Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr – 28 Ocak 2025’ten bu yana Ege Denizi durmak bilmeyen sarsıntıların etkisi altında. Acil durum ilan edilen adaların endişesi ise deprem, yanardağ ve tsunami gibi doğa olaylarının bir afete dönüşmesi. Ancak görünen ve deprem listelerine yansıyan verilerin yanında, tehlikenin bir de ancak bilimsel inceleme ve takiple görünen bir yüzü var. Aslında tehlike yaratmayan ve doğru kullanıldığında enerji üretimi sağlayan yer altı kaynaklarından biri olan jeotermal, Türkiye ve Yunanistan’ın sahip olduğu bir zenginlik. Jeotermal konusunda Avrupa 1’incisi ve dünya 4’üncüsü olan Türkiye, Santorini’deki deprem fırtınasından sonra olası volkanik patlama, tsunami ve büyük depremi konuşmaya başladı. Faylarla doğrudan ilişkili olan jeotermal kaynaklar, Santorini tarafından tetiklenmiş ve olası bir tehlikeye yol açacak seviyede basınç artışı gözlemlenmiş olabilir mi? Jeotermal, Türkiye’de ne zaman, ne gibi olaylara sebep olabilir? Gebze Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi, Jeofizik Mühendisi ve Deprem Bilimci Doç. Dr. Savaş Karabulut Ege’deki jeotermal gerçeğini Milliyet.com.tr’ye anlattı.
8 BİN KİŞİYİ ÖLDÜREN PATLAMA, 10 YILLIK KIŞ YAŞATTI!
28 Ocak’tan bu yana Santorini ve Kolumbo çevresinde 3 bin 524’ü aşkın deprem kaydedildi. En büyüğünün 5.3 olduğu depremler, pek çok farklı tehlikeyi akıllara getirdi. Deprem, volkanik patlama ve tsunami de çok konuşulan potansiyel tehlikeler arasında yer aldı. Ancak kimse, Türkiye’nin Avrupa 1’incisi olduğu ‘jeotermal’i konuşmuyordu. Oysa depremler ve onları üreten faylar, ‘jeotermal’ ile doğrudan ilişkiliydi. Santorini’deki depremler sürerken pek de dikkat çekilmeyen tehlikelerden biri de jeotermal kaynaklarla ilgiliydi. Yer altındaki basınç ve sıcaklık yükselmeleri ‘jeotermal’i bir tehlikeye ve ardından afete dönüştürebilir mi?
Doç. Dr. Savaş Karabulut, jeotermali ve Santorini’yi, “Afrika kıtasının ve Ege mikroplakasının kuzeydoğuya doğru hareketi Helenik yayı ve Ege Denizi'nde ısı akışının 80 mw/M2’lik değerine ulaşmasına neden oldu. Ayrıca Ege volkanik yayında büyük miktarda gaz, oldukça sığ sularda (200 m derinliğe kadar) hidrotermal kanallarla açığa çıkıyor. Bu gaz çıkışlarının en önemlileri Milos, Santorini ve İncirli (Nysiros) adasından geliyor. Şiddetli sismik ve volkanik aktivite sonucu oluşan bu hidrotermal yapı ise jeotermal potansiyeli yüksek rezervuar ortamlarının oluşmasına yol açıyor. Santorini Adası'nın güneyinde jeotermal potansiyelin varlığına rastlanmıştır. 200 metre derinliğine sahip kuyular açılmış ve 100 m derinlikte su sıcaklığının 16 santigrat dereceye ulaştığı görülmüştür. Bu durum ise yüksek jeotermal gradyanta sahip olduğuna işaret ediyor. Nea Kameni Adası'nda hem sıcak kaynak suyu ve buhar çıkışları olana alanlar bulunuyor. Jeotermal alanlar doğrudan faylarla da ilişkili. Hatta aktif fayların bulunduğu alanlarda ve fayın çalıştığı taraftaki kaynaklardan besleniyor” diye anlattı. Doç. Dr. Karabulut, sözlerine şöyle devam etti:
"Volkan patlama indisine göre Santorini’de 1610’lu yıllarda yaşanan patlamanın şiddeti 7 olarak belirlenmişti. Açığa çıkan malzemenin 100 ton metreküp olduğu düşünülüyor. Dünyada meydana gelen en büyük volkan patlamasının Toba patlaması olduğu biliniyor. Yaklaşık 70 bin yıl önce Endonezya’nın Sumatra adasındaki Toba Gölü'nde meydana gelen volkanik patlama dünyada 5-10 yıl boyunca kış yaşamasına neden olmuştu. Dünya nüfusunda büyük bir kayıp meydana gelmiş, atmosferi 1-2 santim kalınlığında toz kaplamış, sülfür dioksit 32 km yüksekliğe ulaşmıştı. 2.1 milyon yıl ve 640 bin yıl önce ise Batı Amerika’daki Yellowstone’da, bilinen ve en iyi araştırılan volkanik patlama meydana geldi. 640 bin yıl önce meydana gelen patlama en yüksek patlama şiddetine sahipti ve şiddeti 8 olarak belirlendi. Endonezya’nın Sunda Adası’nda bulunan Tambora’da 5 Nisan 1815 yılında 7 şiddetinde bir volkanik patlama meydana gelmiş ve ‘yazsız yazın’ başlangıcı olmuştu. Kalderanın (çöken volkan havzası) genişliği 6 km, derinliği 1250 metre, yüksekliği 2851 metre ve patlama nedeniyle 43.5 km metre yüksekliğe kadar volkanik kül ve dumanın püskürdüğü kayıt edilmişti. Patlama ve sonrasında kuraklık ve hastalıklardan en az 8 bin kişinin öldüğü kayıtlara geçmişti. 100 kilometreküp kül, ponza ve gaz çıkışı olmuş ve 60 megaton sülfür dioksit havaya karışmıştı. Bir yıl sonra hava sıcaklıkları normalden 3 derece kadar azalmıştı. Ülkemizi tehdit eden en büyük volkan ise Santorini ve civarında volkanik aktivitedir. Santorini'nin 20. yüzyıldaki etkinliği 2 şiddetinde volkanlara eşdeğerdir."
