GündemBakan Göktaş'tan Narin Güran ve Sıla bebeğin davalarıyla ilgili açıklama

Bakan Göktaş'tan Narin Güran ve Sıla bebeğin davalarıyla ilgili açıklama

26.12.2024 - 15:08 | Son Güncellenme:

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Narin Güran ve Sıla bebeğin davalarıyla ilgili olarak, "Bu iki davada faillerin en ağır cezayı alması için bakanlık avukatlarımız yoğun mücadele veriyor" dedi.

Bakan Göktaştan Narin Güran ve Sıla bebeğin davalarıyla ilgili açıklama

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Sıla ve Narin cinayeti davalarına ilişkin, faillerin en ağır cezayı alması için bakanlık avukatlarının yoğun mücadele verdiğini bildirdi.

Haberin Devamı

AAtölye'de Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'na konuk olan Göktaş, gündeme ilişkin soruları yanıtladı, değerlendirmelerde bulundu.

Diyarbakır'da 8 yaşındaki Narin Güran'ın öldürülmesine ilişkin ikinci duruşma ve Tekirdağ'da 2 yaşında öldürülen Sıla bebeğin ilk duruşma sürecinin devam ettiğinin ve Bakanlığın dava sürecine nasıl bir katkı sağladığının sorulması üzerine Göktaş, Türkiye'ye tekrar başsağlığı diledi ve büyük üzüntü duyduğunu söyledi.

İlk günden itibaren hem Narin hem Sıla'nın davasına müdahil olduklarını, özellikle her iki dava için de Bakanlığın Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde özel ekipler kurduklarını belirten Göktaş, beş avukatın Diyarbakır'da olduğunu, Sıla bebek için de Tekirdağ'da avukatların davayı müdahil olarak takip ettiklerini ifade etti.

Haberin Devamı

Bakan Göktaş, "Soruşturmanın her aşamasını çok büyük titizlikle takip ettik. Narin kızımızın mahkemesinde onun hukuki yollardan hakkını arayan yine biziz. Bu iki davada da özellikle faillerin en ağır cezayı alması için de Bakanlık avukatlarımız hakikaten çok yoğun mücadele veriyor. Buradan faillerin en ağır cezaları alacaklarından eminim." dedi.

Sıla'nın ilk davası olduğunu ve bir duruşmanın daha yapılabileceğini, Narin'in ise ikinci duruşması olduğunu ve bugün yarın sonuçlanmasını beklediklerini belirten Göktaş, Bakanlık avukatlarının çok iyi hazırlandıklarını, bu iki davanın da bir an önce sonuçlanmasını ümit ettiklerini dile getirdi.

Bakan Göktaş, şunları kaydetti:

"Narin'in davasına yönelik köydeki diğer çocuklara yönelik psikososyal destek ekibi kurduk, çocuklara yönelik bir rapor çalışması gerçekleştirdik. Narin'in hem okul arkadaşları hem yakın akrabaları da süreçten çok etkilendi. O çocuklara öncelik yakın ekip kurduk, Milli Eğitim Bakanlığımızla da çalıştık. Özellikle çocukların bu travmalarını atmaları için bölgede çalışmalarımızı da sürdürdük. Biz tabii ki iki kızımızın da katillerinin ve faillerinin en ağır cezayı almasının da takipçisi olacağız."

 "MÜCADELE ETMEMİZ GEREKEN BİR DİJİTAL BAĞIMLILIK VAR"

Haberin Devamı

Bazı ülkelerin 16 yaşından önce sosyal medya kullanımına sınırlandırma getirmesine yönelik konuya ilişkin Göktaş, Bakanlığın çalışmalarını da anlattı.

Göktaş, çocukların dijital dünyaya doğduğunu, küçük yaştan itibaren ellerinde çok hızlı bir şekilde tabletleri, telefonları kolaylıkla manipüle edebildiklerinin herkesin malumu olduğunu söyledi.

