15.05.2025 - 16:08 | Son Güncellenme:
İSMAİL ŞAHİN
İSMAİL ŞAHİN- Airbus’ın sürdürülebilir havacılık alanındaki en son yenilikleri ve geleceğe yönelik vizyonunun tanıtıldığı Toulous’taki zirveye Milliyet gazetesini temsilen katıldım.
Zirvede karbon salınımının azaltılması ve petrole alernatif hidrojen yakıt teknolojisi ve Sürdürülebilir Havacılık Yakıtı (SAF) ana gündem maddelerini oluşturdu. Airbus CEO’su Guillaume Faury, yeni nesil uçakların devrimci olmaktan ziyade evrimsel olacağını söylüyordu. Ancak benim ilgimi üst düzey iki kadın yönetici çekti. Bunlardan ilki Airbus’un Sürdürülebilirlik ve İletişimden Sorumlu Baş Sorumlusu Julie Kitcher, diğeri ise Airbus CTO’su Sabine Klauke.
Her iki yönetici de 20 yılı aşkın bir süredir Airbus’ta çalışıyor ve işlerine tutkuyla bağlılar. Kısacası, biri stratejik vizyonu ve kurumsal yönlendirmeyi, diğeri ise teknolojik yeniliği ve mühendisliği temsil ediyor.
Zirvede havacılık sektörünün 2050 yılına kadar net sıfır karbon hedeflerine ulaşabilmesi için kapsamlı bir stratejiye ihtiyaç olduğuna vurgu yapan Kitcher, sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak için yakıt verimliliği yüksek uçakların yanı sıra, operasyonel verimlilik, enerji dönüşümü ve sürdürülebilir havacılık yakıtları (SAF) gibi unsurları içeren bir “önlem sepeti” gerektiğini belirtti. Airbus 2050 sıfır karbon hedefine ulaşmak için SAF yakıt alanında ciddi çalışmalar yürütüyor. Ancak SAF, petrol bazlı yakıta oranla 3-4 kat daha pahalı olduğu için şu anda yüzde 2’lik bir kullanım alanına sahip. 2030’da bu oranın yüzde 10 seviyesine çıkartılması hedefleniyor. Airbus, 2030 yılına kadar tüm uçaklarını yüzde 100 SAF ile uyumlu hale getirmeyi planlıyor.
14 bin mühendis...
14 bin kişilik mühendislik ordusunu yöneterek havacılık sektöründeki teknolojik yeniliklere yön veren Sabine Klauke ise iklim değişikliğinin beklenenden daha hızlı ilerlediğini ve havacılık sektörünün karbonsuzlaşması gerektiğini vurgulayarak, politik değişikliklere rağmen Airbus’ın sürdürülebilirlik hedeflerine bağlı kalacağını belirtti. Airbus’ın sürdürülebilir havacılık yakıtları ve hidrojen teknolojileri konusundaki kararlılığını dile getiren Klauke, SAF’ın yaygınlaşmasının önündeki en büyük engelin maliyet ve erişilebilirlik olduğunu vurguladı. Klauke, “Bugünün uçakları yüzde 50’ye kadar SAF ile uçabilir. Gelecekte bu oran yüzde 100 olacak. Teknik olarak bu on yılın sonunda fosil yakıtlar olmadan uçabiliriz” dedi. Airbus’un hidrojenle çalışan uçaklar konusundaki planlarına da değinen Klauke, 2027 yılına kadar hidrojenle çalışan bir Airbus tasarımını tamamlamayı ve 2035’te piyasaya sürmeyi hedeflediklerini belirtti.
SAF’ta Türkiye ‘lider’ oyuncu
Airbus’ta çalışmak, kadın bir yönetici olmak nasıl bir duygu?
Julie Kitcher: Airbus’ta 24 yıldan beri çalışıyorum. İlk gün işe başladığım heyecanın aynısını bugün de duyuyorum. Hatta daha fazlasını. Özellikle çevre ve sürdürülebilirlik konuları beni daha da enerjik hale getiriyor.
Airbus’ın uzun vadeli hedefleri neler?
Şirketimizin bir çok farklı alanda farklı hedefleri var. Ticari uçakları en az yakıt tüketen ve en az karbon ayak izi oluşturan uçaklar haline getirmek istiyoruz. Geleceğin uçaklarını tasarlamak istiyoruz. Hidrojen uçakları ile çalışıyoruz. Racer helikopteri dışarda gördünüz, geleceğin helikopteleri için daha kullanışlı hayat kurtaran bir hava aracı yaratmak için çalışıyoruz. Uzayda iklimi gözlemlecek uydular üzerinde çalışıyoruz. Savunma alanında insanları korumanın yanında çevreye daha az zarar vermeye çalışıyoruz.
