01.03.2021 - 06:00 | Son Güncellenme:
GONCA KOCABAŞ - MİLLİYET TATİL gonca.kocabas@milliyet.com.tr
Mersinde doğdum, kışları şehirde yazları Torosların yaylalarında büyüdüm. Küçüklüğümden beri doğa beni hep büyülemiştir. Yaşlı bir ağaç görsem hayranlıkla bakıp seyretmişliğim çoktur, 'Vay be şimdi bu ağaç 150 yaşında ne savaşlar , insanlar görmüş diyerek.'
Çok hareketli olduğumdan ve coğrafyanın kader olmasıyla birlikte şehir, mahalle ve aile kaderdir diyerek derslerim çokça iyi değildi. Az çalışırdım, sıkıldığım için sanırım. Meslek lisesine gönderdiler. İklimlendirme ve soğutma bölümünde okudum ve mezun oldum.
Sonra, kendi kararımla tiyatroya başladım, oradan da opera sınavlarına hazırlandım ve Çukurova Üniversitesi Devlet konservatuvarı opera şan ana sanat dalı bölümünü 2009 da kazandım.
5 yıllık eğitim sonunda kendimi biraz daha geliştirip operalara atanmayı beklemek yerine, KPSS’ye girdim ve 2015 İstanbul’da devlet okuluna müzik öğretmeni olarak atandım. Neden karavan Sem? Beni 2 kadın büyüttü annem ve ablam, her aile gibi biz de zorluklardan geçtik.
Biz kendimizi tripota benzetirdik hep. Bu sebeple onların isimlerinin baş harflerini aldım Selma(annem) Eda(ablam) Mustafa(ben) İlk köpeğim olan dostuma SEM ismini vermiştim 18’li yaşlarda.
Sonra köpeğimizi cilt kanserinden kaybettik. Onun adını da ölümsüzleştirmek adına sosyal medyada Mustafa Sem Aydın olarak kullanmaya başlamıştım. Karavanda yaşamaya başlayınca da Karavan Sem olarak değiştirdim ve böylede kaldı.
İstanbul’da görev yapmaktaydım. 2015 yılında 3 yılın sonunda 2018’de müdür yardımcısı olmuştum o okulda. Evrak işleri hiç bana göre değil cümlesini çokça duyarız ya işte onu yaşayınca daha kendimi tanıdım orada. Anladım ki gerçekten sevmeden, eğlenmeden o işi asla yapamazsınız.
Yarım dönemin sonunda istifa ettim ve müzik öğretmeni olarak tekrar döndüm. Müdür yardımcılığı günlerimde haftanın 7 günü okulda olduğumu biliyorum, işleri yetiştiremediğimi bazen 22:00 da çıktığımı okuldan. O zaman karar verdim. 2+1 evin tek bir odasını kullanıyordum, düzenli spor yaptığım için banyoyu bile 3 aydır evde almıyordum.
Çocukluk hayalimi neden şimdi gerçekleştirmeyeyim ki dedim. Zaten karavan hayatı gibi yaşıyorum şu an hiç değilse gezme şansım da var diyerek, bütün eşyalarımı satıp , kredi çekip donananımı çok düşük bir karavan satın aldım ve okulun arka bahçesinde yaşamaya başladım. 2 Mart 2018 yılında. 2 yıldan fazladır karavanda yaşıyorum.
Ailem her zaman olduğu gibi ‘nasıl mutlu olacaksan öyle yap’ dedi. Arkadaşlarım ise ‘zor, eşyalarını bari satma bir daha toplayamazsın çok ucuza veriyorsun’ diye çok uyardılar beni. Öğrencilerime hiç bahsetmedim başlarda sonradan öğrenen öğrenciler çok şaşırdı, hatta ‘yazık hocanın evi yokmuş’ diyenler bile olmuş. 😊
Daha sonra bahsettim bunun bir tercih olduğunu bir yaşam tarzı olduğunu, sadece ev hayatında da betonla örülü 4 duvarda da yaşanmayacağını örneklerini çok olduğunu anlattım onlara, anlayan ve saygı duyanlar da oldu, asla anlam veremeyecek olanlar da.
Öncesinde karavan geçmişim yoktu. Beni cesaretlendirecek videolar vs yoktu. Zaten ben karavanda yaşamaya başladığım zaman Türkiye’de bu konuda fenomen karavancılar da yoktu örnek alıp izleyip onların yolundan gidebileceğim. Karavanın en zor yanı eski rahatlıktan kurtulmak zordu.