Dijital dünyanın hem faydaları hem zararları olduğuna işaret eden Bakan Göktaş, şöyle devam etti:

"Hem ülkemiz hem de dünyanın farklı ülkelerinin bu konuda da aslında endişelendiğini ve bu minvalde önlemler alması gerektiğini biliyoruz. Mücadele etmemiz gereken bir dijital bağımlılık var. Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Eylem Planı'mıza, dijital bağımlılığı da bir bağımlılık türü olarak belirledik. Dijital bağımlılık, madde bağımlısı kullanmış gibi beyinde aynı etkiyi yarattığını uzmanlar da söylüyor, araştırmalar da onu söylüyor. Sanal otizme maruz bırakabiliyor çocukları. Çocuklar çok uzun süre sosyal medya, dijital dünyada bağlı kalınca, bir şekilde ellerinden tableti aldığınızda çocuklar da öfke kontrolü çıkabiliyor. Diğer yandan dijital medyanın sunduğu riskler de var. Bu riskler sanal zorbalık, karşılarında kimlerle oynadığını, kimlerle muhatap olduklarını bilmemeleri. Farklı türlü riskler, zararlı akımlar, zararlı içerikler ve çocukların nefret söylemiyle de karşı karşıya kaldıklarını duyuyoruz. Çocuklarda dikkat eksikliği ve hiperaktivite de oluyor. Sonuçta ben de bir anneyim. Literatüre baktığımızda da yeni söylemler ekleniyor. Nomofobi yani telefonsuz duramama, bu herkes için de geçerli bir söylem ama burada çocuklarımızın da ciddi manada etkilendiğini görüyoruz."

Haberin Devamı

Dijital bağımlılığının tahribatı dolayısıyla Oxford'un "beyin çürümesi"ni ön plana çıkardığını anımsatan Bakan Göktaş, dünyanın ve Türkiye'nin dijital bağımlılığa ilişkin kaygıları olduğunu vurguladı.

Bakan Mahinur Özdemir Göktaş, Avustralya'nın 16 yaş altı çocuklara sosyal medyada sınırlama getirdiğine dikkati çekerek, aynı şekilde Bakanlığın neler yapması gerektiğine yönelik çalışmalar yürüttüklerini kaydetti.

Haberin Devamı

Göktaş, şöyle devam etti:

"Çocuklarımızı risklerden koruma zorunluluğumuz ve mecburiyetimiz var. Bize karşı bir sorumluluk aynı zamanda ebeveynlerin ve ailelerin de zaman zaman talepleri geliyor. Bu platformu, şu platformu yasaklayın diye talepleri var. DUY ihbar hattımız var. Ebeveynler, aileler, çocukları için riskli gördükleri içerikleri, orada bizim uzmanlarımıza doğrudan ihbar edebiliyor. Uzmanlarımızdan oluşan bir ekibimiz var. 7 gün, 24 saat bu içerikleri inceliyoruz. Akabinde de ilgili kurumlara yönlendiriyoruz. Çocuk dostu platformların yaygınlaştırılmasını önemsiyoruz. Çocuklarımızı korumak adına önemli bir düzenlemeye ihtiyaç duyduğumuz ortada. Şu anda bir mevzuat eksikliğimiz var bu konuda. Bakanlığımızın öncülüğünde bir mevzuat çalışmamızı başlattık, ilgili kurumlarla. Sosyal medya çocukların hem zihinsel hem sosyal gelişimlerini ciddi manada etkiliyor. 16 yaş bizim de belirlediğimiz bir yaş. Ancak biz de sosyal medya platformlarına sorumluluk yükleyen kapsamlı bir düzenlemeyi hayata geçirmek istiyoruz."

Aile ve Dijital Medya Çalıştayı düzenlediklerini, aileleri, çocukları ve uzmanları farklı farklı masalarda dinleme imkanı bulduklarını belirten Göktaş, ailelerin çocuklarıyla yeterince zaman geçirmediği sonucunun ortaya çıktığını anlattı.

Göktaş, ebeveynlere dijital okuryazarlık eğitimleri vermek, sosyal medya yöneticilerine de belli başlı sorumluluk yüklemek gerektiğinin altını çizerek, "Avrupa dijital pasaport düzenlemesine gidiyor. Bizim de bir kılavuz çalışmamız var. Sosyal medya platformlarına sorumluluk yüklüyoruz. Kişisel verilerin güvenliği çok önemli. Onlara yaş doğrulama sistemi getirmemiz gerekiyor." diye konuştu.

16 yaşındaki bir çocuğun sosyal medyada dolaşabileceğini aktaran Göktaş, sosyal medya yöneticilerinin çeşitli algoritmalarla belli başlı içerikleri kontrol altına alabildiğini çok iyi bildiklerini, çocuklara zarar verecek içeriklerin doğru kontrol edilmesi, filtrelenmesini isteyeceklerini ifade etti.

