19.01.2024 - 16:24 | Son Güncellenme:
Genellikle 60 yaş ve üzeri kişiler, anksiyete, depresyon probleminden muzdarip bireyler biriktirme bozukluğu yaşar. Dr. David Tolin, gizlice istifçi olup olmadığınızı anlamanın ipuçlarını gözler önüne seriyor.
Biriktirme bozukluğu, bir diğer deyiş ile istifçilik, sahip olduğunuz nesneleri elden çıkarırken çeşitli zorluk yaşanmasıdır. Evlerde kullanılan ürünlerin, nesnelerin kullanım amacı bittiğinde çöpe atmak yerine biriktirmeye başlamak da bunun bir örneği.
Dr. Tolin, istifçilerin eşyalarına çok bağlı olduklarını ve zamanla ev içerisinin yaşanmayacak kadar dolu bir hale getirildiğini belirtiyor. İstifçilerin biriktirdikleri nesnelere duydukları üç yaygın bağlılık türü mevcut.
Bu durum, kişilerin sahip olduğu bir şeyi mutlu bir anı veya insanla ilişkilendirmesinden kaynaklıdır. Bir şeyleri bırakmak istemediğimizde onlara çeşitli anlamlar yüklemeye başlarız. Dr. Tolin ise durumu şu sözlerle açıkladı:
"Nesnelere olan bu güvensiz bağlanma, kısmen kompülsif istifleme sorunları olan kişilerin nesnelere insani nitelikler aşılama ve sahip oldukları şeyleri kendilerinin bir parçası olarak görme eğiliminden kaynaklanıyor"
Araştırmacılara göre kişilerin bağlandıkları eşyaları kaybetmeleri ise büyük, olumsuz sonuçlara neden olabiliyor. Bir nesneye karşı duyulan duygusal bağlılık, o nesnenin kaybında kendilerinden bir parça kaybetmek gibi hissettiriyor.
Bu bağlılık türünde genellikle ihtiyacınız olmayan nesneleri 'ileride bir gün' kullanmak üzere saklamaya başlarsınız. Dr. Tolin'e göre bu durum kişilerin belirli bir sorumluluğu üstlenerek ihtiyaç dahilinde kullanılacağını düşündüğü nesnelere karşı ortaya çıkan bir sorun.
Kullanmak için biriktirilenler genellikle gazeteler, dergiler, kıyafetler ve başka birinin ihtiyaç duyacağını düşündüğümüz nesnelerdir.
2015 yılında yayınlanan araştırmada, obsesif kompulsif bozukluğu olan kişilerin en büyük motivasyonunun nesneleri duygusal nedenlerle saklama olduğu ortaya çıktı. Tolin, ciddi vakalarda insanların vücut sıvılarını, tırnak parçalarını ve hatta ölmüş kedilerini sakladığını belirtti.
Estetik bağlanmalarda genellikle nesnelerin doku, renk veya yapısal belirgin bir özelliğinin olması dikkat çekiyor. Nesneye yönelik özel bir 'karakteristik' insanları duygusal olarak bağlanmaya çekiyor. Dr. Tolin ise bu tür durumlarda bireylerin kendisine “Neden buna ihtiyacım varmış gibi hissediyorum?" gibi sorular sormasını öneriyor.