07.01.2020 - 12:02 | Son Güncellenme:
Kaygı, endişeli kişinin geçmişindeki travmatik bir olaydan veya onları rahatsız eden ve aynı duyguyu tetiklemeye devam eden sosyal bir durumdan kaynaklanan çeşitli stres bozukluklarına verilen addır. Anksiyete, bozukluğuna sahip kişiler sürekli kötü bir şeyin olacağı hissine kapılırlar. Bazı durumlar, onların duygularını tetikler ve paniğe kapılırlar.
Hepimiz gün boyunca bir şeyler için kaygılanabilir ve endişe duyabiliriz. Örneğin; yapılacak önemli bir sınav, yöneticinizle bir oturma, uzun süre trafikte kalmak... Ancak psikologlar rutin kaygıya sahip olan kişilerin, hayatının görünüşte ne kadar düzenli olursa olsun, yaşadıklarını tamamen günlük kaygı problemlerinden ayırıyorlar. Bu ataklar, sebepsiz yere, uyarı vermeden gelebilir ve gerçek, fiziksel semptomlara neden olabilir. Anksiyete gerçekten kötü olduğunda, hastanın kalp atışını hızlanabilir ve bu durum nefes darlığına neden olabilecek panik ataklara sebep olabilir. Bu belirtiler o kadar şiddetli olabilir ki, kişiyi kalp krizi geçirdiğini düşündürtebilir. Endişeniz ve yardım etme isteğiniz takdir edilecek olsa da, bir kişinin kaygısının mutlaka “sabit” olamayacağını anlamak önemlidir. Kaygı, uygun tedavi ve teknikler sayesinde yönetilmesi gereken ve tedavi edildiği takdirde mutlu bir şekilde yaşanabilecek bir rahatsızlıktır. Bu noktada partnerinize fiziksel ve sözel olarak yardım etmeniz gerekebilir. Partnerinize tane tane endişelenecek bir şey olmadığını, derin derin nefes alması gerektiğini ve yanında olduğunuzu söyleyebilirsiniz.
Başkasının zihinsel sağlığından etkilenmek tehlikeli derecede kolaydır. Bu olduğunda, kendi zihinsel sağlığınızın nihayetinde acı çekmesi ve bu etkinin ilişkinizdeki kızgınlık ve duyguları incitmesi daha olasıdır. Partnerinizin kaygısını çözmek sizin işiniz değil. Siz onu sadece tedavi sürecinde destekleyebilirsiniz. Partnerinizin kaygısını gidermek için baskı altında olmak, muhtemelen çaresizliğe yol açacaktır. Bunun yerine, destekleyici olmaya ve kendine iyi bakmaya odaklanmalısınız.