"Ebeveynlere de tabii sorumluluk düşüyor. Bu yasal düzenlemenin aynı zamanda cezai yaptırım tarafı olacak. Sonuç itibarıyla uymayana farklı ceza yöntemleri geliştirilebilecek. Biz bu konuda uzmanlarla, ailelerle, çocuklarla bir araya geldik" diyen Göktaş, Bakanlığın Bilim Kurulundan, akademik çalışmalardan yararlandıklarını hatırlattı.

Bakan Göktaş, "Mevzuat eksikliğimiz var. Ülkemizin güvenliği ve geleceği için çocuklarımızı korumak adına bir yasal çerçeveye ihtiyaç duyduğumuz ortada. Biz de bunun öncüsü olmak istiyoruz. Tabii diğer bakanlıklarla işbirliği içerisinde bu mevzuatı da en yakın zamanda hayata geçirmeyi arzu ediyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

 "NÜFUS DÜŞÜŞÜ, MİLLİ GÜVENLİĞİMİZ AÇISINDAN DA ÇOK ÖNEMLİ"

Dünyada doğurganlık hızının 2,52; Türkiye'de ise 1,51 olduğunu ifade eden Göktaş, şu bilgileri verdi:

"Nüfusun kendini yenileme oranı olan 2,1'in çok çok altında olduğunu görüyoruz. TÜİK'in 2018 verileri bize şunu söylüyor; '2023'te doğurganlık hızımız 1,9 olacak. 2050'de doğurganlık hızımız 1,50 olacak' diyor. Fakat bugün bakıyoruz, 2018'den bu yana altı sene geçmiş ve 2050'de ulaşılması beklenen kritik sayıya 1,50'ye bugün ulaşmış durumdayız. Nüfus oranlarının bu kadar düşük olması ne demek? 65 yaş üstü vatandaş sayımız bizim yüzde 10'u aşmış durumda bu sene. 2030'da yaşlı nüfus oranımız yüzde 13 olacak. 2040'ta yüzde 18 olacak. Bir yandan genç nüfusumuz azalırken, diğer yandan yaşlı nüfusumuzun da artabileceğini gösteriyor. Bu trend sadece ülkemize özgü değil. Dünyanın bazı ülkelerinde de kaygılar var. Fakat Türkiye ilk defa OECD ortalamasının altına düştü. Bakanlık olarak göreve geldiğimizde, acil bir eylem geliştirmemiz gerektiğini de gösterdi. Bu bir milli güvenlik meselesi."

Yurt dışında bazı ülkelerin Bakanlık isimlerini "Demografi Bakanlığı" olarak da değiştirdiğini aktaran Göktaş, bu konuda "Kore'de ilkokulların, huzurevine dönüştürüldüğünü" bildirdi.

Bakan Göktaş, "Nüfus düşüşü, milli güvenliğimiz açısından da çok önemli. İlk evlilik yaşı da arttı, kadınların ilk anne olma yaşı da yükselişte. Bir yandan nüfus oranlarımız artarken bir yandan doğurganlık hızımız artıyor, yaşlı nüfus oranımız artıyor ve çalışabilecek durumda olan kişi sayımız azalıyor. Bu hepimizi alarm seviyesine getirdi." şeklinde konuştu.

Göktaş, "Türkiye'nin OECD ortalamasının altında kalması bizim ülkemiz için özel bir durum teşkil ediyor. Sebepleri ve bu sebepler analiz edildikten sonra nasıl bir yol haritası var?" sorusu üzerine, araştırmalarda çalışan kadınların doğurganlık oranının 1,38, çalışmayan kadınlarda ise 1,72 olduğunu; aradaki farkın, kadınların iş gücüne katılma veya katılmamasını bağdaştırmadığını gösterdiğini söyledi.

Hem Kovid-19 salgını döneminin hem de 6 Şubat 2023'te meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerin bu konuda etkisinin olduğunu düşündüklerini dile getiren Göktaş, Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Eylem Planı'nın önemli bir ihtiyaç olduğunun altını çizdi.

Özellikle sağlıklı aileleri korumaya yönelik adım atılması gerektiğini vurgulayan Göktaş, "Ben bakanlığa geldiğimde, kadınlara yönelik iki eylem planı olduğunu gördük, bundan gurur duyuyoruz. Çocuklarımıza yönelik eylem planı, engellilere yönelik eylem planı... Ancak Aile Bakanlığı olarak aileleri korumaya yönelik bir eylem planımızın olmadığını fark edince Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Eylem Planı'mızı hayata geçirdik." diye konuştu.