'ZORLAMALI JEOTERMAL SİSTEMLER DEPREME SEBEP OLABİLİR'
Aktif bir tektonik bant üzerinde bulunan jeolojik ve coğrafi konumu nedeniyle Türkiye, jeotermal kaynaklar açısından dünyada ilk 5’te. Türkiye’de çeşitli sıcaklıklarda çeşitli jeotermal kaynaklar içeren 1000'den fazla doğal çıkış bulunuyor. Potansiyel alanların yüzde 78'i Batı Anadolu'da, yüzde 9'u Orta Anadolu'da, yüzde 7'si Marmara Bölgesi'nde, yüzde 5'i Doğu Anadolu'da ve yüzde 1'i diğer bölgelerde faaliyet halinde. Jeotermal kaynakların yüzde 90'ı düşük ve orta sıcaklıkta olduğundan doğrudan kullanıma yani ısıtma, termal turizm, çeşitli endüstriyel uygulamalar açısından uygun. Kalan yüzde 10'u ise dolaylı uygulamalar yani elektrik enerjisi üretimi için ideal. Ancak jeotermal kaynaklar kullanılarak enerji üretmek ya da bu kaynakları güvenli şekilde kullanıp saklamak son derece önemli. Pek çok kişinin sorduğu ‘tehlike’ sorularının yanıtı ise ufak bir detayda saklı. Evet, jeotermal bazı durumlarda tehlikeli olabiliyor. Ancak bu, yalnızca ‘doğaya meydan okumak’ sonucu ortaya çıkan bir tehlike!
Doç. Dr. Savaş Karabulut bu detayı da açıkladı.Doç. Dr. Karabulut, “Aslında jeotermal sistemler yer içinin ‘doğal sıcak havuzları/kaplıcaları’ olarak adlandırılabilir. Ancak doğal jeotermal sular gibi insan yapımı (zorlamalı jeotermal) sistemler son yıllarda gelişiyor. İsviçre’nin Basel kentinde sıcak kuru kaya destekli zorlamalı jeotermal sistemin tetiklemesiyle, deprem üreterek küçükte olsa çevredeki yapılarda hasara neden olduğu bilgileri de mevcut. Gelişmiş ve kızgın kuru kaya sistemleri ülkemizde Orta Anadolu’da potansiyeli olduğu literatürde ifade edilmiş olsa da, doğal jeotermal kaynakların su ve buharı kullanarak elde edeceği sistemden çok daha yararlı olamayacaktır. İnsan kaynaklı ve zorlamalı bir sistemle çalışan bu sistemler tetiklenmiş depremler üretebilme kapasitesine sahip oldukları gibi, sismik tehlikesi yüksek bölgelerde büyük depremlerin tetiklenmesiyle afet potansiyeli yüksek ülkemizde jeotermal sistemlerin kötü bir şekilde anılmasına ve Basel’deki gibi yasaklanmasına bile neden olabilir. Yüksek basınçla yer içine basılan sular, büyük bir depremi bile tetikleyecek potansiyele sahiptir. Ülkemizde bu konuda herhangi bir önlem alacak ve deprem aktivitesinin sürekli monitorize edecek sistemler neredeyse hiçbir jeotermal işletmede bulunmuyor. Bu yasal düzenlemenin bir an önce sağlanması önemli” dedi.