Havacılık sektöründe bir kadın olarak karşılaşmış olduğunuz en büyük zorluk nedir?
Kadın veya erkek bir yönetici olsun fark etmiyor. Günümüzde havacılık sektörünün yaşadığı en büyük zorluk, belirsizlik, öngörülemeyen durumlar ve değişmeyen sorunlara karşı yöneticilik göstermek ve dünyaya karşı sorumlu olmaktır.
Airbus havacılık sektöründe yürüttüğü sürdürülebilirlik projelerinde diğer paydaşlarla da işbirliği halinde mi? Özellikle savunma alanında ne gibi bir çalışmalar yürütüyor?
Airbus olarak iş ortaklarımızla sürdürülebilirlik konusunda çok yakın işbirliği içindeyiz. Türk Hava Yolları gibi partnerlerimize daha ekonomik daha çevreci çözümler sunmak için çalışıyoruz. Son 40 yılda uçakları yüzde 80 oranında yakıt ekonomisi sağlar hale getirdik. Airbus aynı zamanda havacılık sektörü temsilcileri ile de bir yakın işbirliği içinde. Biz küresel çapta savunma sanayii sektörü ile de yakın temas halindeyiz, Ancak orduların havacılık konusunda çevre ve sürdürülebilirlik öncelikleri değil. Bu yüzden yavaş ilerliyoruz.
Avrupa 800 milyar dolarlık savunma harcaması planını açıkladı. Airbus Avrupa’nın savunma kabiliyetinin inşa edilmesinde nasıl bir rol oynayacak?
Airbus, Avrupa’nın savunma kabiliyetine ve Avrupa’nın savunma ve güvenlik ihtiyaçlarına cevap verebilmek için tüm ürün portföyünü kullanmaya kesinlikle bağlıdır. Bu talebi karşılayabilecek kapasitedeyiz. Bunu yaparken de ticari havacılık faaliyetlerimizi de planlandığı gibi yürütebilecek kapasiteye sahibiz.
Airbus açısından Türkiye hangi konumda?
Türkiye çok önemli bir ticaret partnerimiz. 400’ün üzerinde Airbus uçağı Türk şirketleri tarafından kullanılıyor. Airbus’ın dünya genelinde 20 ülke öncelikli pazar konumunda. Türkiye de en öncelikli ilk 5 ülke arasında. Türkiye aynı zamanda bizim uçak parça tedarikçimiz. 41 Türk firmasından bir parça tedarik ediyoruz. Aynı zamanda Türkiye sürdürülebilir havacılık yakıtı endüstrisinde lider bir oyuncu olabileceğini düşünüyorum. Bunun için de yakın bir zamanda Türkiye’ye gelmeyi planlıyorum.
Airbus, Türk havacılık şirketleriyle Ar-Ge veya üretim alanında iş birlikleri yapıyor mu? Türk tedarikçilerin Airbus için önemi nedir?
Türk tedarikçilerle çok yakın bir işbirliği içindeyiz. Bugün, uçaklarımızın gövde ve parçalarının üretiminde, Türkiye’de çok iyi bir tedarik üssümüz var. Ve bunun büyüyeceğini düşünüyorum. Yılda 600 milyon dolarlık uçak parçası tedarik ediyoruz. Bu rakam Hindistan ile 1.5 milyar dolar seviyesinde. Türkiye’den daha fazla parça alabiliriz. Türkiye savunma sanayii ile daha yakın işbirliğinde olmak istiyoruz.
Hangi alanda daha yoğun çalışıyorsunuz? Sürdürülebilirlik mi yoksa iletişim mi?
Her ikisi de diyebilirim. Çünkü gerçekten iki alan da benim için çok tatmin edici ve çok yoğun bir aktivite. Bu sayede Airbus’ın sürdürülebilirlik ve karbon ayak izini azaltmaya yönelik stratejileri konuSunda harekete geçme, yol haritası ve hedeflerini belirlemeye çalışıyorum.
‘Tarihin bir parçası haline gelin’
Havacılık konusunda teknolojik ilerlemeler ve karşılaşılan zorluklar nelerdir?