Bakan Göktaş, bu noktada 8. Aile Şurası'nı gerçekleştirdiklerini ve ilk kez aileyi odağa alan bir eylem planını hayata geçirdiklerine dikkati çekti.

"NÜFUS EYLEM PLANI'MIZI HAYATA GEÇİRECEĞİZ"

"Türkiye'deki doğurganlık oranının yükseltilmesi için Aile Enstitüsü çerçevesinde mi çalışmalar yapılacak yoksa doğurganlık konusu başlı başına mı ele alınacak?" sorusu üzerine Göktaş, şunları kaydetti:

"Aile Eylem Planı'mızı oluştururken öncelikle aileleri riske alan hususları belirledik. 81 ilimizde yaptığımız şura sonucunda, geçtiğimiz yıl 8. Aile Şurası'nı hayata geçirdik. Burada da aslında çok faktörün olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla Aile Eylem Planı'mızda 5 stratejik amacımız var. Ailelerin refah seviyesinin yükseltilmesi, sosyal politika ve hizmetlerin geliştirilmesi, dijitalleşmenin etkileri, diğer yandan küresel riskler ve aynı zamanda da demografi, aileleri tehdit eden unsurları bir araya getirdik.

Bakanlığımız bünyesinde Aile ve Nüfus Politikaları Daire Başkanlığı kurduk fakat çalıştıkça şunun farkına vardık, bu konuyu ele almak sadece bir bakanlığın uhdesinde değil, bütüncül bir bakış açısı gerektiriyor. Dolayısıyla Nüfus Politikaları Kurulu oluşturulmasına yönelik bir önerimiz oldu ve iki gün önce Saygıdeğer Cumhurbaşkanı'mızın güçlü destekleriyle Nüfus Politikaları Kurulumuz oluştu. Bakanlığımızın bünyesinde kurulan bu kurulun başkanlığını Cumhurbaşkanı Yardımcımız Cevdet Yılmaz üstlenecek. Ayrıca ilgili bakanlıkların da olması hasebiyle bu konuyu aslında bütüncül bir şekilde ele almamız hem kısa hem orta hem de uzun vadede bir eylem planına ihtiyacımız var. Bu Nüfus Eylem Planı'mızı bu kurul vesilesiyle de hayata geçireceğiz. İlk toplantımızı ocak ayı itibarıyla gerçekleştireceğiz."

 "TÜRKİYE'DE YALNIZ YAŞAYAN EBEVEYN SAYISI VE TEK EBEVEYNLİ HANE SAYISI ARTTI"

Bakan Göktaş, "Bakanlık olarak nüfus politikalarına ilişkin en temel yaklaşımız nedir?" sorusu üzerine, 12 ilde saha araştırmasına başladıklarını söyledi.

Modern dünyanın getirileri olan bireyselleşme, insanların kendisini yalnız hissetmesi, dijitalleşme gibi faktörlerin aileyi ciddi manada etkilediğini vurgulayan Göktaş "güçlü aile", "biz", "ortak hareket etme" güdüsünün yavaş yavaş kaybedildiğini, bireyselleşmenin, hedonist yaşamın ön plana çıktığını farklı ülkelerin yaşam tarzlarında gördüklerini dile getirdi.

Demografik dönüşümün dünyanın da gündeminde olduğunu aktaran Göktaş, ABD başkan adaylarının bu konuda güçlü önerileri ve önlemleri olduğuna işaret etti.

Bakan Göktaş, bu konuda Türkiye'nin Macaristan, Katar ve farklı ülkelerle beraber çalıştığını, aile kurumunun zayıflamasına ilişkin ortak bir kaygılarının bulunduğunu anlattı.

Türkiye'de yalnız yaşayan ebeveyn sayısının ve tek ebeveynli hane sayısının arttığına dikkati çeken Göktaş, boşanmaların artmasıyla paralel olarak doğurganlık oranının da azaldığını söyledi.

Bu kapsamda Nüfus Politikaları Kurulunda, Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanları, farklı kurumlardan temsilcilerin olacağını aktaran Göktaş, altı ayda bir, bir araya geleceklerini ifade etti.

"AİLE ENSTİTÜMÜZ, BAKANLIĞIMIZIN BÜTÜN HİZMETLERİNE YÖNELİK ÇALIŞMALAR YÜRÜTEBİLECEK"

Bakan Göktaş, bir an önce nüfus dinamizmi kazanabilmek, çalışabilecek durumda olan genç sayısını, genç ve dinamik nüfus yapısını korumak istediklerini dile getirdi.

