GündemBu ayın değerini bilmemek kayıptır

Bu ayın değerini bilmemek kayıptır

24.06.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:

On bir ayın sultanı Ramazan bugün son iftarla bitiyor. Peygamber efendimiz, bu mübarek ayla ilgili şöyle buyuruyor: “Ramazan’a ulaşıp da kendini affettiremeden bu aya veda eden kimseye yazıklar olsun”

Bu ayın değerini  bilmemek kayıptır

Bir Ramazan ayını daha uğurluyoruz. Bu kutlu ayı oruç, teravih, mukabele, iftar, sahur gibi ibadetler, ihtiyaç sahiplerine yardımlar ve ikramlarla olabildiğince değerlendirmeye çalıştık. Büyük bir kazanç mevsimi olan bu mübarek ayın değerini fark edememek önemli bir kayıptır. Hz. Peygamber şöyle buyuruyor: “Ramazan’a ulaşıp da kendini affettiremeden bu aya veda eden kimseye yazıklar olsun” (Tirmizî, Deavât, 100).
Ramazan ayını uğurlarken öncelikle kazandıklarımızın bir muhasebesini yapalım. Elde ettiğimiz bu kazanımların neler olduğunu farkına varabilir, gönlümüze idrak ettirebilirsek onları hayat boyu sürdürme imkanını yakalayabiliriz. Ramazan ayında mümkün olduğu kadar kaba davranışta bulunmamaya, kötü ve sözler söylememeye özen gösterdik. Bu tutumuzu bundan sonra da devam ettirelim. Kalp kırmayalım, gönül yıkmayalım. İbadetlerimizi aksatmamaya çalışalım. Kulluk, süreklilik ister. Tatil, izin, ara verme, istirahat gibi dünyevi işlerde görülen kavramlar kullukta yoktur. Ancak kullukta, insanın fıtrî özelliklerine, sağlık durumlarına ve hayat şartlarına göre özel kurallar ve ruhsatlar vardır. Az da olsa devamlı yapılan ibadetler ara sıra yapılan ibadetten hayırlıdır.
Hayat düsturu yapmalıyız
Kuran ayı olan Ramazan ayında Kuran’ı daha iyi anlamaya, kavramaya ve hayatımıza uygulamaya çalıştık. Mukabele dinledik. Bazı kardeşlerimiz mukabele dinlemenin yanında okuduğu Kuran’ın tercümesini de anlamaya çalıştı. Bu ay bize sabrı öğretti. Nefsani isteklere sabır, şeytani vesveselere sabır, açlığa ve susuzluğu sabır, insanlardan gelebilecek olan sıkıntılara sabır hep bu ayın bizlere sunmuş olduğu güzelliklerdir. Bu sabrı hayat düsturu haline getirmeliyiz.
Ramazan ayından sonrada bazı günlerde elimizden geldiği kadar nafile oruç tutmaya gayret edelim. Çünkü oruç nefsani arzularımızı sınırlandırmakta, bize açlığı tattırarak bedenimizi sıhhate, gönlümüzü huzura kavuşturmaktadır.
Peygamber Efendimiz döneminde Medine’de bayram namazları kadın ve çocukların da katılımıyla “musallâ” adı verilen açık ve geniş alanlarda kılınırdı. Allah Resulü musallaya giderken ve gelirken farklı yollar kullanır, tekbir getirirdi. Farklı yollardan gidip gelirken karşılaştığı müminlerin bayramlarını tebrik etmeyi düşünmüş olmalıdır.
Bayram günü, kadın erkek bütün müslümanlar açık alanda toplanır; buradan tekbir nidaları yükselir ve inananlar ortak dualara amin derlerdi. Bayramlar, aynı zamanda dayanışma ve yardımlaşma içerisinde müminlerin birbirlerine kenetlendikleri günlerdi. Nitekim bir bayram namazından sonra Hz. Peygamber, Bilal ile birlikte hanımların yanına giderek onlara, “Ey hanımlar topluluğu! Sadaka verin, zira sadaka sizin için daha hayırlıdır!” buyurmuş, yoksullar için onlardan yardım talep etmişti. Resülullah’ın bu çağrısına kadınlar yüzüklerini ve çeşitli ziynet eşyalarını bağışlamak suretiyle cevap vermişlerdi.
Fitrelerinizi unutmayın!
Bayramlarda eda edilen bayram namazlarına katılımın diğer namazlara oranla daha fazla olması da Müslüman toplumun fertlerinin bir araya gelmelerinin hoş bir yansıması olarak kabul edilmelidir. Modern hayat şartlarının birbirlerinden uzaklaştırdığı insanlar, bu vesileyle yılda iki defa bir araya gelmekte, kucaklaşmakta ve kaynaşmaktadır. Ramazan’ın bu son gününe kadar henüz fıtır sadakalarını vermemiş olanlar, bayram sabahına hüzün içerisinde çıkmak istemeyen kardeşlerimize bu sadakalarını ulaştırmayı ihmal etmesinler.
Son olarak ne yazık ki her bayram yaşadığımız trafik kazalarına da değinmek istiyorum. Bayramların huzur ve sevincini acı ve hüzne dönüştüren nice aileler yok oluyor, nice anne-babalar, evlatlar, yakınlar, gözü yaşlı, boynu bükük kalıyor. Nice ümitler sönüyor. Trafik kurallarına uymak, sabırlı ve dikkatli davranmak, birbirimizin hak ve hukukunu korumak hususunda titizlik gösterelim. Bayramı tatsız ve acı dolu yarınlara çevirmeyelim. Yüce Rabbimiz, bayram yolculuğuna çıkacak kardeşlerimizi kazalardan korusun.

