10.03.2021 - 09:00 | Son Güncellenme:
Diyabet, pankreas adlı organın yeterince ya da hiç insülin üretememesi nedeniyle ortaya çıkan bir hastalık olarak tanımlanmaktadır. İnsülin salgısı hiç yoksa ya da yok denecek kadar az ise Tip 1 diyabet; insülin miktarı veya etkisi yetersiz ise tip 2 diyabet ortaya çıkmaktadır. Toplumda en sık Tip 2 diyabet görülmektedir. Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun en son yayınlanan diyabet atlasına göre dünyada 20-79 yaş arası her 11 kişiden birinde diyabet olduğu ve toplam 463 milyon tip 2 diyabetli hasta olduğu tahmin edilmektedir. Bu rakamın 2030 yılında ise 578 milyona çıkacağı öngörülmektedir. Türkiye’de ise TURDEP-II çalışmasına göre erişkin toplumda diyabet sıklığının yüzde 13.7 olduğu ifade edilmektedir. Yine Uluslararası Diyabet Federasyonu’na göre dünyada 20 yaş altı 1.1 milyon çocuk ve adölesan, tip 1 diyabet ile mücadele etmektedir.
Ailesinde diyabet olanlarda, fazla kilolu kişilerde, 4 kilodan ağır bebek doğuran kadınlarda ve stresli işlerde çalışıp hareketsiz bir yaşam sürenlerde tip 2 diyabet görülme riski daha fazla olmaktadır. Ayrıca kronik pankreas iltihabı, pankreas tümörleri, ameliyatları ve bazı hormonal hastalıklar ve ilaçlar da diyabete neden olabilmektedir.
Sıkı bir diyabet kontrolü ve günümüzün modern gebelik takip yöntemleri sayesinde, tıpkı diyabeti olmayan kadınlar gibi, diyabetli kadınların da sağlıklı bir bebeğe sahip olma şansı vardır. Ancak önemli olan diyabetik kadınların diyabetleri kontrol altında iken ve planlı bir şekilde gebe kalmalarıdır.
Damarlarda sertleşme ve takibinde tıkanmaya yol açabilecek kolesterol yüksekliği, yüksek tansiyon, sigara gibi pek çok neden bulunmaktadır. Diyabet de nedenlerden birini oluşturmaktadır. Ancak her diyabet hastasında damar tıkanıklığı ve kangren meydana gelecek diye bir şey söz konusu değildir. Eğer kan şekeri ve az önce sayılan diğer risk faktörleri de kontrol altında ise damar tıkanıklığı için bir zemin oluşmaz.
Diyabet herkesi aynı şekilde etkilememekte, hatta diyabeti iyi kontrol edilen birçok kişi cinsellik konusunda hiçbir sorun yaşamamaktadır. Bununla beraber, diyabetin uzun süre kontrolsüz olduğu bazı erkeklerde; diyabet sinirlerde hasara yol açarak, beyinden çıkıp erkek cinsel organına giden sinyallerin iletilmesini yavaşlatabilmekte, yine ereksiyon için gerekli olan kan akımını kontrol eden sinirlerin işlevini bozabilmektedir.
Diyabetin tedavisinde etkisi net ve açık olarak gösterilmiş herhangi bir bitkisel ürün bulunmamaktadır. Aksine bazı bitkisel ürünlerin böbrek ve karaciğer gibi hayati organlarımız üzerinde ciddi yan etkileri de olabilir.
Genel olarak obezitenin insülin direnci üzerinden tip 2 diyabet ile ilişkisi vardır ancak diyabet sebepleri arasında obezite dışında birçok faktör daha bulunmaktadır. Genetik faktörler, kullanılan ilaçlar, geçirilmiş pankreas hastalıkları gibi sebepler nedeniyle obezite olmadan da tip 2 diyabet gelişebilir. Bunun yanında vücutta insülin yokluğu ile giden tip 1 diyabetli hastalar çoğunlukla normal ya da düşük kiloludur.
İnsülin kullanımı organlara zarar vermez aksine, gereken durumlarda insülin kullanılması organlarda kontrolsüz diyabete bağlı hasarları önler ve yavaşlatır. İnsülin kullanımı bağımlılık yapmamaktadır. Tip 1 diyabetli hastalarda insülin üretimi hiç olmadığı için insülin kullanımı zorunludur. Ancak Tip 2 diyabetli hastalarda başta insülin kullanımının zorunlu olduğu bir durum olsa bile, takipte diyabet kontrol altına alındığında insülin kesilip hap şeklinde kullanılan ilaçlar ile tedaviye devam edilebilmektedir.
Gebelikte insülin kullanımının ne anneye ne de bebeğe bir zararı bulunmamaktadır. İnsülin plasentadan geçmediği için bebek açısından en güvenilir diyabet ilacıdır.