin eden bir toptancılar çarşısı olarak sürdürüyor.

Bugün her ne kadar içinde beyaz giyimli çalışanları, oradan oraya uçuşan güvercinleri ve her gün tonlarca etin el değiştirdiği bir çarşıya göre fazlasıyla temiz koridorlarıyla oldukça masum görünse de bu yapı, son derece kanlı bir geçmişe sahip. Zira Smithfield, on ikinci yüzyıldan on yedinci yüzyıla kadar, büyük kalabalıklar önünde ölüm cezalarının yerine getirildiği yer olarak kullanılmış; kimi zaman Hristiyanlığa karşı çıkan John Badby gibi bir varil içinde canlı canlı yakılarak kimi zaman da meşhur İskoç kahramanı William Wallace gibi dört parçaya ayrılarak.

Spor kamuoyu olarak biz de pek bir meraklıyız infazlara. Futbolcusu, hakemi, teknik direktörü demeden gereğini düşünür, tek celsede kalemleri

Yazının Devamı