ÜSKÜDAR ÇİNİLİ CAMİİ

Çinili Cami, Orta Valide Camii ya da Mahpeyker Kösem Valide Sultan Camii, İstanbul’un Üsküdar ilçesinin Murat Reis Mahallesi’nde yer alan Osmanlı döneminden kalma tarihi bir camidir.
Çinili Cami, 1640 yılında Padişah I. Ahmet’in karısı Mahpeyker Valide Kösem Sultan tarafından yaptırılmıştır. Mimar Kasım Ağa tarafından yapılan cami, daha sonra eklenen bir medrese, şadırvan, hamam ve çeşme ile birlikte tasarlanmıştır.
Halen hizmette olan tarihi hamam, içinde çini veya süsleme olmamakla birlikte caminin adından yola çıkılarak Çinili Hamam olarak bilinmektedir.
Caminin avlusunda sekiz sütunlu bir kubbenin altında mermer şebekeli şadırvan bulunmakta, üç tarafını yirmi mermer sütunlu bir saçak örtmektedir. Muntazam kesme taşla yapılan minarede şerefenin altında akantus yapraklarından süsler mevcuttur. Birkaç basamakla çıkılan son cemaat yeri çinilerle kaplıdır.
Çinili Cami’nin kapısının üstünde, iki satır halinde şair Himmet’in sülüs yazılı tarih manzumesi vardır. Cami tek ve sağır kubbelidir. İçi, kubbe kasnağına kadar Sinan Mektebi devrinin muhteşem çinileriyle kaplıdır. Süsleme tarihinde önemli bir yer alan caminin çinileri incelendiğinde, Osmanlı Türklerinin ilk çinicilik devrinin 16. yüzyılın ilk yarısına kadar devam ettiği ve ikinci yarısından sonra renk ve desen bakımından büyük bir aşama kat ettiği görülmektedir. Camideki çinilerde beyaz, siyah, kırmızı renklerdeki karanfil, lale, gül, erik çiçeği ve papatyaların ahenkli birleşmesi göze çarpmaktadır.

Bayram namazı nasıl kılınır?

Bayram namazı iki rekat cemaatle kılınan bir namazdır. Diğer namazlardan kılınış bakımından farkı, her rekatında üçer fazla tekbir olmasıdır. Bu ilave tekbirler birinci rekatta kıraattan önce, ikinci rekatta kıraattan sonra alınır. Tekbirle birlikte eller kaldırılır ve yanlara bırakılır. İlk rekatta başlangıç tekbirinden sonra eller bağlanır ve “Sübhâneke” okunur. Bundan sonra imamla birlikte ilave tekbirlere geçilir.
İmamın tekbiri diğer tekbirlerde olduğu gibi sesli, cemaatin tekbirleri ise alçak sesle olur. “Allahüekber” denilerek eller kaldırılır ve yanlara salınır, kısa bir süre beklendikten sonra yeniden tekbir alınır; aynı şekilde eller kaldırılır, yanlara bırakılır ve biraz beklendikten sonra bu rek‘attaki ilave tekbirlerin sonuncusu olan üçüncü tekbir alınır ve bu defa eller bağlanır.
Cemaat susar, imam Fâtiha’dan sonra bir sure daha okur, rükû ve secdeden sonra ikinci rekata kalkılır. İkinci rekatta imam, Fâtiha ve arkasından bir sure okuduktan sonra üç defa tekbir alınır ve eller yanlara salıverilir. Dördüncü tekbir rükûya geçiş tekbiri olup bu tekbirle rükûya gidilir ve namaz tamamlanır.
Bayram namazına giderken yolda tekbir getirilir. Camiye varıldıktan sonra namaz vaktine kadar hep birlikte tekbir alınır. Camide vaaz ediliyorsa oturup sessizce dinlenir.

Hz. Ali’den bir hatıra

Bir gün Resülullah, Hz. Ali ile görüşmek için kızı Fatıma’nın evine gelmiş, ancak onu evde bulamamıştı. Kızına onun nerede olduğunu sordu. Fatıma, “Aramızda bir şey geçti. Beni kızdırdı ve çıkıp gitti” dedi. Peygamberimiz mescitte uzanmış, örtüsü bir tarafından düşüp toprağa bulanmış olan Hz. Ali’nin yanına geldi. Bir taraftan Hz. Ali’nin üzerindeki toprağı çırpıyor bir taraftan da, “Kalk ey Ebu’t-türâb”, diyordu. Böylece H z. Ali, kendisine verilen isimler içinde en çok hoşuna gidenin bu olduğunu söylediği “Ebu’t-türâb” yani “topraklı” künyesini almıştı. (Müslim, Fezâilü’s-sahâbe, 38).

Câfer-i Sâdık’ın Ramazan ayının son gününde yaptığı dua

Ey Ramazan’ın Rabbi olan ve Kuran’ı indiren Allah’ım! İşte, kendisinde Kuran’ın indirildiği Ramazan mevsimi sona eriyor. Yâ Rabbî, bütün günahlarım affedilmeden fecrin doğmasından veya Ramazan’ın (ben hâlâ affedilmemiş olduğum halde) çıkıp gitmesinden, Kerîm olan Zât’ına sığınırım.

?
İftar duası
“Allah’ım! Senin rızan için oruç tuttuk, senin verdiğin rızıkla orucumuzu açtık, bizden kabul buyur; çünkü sen her şeyi işiten ve bilensin.”
?

?
Bir ayet
“Herhangi birinize ölüm gelip de; “Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip sâlihlerden olsam!” demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan harcayın.”(el-Münâfikûn, 10).
?

Hz. Peygamber’den bir dua
Allah’ım! Seni anmak, sana şükretmek, sana güzelce kulluk etmekte bana yardım et. (Ebû Dâvûd, Salât, 361).

Sorularınız için: kyasaroglu@gmail.com