Sabine Klauke: Sürdürülebilir havacılık yakıtları (SAF) ve hidrojen uçak altyapısının gelişim hızı yetersiz. 2024 yılında SAF üretimi üç katına çıktı. Ancak buna rağmen, bu miktar havacılığın toplam jet yakıtı tüketiminin yalnızca yüzde 0.53’ünü oluşturdu. Bu, 100 km’lik bir araba yolculuğunda yakılan yakıtın 3-4 kaşığına denk geliyor. En büyük zorluk SAF’ın yeterli miktarda bulunabilirliği. Bu konuda da çalışmalar yürütüyoruz. Airbus’un kendi filosunda, örneğin Beluga taşıma uçaklarında ve test uçuşlarında SAF kullanılıyor. Hidrojen altyapısı yeterince hızlı gelişmediği için hidrojen üretim projeleri erteleniyor. Airbus, bu alandaki ilerlemeyi hızlandırmak için çeşitli ortaklıklar kurarak hidrojen altyapısını geliştirmeye çalışıyor. ArianeGroup ile Toulouse Blagnac Havalimanı’nda ilk sıvı hidrojen dolum tesisi inşa ettik. ArianeGroup ile Toulouse-Blagnac Havalimanı’nda ilk sıvı hidrojen dolum tesisini inşa ediyoruz. Bu tesis, Airbus’un ZEROe hidrojenli uçak demonstratörünün yer ve uçuş test programı için gerekli sıvı hidrojeni sağlayacak. Ayrıca hidrojen yakıt tankı için yeni bir teknoloji üzerinde çalışıyoruz bu yıl sonunda test aşamasına ve sonra da seri üretime geçeceğiz.
Fosil yakıt olmadan ne zaman uçabileceğiz?
Mevcut uçaklar yüzde 50’ye kadar SAF ile uçabiliyor. Bu oranı 10 yıl içinde yüzde 100’e çıkarmayı hedefliyoruz. Ancak, SAF’ın yaygınlaşmasının önündeki en büyük engel maliyet ve erişilebilirlik. Teknik olarak bu on yılın sonunda yani 2035 yılında fosil yakıtlar olmadan uçabiliriz. Yani o kadar da uzak değil.
Hidrojen yakıtlı uçak ne zaman gelecek?
2027 yılına kadar hidrojenle çalışan bir Airbus tasarımını tamamlamayı ve 2035’te piyasaya sürmeyi hedefliyoruz. İlk hidrojenli Airbus’un yaklaşık 100 ila 200 koltuk kapasitesine sahip olması ve yaklaşık 1850 kilometre menzile ulaşması planlanıyor. Sıfır emisyonlu bir uçak için gereken birçok teknoloji zaten diğer endüstrilerde mevcut ve sıvı hidrojen kullanımı da buna dahil.
Airbus gibi teknoloji devi bir şirketin teknoloji sorumlusu olmak nasıl bir duygu?
İki cevabım var, ilki bunu hayatımın bir parçası olarak görüyorum. İkincisi havacılık sektöründe çok fazla zorluk var, bunları duymuşsunuzdur, ama ilham da var. Takımların günlük zorluklarda ve gelecekteki konularda nasıl ilerlediklerini görmek çok güzel. Bence şu anda bu pozisyonda olmak gerçekten bir ayrıcalık çünkü yapılacak çok şey var.
Kaç yıldır Airbus’tasınız ve hayatınızdaki dönüm noktası nedir?
20 yıldan uzun süredir Airbus’ta çalışıyorum. Bence kariyer dönüm noktasından ziyade aşamalardan oluşuyor. Benim kariyerimin büyük bir kısmı ilk 10 yıl üretim, üretim mühendisliği, imalat mühendisliğinde geçti. İyi ve sağlam bir operasyonel temelin ardından projelere, geliştirmeye, programlara, müşteri hizmetlerine girdim.
Teknoloji anlamında Türkiye ile ilişkileriniz nasıl?
Türkiye ile teknoloji konusunda çok yönlü bir ilişkimiz var. Öncelikle Türkiye bizim önemli bir müşterimiz. Teknik olarak her türlü desteği veriyoruz. Tedarik zincirimizde de üretim merkezlerimize teslimat yapan birçok Türk ortağımız var. Üretim bilgisi, ayrıca tasarım ve geliştirme bilgisi alışverişinde bulunuyoruz, çok iyi bir alışveriş ve büyüyen uzun vadeli bir ilişkimiz var ve bu ilişki günden güne gelişiyor.
Gelecekte bu ilişki nasıl evrilecek?
Kesinlikle daha da gelişecek, Türkiye tedarik anlamında çok memnun kaldığımız kaldığımız bir ülke. Bu işbirliğinin gelişmesini istiyoruz.
Havacılık sektöründeki genç mühendisler için ne gibi tavsiyelerde bulunabilirsiniz?
Şu anda havacılıkta gerçekten kritik bir aşamada olduğumuzu söyleyebilirim. Havacılıkta bir kuvvet devrimi dediğimiz şeyin içindeyiz. Sürdürülebilir havacılık için gidiyoruz. Bu alanda burada birçok zorluk var. Ama diğer taraftan bu birçok olasılığın da kapısını açıyor. Bu yüzden genç mühendislere tavsiyem, katılmaya cesaret etmeleri, sorumluluk almaları. Biz bir tarih yazmaya çalışıyoruz onlar da bu tarihin bir parçası olmalı.