09.12.2024 - 07:02 | Son Güncellenme:
AYDIN HASAN / ANKARA - Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkiler, 2011 yılında Esad yönetiminin halkın demokratik taleplerine şiddetle karşılık vermesi üzerine bozuldu. Suriye’den Türkiye’ye göç de 29 Nisan 2011’de 400 dolayında Suriye vatandaşının Hatay’ın Yayladağı ilçesindeki Cilvegözü Sınır Kapısı’na yönelmesi ile başladı. Şu anda Türkiye’de 2 milyon 938 bin Suriyeli bulunuyor.
Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde sınır hattında 2016 yılından itibaren oluşturduğu dört harekat bölgesi bulunuyor. Bunlar Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı bölgeleri olarak sıralanıyor. Sivil görevliler de dikkate alındığında bu bölgelerdeki Türk askeri ile diğer personelin toplamı 20 bin kişiyi buluyor.
Türkiye’nin Suriye konusundaki iki temel kırmızı çizgisini, Suriye’nin toprak bütünlüğü ile terör örgütü PKK uzantısı örgütlerin etkinliği oluşturuyor. Güvenlik kaynakları, terör örgütünün ortaya çıkan yeni durumdan istifade etmesinin engelleneceğini ifade ediyor. Kaynaklar, Suriye’de anayasal düzenin sağlanması, seçimlerin yapılması ve teröre karşı güvenliğin sağlanmasının gerektiğini, bunlar olmadan Türkiye’nin buradan çekilmesinin söz konusu olmayacağı üzerinde duruyor. Türkiye; 28 Kasım’dan itibaren ortaya çıkan müdahil olmadığı ve yakından izlediği Suriye’deki gelişmeler üzerine aldığı tedbirler ile terör örgütü PKK’nın kolu YPG’nin yeni hakimiyet alanları oluşturmasını engelledi.
Uzmanların bundan sonraki sürece ilişkin değerlendirmeleri ise şöyle:
‘DENGELİ POLİTİKA’
Emekli Büyükelçi Uluç Özülker: Suriye’de çok kısa bir süre içinde net olarak görülemeyecek kadar çok karışık bir durum ortaya çıktı. Bu gelişmeler, Esad’ın bize ne kadar zayıf olduğunu gösterdi. Suriye’nin sorunlarını ortaya çıkan bu yeni durumda da çözmesi çok zor görünüyor. Suriye’nin toprak bütünlüğü Türkiye için hayati önemde. Bu noktada en önemli soru, ABD yani Trump başkanlık koltuğuna oturduğunda buradan çekilecek mi? Pentagon’un tutumu ne olacak? Deyrizor bölgesi dahil Suriye’nin üçte biri hala hala ABD’nin ve onun himayesindeki YPG’nin denetimi altında. Rejim, petrol kaynaklarını YPG’ye devrederek çekildi. Diğer husus Trump, önceki döneminde 32 kilometrelik bir güvenlik bölgesi sözü vermişti. Trump, geldiğinde bu sözünde durur mu? Ayn el Arab bölgesinden PKK’nın çıkarılması gerekir. Rusya, Lazkiye ve Tartus’tan çıkar mı? Buradan çıkması Akdeniz’deki varlığını etkiler. Bugün Avrasya ile NATO karşı karşıya gelmiş durumda. Diğer taraftan ÖSO’yu eğiten biziz. ÖSO ile HTŞ, ikisi bir araya geldiğinde rejim devrildi. Şu anda zaferin getirdiği büyük bir heyecan var. Ama bu tablo, bölünmeden ayakta kalabilecek bir Suriye’ye nasıl evrilecek? Bunu bekleyip görmek lazım. Türkiye, akıllı bir denge politikası izledi. Bugüne kadar yaptıklarımız ile prestij kazandık. Suriye’de düzen sağlanmadan oradan askerimizi çekmemeliyiz. Bizim bu tablo içinde ip üzerinde yürüyen cambaz gibi çok dengeli bir politika izlememiz gerekiyor.
‘HER ŞEY DEĞİŞEBİLİR’
Orta Doğu Uzmanı Yazar Faik Bulut: Ben değerlendirme için bir kaç gün daha beklemeyi tercih ediyorum. Her an her şey değişebilir. HTŞ, SMO ve YPG bunların hepsi arka planda birbirlerine karşı pozisyon alıyor. Bölgedeki devletler pozisyon alıyor. Hükümetin şekli, programı belirlensin, kendini güçlü hisseden diğerine karşı hamle yapabilir. Harita teke de inebilir, ikiye, üçe de bölünebilir. Irak gibi federal bir hükümet kurulabilir. Kuzeyde Türkiye’nin tavrı tayin edici olacaktır.
‘TÜRKİYE, ABD VE İSRAİL ROL OYNAYACAK’
Prof. Dr. Hüseyin Bağcı: ABD ve Türkiye, asıl şimdi sürecin içine girdiler. Türkiye, ABD ve İsrail, Suriye’nin geleceğinde rol oynayacak. Rusya ve İran’ın devre dışı kaldığı bir yapı ortaya çıkıyor. Ben Türkiye’den çok sayıda Suriyelinin ülkelerine geri döneceğini düşünüyorum. Suriye’nin yeniden yapılanmasında altyapı ve teknolojik destek sağlayacak yegane ülkelerden biriyiz. Ama yeni Suriye’de petrol bölgeleri YPG’nin kontrolünde olmamalı. YPG, bundan sonra bu coğrafyada bir devlet kurma düşüncesinde olmayacak. Ama Afganistan tipi bir Suriye ortaya çıkarsa sorunlar daha karmaşık hale gelir. Çoğulcu ve kapsayıcı yeni bir siyasi yapı oluşturulmalı. Çok büyük fırsatlar ve çok büyük meydan okumalar var. Türkiye, bu ikisi arasında nasıl ince bir politika izleyecek bunu önümüzdeki günlerde göreceğiz.