GÜNEY KORE'DE DEPREM YARATTI! 'GÜNEŞ VE RÜZGÂRDAN ÜSTÜN'
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) rakamları, Türkiye’yi enerji talebi büyüyen ülkeler içinde tutuyor. Listelere göre Çin ilk sırada bulunuyor ve Türkiye talebin yükseldiği ikinci ülke. Jeotermal sistemler çevre dostu ve ekonomik olduğundan verimli şekilde kullanılabilir. Ancak buradaki önemli detay, jeofizik mühendislerinin de sürece yakın temasıyla tehlikenin kıyısından dönülmesini sağlayabilir. Çünkü jeotermal enerji projesi 2017'de Güney Kore'de yıkıcı bir depreme neden olmuştu. Stanford Earth Enstitüsü'nde profesör ve aynı zamanda Tetiklenen ve Tetiklenen Depremsellik Merkezi'nin eş yöneticisi olan William Ellsworth, "Yarım yüzyıldır Dünya'nın yüksek basınçla pompalanması sürecinin depremlere neden olabileceğini biliyorduk" demişti. Tam da Ellsworth’un dediği gibi olmuş ve yer altına yüksek basınçta sıvı enjekte etmeye başlandığında, bir kuyu planlandığı gibi bir çatlak ağı üretti. Ancak diğer kuyuya enjekte edilen su, kuyunun tam içinden geçen daha önce bilinmeyen bir fayı harekete geçirmişti. Faya doğru hareket eden basınç, normalde fayın hareket etmesini zorlaştıracak kuvvetleri azalttı. Yani artık her şey için çok geçti. Küçük depremler, operatörler pompaları kapattıktan veya basıncı azalttıktan sonra bile haftalarca devam etti. Her gün daha da büyüyen depremler sonunda yıkıcı bir sarsıntıyla noktalandı. 15 Kasım 2017'de Güney Kore'nin Pohang şehrini vuran 5,4 büyüklüğündeki deprem, bir jeotermal enerji santralinin yerin birkaç kilometre altına su enjekte etmesiyle tetiklenmişti.
Zorlamalı jeotermal sistemlerin tehlikesini hatırlatarak, jeotermal enerjinin ülkemiz için önemli olduğunu söyleyen Doç. Dr. Savaş Karabulut, “2021 yılında üretilen gücün yüzde 20’si, elektrik enerjisi formunda kullanılırken, 2050 yılında bu oranın yüzde 50’lere ulaşması bekleniyor. Rüzgar, güneş ve jeotermal kaynaklardan enerji üretimi de 21’inci yüzyılda giderek yaygın hale geliyor. Jeotermal enerji de bu amaçla çok farklı amaçlarla 7 gün, 24 saat düzenli olarak kullanılıyor. Bu durum ise güneş ve rüzgâr enerjisine göre daha üstün yanını oluşturuyor” dedi. Doç. Dr. Karabulut, sözlerini şöyle noktaladı:
"Jeotermal enerji doğal kaynaklı olduğu sürece bir tehlike değil, aksine yüksek enerji potansiyeline sahip oldukça kullanışlı bir kaynak. Tehlike unsuru haline gelense zorlamalı ve geliştirilmiş sıcak kuru kaya içine yüksek basınçla enjekte edilen suyun kayaçlardaki gerginliği artırarak büyük depremleri tetiklemesidir. Ülkemizin, jeotermal enerji potansiyeli kıtasal kabuk kalınlığı az ve grabenleri nedeniyle en yoğun Batı Anadolu Bölgesi'nde yani Ege’de bulunuyor. Batı Anadolu’da Manisa, Denizli, Aydın, İzmir, Afyon, Çanakkale, Balıkesir, Bursa, Bolu, Yalova ve Muğla jeotermal potansiyel açısından ön plana çıkan iller arasında. Orta Anadolu’da ise Ankara, Niğde, Yozgat, Nevşehir, Kırşehir, Aksaray ve Sivas Tuz gölü, Kuzey ve Doğu Anadolu faylarının etkisiyle Pliyosen dönemi volkanik aktivitesinin bir ürünü olarak ve farklı jeodinamik süreçlerin etkisiyle gelişti. Doğu Anadolu’da Muş, Bingöl, Osmaniye, Elazığ, Hatay, Mersin, Kahramanmaraş, Erzurum, Kars, Ağrı, Van, Muş ve Bitlis bu potansiyeli farklı tektonik etkileşimler ve jeodinamik süreçlerle ülkemize kazandırıldı. Güneydoğu Anadolu bölgesinde ise özellikle Karacadağ volkanizmasının, bölgenin Arap levhasıyla sıkışmasının da etkisiyle Gaziantep, Adıyaman, Siirt, Diyarbakır ve Şırnak orta ve yüksek sıcaklığa sahip jeotermal potansiyelinin gün yüzüne çıkarılmasını bekliyor."