Türkiye'de ortalama doğurganlık yaşının 33, doğurganlık oranı en yüksek ilin Şırnak, en düşük ilin Bartın olduğuna dikkati çeken Göktaş, yürütülecek saha araştırmalarıyla beraber, bu sonuçları Nüfus Politikaları Kurulunda çok daha kapsamlı ele almak zorunda olduklarını vurguladı.

Aile Enstitüsünün kurulmasına verdiği destekten dolayı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a teşekkür eden Göktaş, şunları kaydetti:

"10 yıl önce Cumhurbaşkanımız iki çocuktan bahsederken çok gündem oldu fakat şu gün baktığımızda Putin üç çocuğu önerdi. Norveç Başbakanı, 'Kendiniz için değil, ülkeniz için çocuk doğurun.' diyor. Bu konunun sadece sosyolojik, ekonomik sebeplerle açıklanamayacak durumda olduğu aşikar. Farklı sebepler, şehirleşmenin getirdiği belli başlı alışkanlıklar var. Biz bu konuda önlem almak zorundayız. Hem dünyadaki gelişmeleri takip etmek hem de ülkemizde çalışmalar üretmek için de bir Aile Enstitüsü ihtiyacımız oluştu. Aile Enstitümüz, özellikle Bakanlığımızın bütün hizmetlerine yönelik de çalışmalar yürütebilecek; kadın, çocuk, engelli ve yaşlı konusunda."

AİLE REHBERİ KONUSU

Bakan Göktaş, "Cinsiyetsizleştirmeye mücadele gündeminizde mi?" sorusu üzerine, "Aile kurumunun tehdit eden risklerden birisi de cinsiyetsizleştirme, dijital ve küresel tehditler." dedi.

Zararlı akımların küresel tehdit olarak çocuklara empoze edilmeye çalışıldığını gördüklerini ifade eden Göktaş, "Her türlü tehditten hem çocuklarımızı hem de ailelerimizi korumak zorundayız." diye konuştu.

"Çocuk istismarı, kadına yönelik şiddet ve bağımlılık gibi konularda sosyal risk haritaları ne zaman devreye girecek?" sorusu üzerine Göktaş, Bakanlık olarak 7'den 70'e herkese hizmet verdiklerini, özellikle belli başlı konularda önleyici tedbirler aldıklarını söyledi.

Bağımlılıkla mücadele konusunda Sağlık Bakanlığıyla birlikte çalışmalar yürüttüklerine işaret eden Göktaş, şunları kaydetti:

"Bakanlığımızda sosyal risk haritası oluşturmanın hizmetlerimizi daha iyi şekilde sahaya yansıtmamızı, aynı zamanda riskleri oluşmadan tespit etmemiz adına da çok önemli olduğunu vurgulamak istiyorum. İlk başta İstanbul Fatih'te, Ankara Pursaklar'da sosyal risk çalışmasını kendi verilerimizle başlattık. Herhangi bir kadına yönelik şiddet var mı, çocuğun okul devamsızlığı var mı, bağımlılık riski var mı, herhangi bir istismar ihtimali veya bulgusu var mı, bağımlılıkla ilgili farklı buluntular var mı? Bunları görebiliyoruz. Diğer yandan ihtiyaç sahibi vatandaşlarımızı da o tabloda görebiliyoruz.

Fakat biz tek başımıza bunu yapmayalım, Sağlık Bakanlığımızdan, Milli Eğitim Bakanlığımızdan, Gençlik ve Spor Bakanlığından ve ilgili bakanlıklarımızdan güçlü bir veriyle beraber bu sosyal risk haritamızı daha net bir tabloya, 81 ilimizde 922 ilçemize yaygınlaştırıyoruz. Bu çalışmamızı da başlattık. Bu mekanizmayı hayata geçirirken sadece bir veri toplamak değil bu verilerle kadına yönelik şiddeti nasıl önleyebiliriz, bir riski var mı, bağlılıkla ilgili bir bulgu oluştuğunda o mahalleye yönelik daha detaylı çalışma gerçekleştirebiliriz."

Aile hekimlerinde olduğu gibi her isteyen ailede "aile rehberi" bulunmasını arzuladıklarını dile getiren Göktaş, ailelerin talep etmesi doğrultusunda Bakanlıktan bir danışanın haneyi ziyaret edeceğini ve ailenin ihtiyaçlarını takip edeceğini söyledi.