02.06.2025 - 15:58 | Son Güncellenme:
Artık sporculuk yalnızca sahadaki fiziksel emekle değil, laboratuvar ortamında çözümlenen genetik kodlarla da şekilleniyor. Son yıllarda hızla gelişen biyoteknoloji ve yapay zeka destekli analiz teknikleri, bireylerin spor potansiyelini bilimsel verilerle değerlendirmeye imkân tanıyor. Bu ileri seviye testler, performans kapasitesini ölçmenin ötesine geçerek, sakatlık eğiliminden antrenmana adaptasyona kadar birçok önemli faktörü ele alıyor.
Prof. Dr. Zeynep Ocak, “Yapay zeka destekli genetik testler sayesinde, bir çocuğun hangi spor dalında başarılı olabileceğini, takım oyunlarına mı yoksa bireysel sporlara mı daha yatkın olduğunu, sakatlık riskini ve en uygun antrenman modelini öngörebiliyoruz” dedi.
Tıbbi Genetik Uzmanı Prof. Dr. Zeynep Ocak, özellikle çocukluk ve ergenlik döneminde bu testlerin uygulanmasının kritik olduğunu vurguladı ve şu ifadeleri kullandı:
“Genetik analizler yalnızca spora yön vermekle kalmıyor, aynı zamanda sakatlık risklerini ve bireyin antrenman sürecine uyum kapasitesini de net biçimde ortaya koyuyor. Böylece gelişim süreci, çok daha sağlam bir temel üzerinde ilerliyor.”
Sporcularda görülen ani ölümlerin önemli bir kısmı, genellikle önceden belirti vermeyen kalp ritmi bozukluklarından kaynaklanmaktadır. Genetik testler, bu tür kalıtsal ritim problemlerinin erken dönemde tespiti konusunda hayati bir işlev üstleniyor. Yapılan analizler sayesinde, risk taşıyan bireyler zamanında kardiyolojik kontrole yönlendirilerek koruyucu önlemler alınabiliyor. Bu da yalnızca sağlığı korumakla kalmıyor, aynı zamanda hayat kurtarıcı müdahaleleri mümkün kılıyor.
Gençlik ve Spor Bakanlığı Spor Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 2024 yılı verilerine göre, Türkiye’de kayıtlı sporcu sayısı 16 milyon 927 bin 671’e ulaştı. Bunların 4 milyon 959 bini aktif spor hayatına devam ederken, toplam faal lisans sayısı 8 milyon 94 bin olarak kayda geçti. Uzmanlar, bu tabloya bakıldığında sporcu profilinin artık sadece fiziksel değil, genetik ve bilimsel yönleriyle de değerlendirilmesi gerektiğini vurguluyor.
Bugün yalnızca bir tüp kanla, kas tipi, bağ dokusu yapısı, toparlanma süresi ve dayanıklılık düzeyi gibi pek çok biyolojik veri elde edilebiliyor. Yapay zeka destekli sistemler, bu verileri bireyin genetik kodlarıyla eşleştirerek tamamen kişiselleştirilmiş bir spor haritası ortaya koyuyor. Yaklaşık 4 ila 8 hafta süren bu analiz süreci, antrenman modellerinin bilimsel bir zemin üzerinde yapılandırılmasını sağlıyor.
2022 yılında Biology of Sport dergisinde yayımlanan bir araştırma, ACTN3, ACE ve MSTN gen varyantlarının spor performansıyla doğrudan bağlantılı olduğunu gösterdi. Bu sonuçlar, genetik testlerin artık yalnızca tamamlayıcı değil, karar verici nitelikte olduğunu ortaya koyuyor. Prof. Dr. Ocak da bu bulguları destekleyerek şunları dile getirdi:
“Her çocuk aynı yeteneklerle doğmaz. Kimi patlayıcı gücüyle öne çıkar, kimi ise uzun soluklu dayanıklılığıyla fark yaratır. Bu testler, yalnızca yönlendirme değil; aynı zamanda bireyin potansiyeline en uygun antrenman modelinin belirlenmesinde de büyük kolaylık sağlar.”
Prof. Dr. Ocak, açıklamasını şu sözlerle tamamladı: “Bazı çocuklar uzun mesafelerde kolay kolay yorulmazken, bazıları ise ilk adımda sıçrama kabiliyetiyle dikkat çeker. Genetik testler bu bireysel farklılıkları bilimsel bir veriye dönüştürerek, aileler ve antrenörler için etkili bir rehber sunar. Potansiyelin erken keşfi ve doğru planlamayla bir araya geldiğinde, başarı artık tesadüf değil; bilimsel bir kazanım halini alır.”