Su deposunu 3-4 günde bir doldurmak ve boşaltmak. Tuvalet ihtiyacını hep dışarda gidermek. Hatta çoğu akşam su deposu boşalmasın hemen diye, okulun arka kapısı anahtarı bendeydi, okulun tuvaletini kullandım bir süre, uyumadan önce dişlerimi fırçalamaya giderdim eski köylerde tuvalet dışarda olurdu o hissi verirdi bana 😊 gitmeye üşenirdim başlarda sonra alışınca zor bir yanı olmadı.
Bence geçici bir dönem, çünkü öyle konforsuz alanda büyümemiş insanlarız, alışmamışız o rahatsızlığa, ben karavanda yaşamaya karar verdiğimde İstanbul’da kimsem yoktu ve mecburen gidecek bir evim de yoktu. Alışmak zorunda kaldım karavan hayatına imkanlarım da kısıtlıydı ve geri dönüşüm yoktu eşyalarımı satmıştım.
Evdeki konforu karavanda yakalayıp benimseyenler karavan hayatına devam edebilir belki de ama yakalayamayan insanlar karavanda yaşamaya uzun süre devam etmeyecektir. Yaşam tarzı olarak benimsemek çok zor bence. Dediğim gibi kafa da felsefi olarak değişmesi gerek ya da zorunda kalması gerek.
Minimal hayata geçmek için karavan hayatını seçmedim öyle bir şey söylersem samimi olmam. Ama mecburiyetten minimal yaşama alışmak zorunda kalıyorsunuz karavan yaşamında. Çünkü her şey sınırlı karavan hayatında. Su, Elektrik, depolama alanları vb. Temel şeyler... Karavan hayatına geçmeden önce o kadar çok eşyam vardı ki, hiç kullanmadığım tabaklar, bardaklar, dolap, yatak, kazak, ayakkabı vb... Listeye eklenebilecek herkesin evinde olan ve bir gün kullanırım deyip asla kullanmadığı eşyalar vardı hayatımda.
Öğrenciler, ısınma, banyo, su ihtiyaçlarını soruyorlar, anlatıyorum. Genelde hocam korkmuyor musunuz ? diye soruyorlar. Korktuğumu söylüyorum çünkü dünya güzel olduğu kadar tehlikelerle dolu, tehlikeli yapan da yine biz insanlar. Kendimce önlemler alıyorum ve dağlık alanda keşif yapmadan orada kamp yapmıyorum.
En azından hangi köy ise muhtarı ile iletişime geçip, kendimi tanıtıp konakladığım yer hakkında bilgi veriyorum diyorum çocuklara. Karavanda yaşarken ev hayatında, suyun, elektriğin, ısınmanın vb... ihtiyaçların ne kadar da önemli olduğunu ulaşılabilirliğinin, hayatımızı nasıl kolaylaştırdığını ve bu kolaylığın biraz da bizi tembelleştirdiğini anlatıyordum aslında. Bu kolaylıkları avantaja çevirmek bizim elimizde onu olumlu yönde kullanmanız gerekiyor kendinizi geliştirmeye adamalısınız o artan zamanda diyorum.
Ben, karavanı satın aldığım zaman, sadece yaz şartlarında bir kaç gün gezmek için tasarlanmıştı. Sonradan yazın ve kışın kalmaya yetecek kadar ısınma, yalıtım vb. değişiklikler yaptım ama hala yetersiz bence. Bu sıralar her şeyi söküp yeniden kendi ellerimle yapmayı planlıyorum.
Karavan yaşam maliyeti yine kişiye göre değişse de ev konforundan daha pahalı bence aylık gidere vurursak masrafları. Yol, yakıt, yiyecek, araç bakım vb. Yakıt pahalı, ısınma yakıtla sağlanıyor bende, ev ortamında kombi ile aynı hesaba geliyor aslında.
Ev ortamında her yer ısınıyor karavanda küçük bir alan ama konforu daha fazla evin. Güvenlik hissi ev ortamında daha fazla. Bakımı evin daha fazla kaza riski daha az(deprem dışında) Yiyecek 3-4 günlük yemek yapıp maliyeti düşürürken karavanda günlük yapmak gerekiyor o da maliyeti artırıyor. Ama karavanda istediğiniz manzarada uyanabiliyorsunuz. Elbette -20’lerde bir konumdaysanız suyunuz bile donabiliyor o zaman nerede uyandığınızla ilgilenemiyorsunuz. Kısacası ev konforu her zaman önde olur ama tercih yine insanlara kalır. Ben hala karavan hayatından yanayım şimdilik, ilerde bu değişebilir ve bu durumdan asla gocunmam. Ama karavanım hep olur.
Şu an ev ortamında yaşamayı düşünmüyorum. Zaten çok gezerek yaşamıyorum karavanım sabit genelde. Son 4 aydır köyde yaşamaya başladım karavanda boş bir arazideyim. Elektriği ailemim evinden sağlıyorum şu an ev ortamı gibi karavan zaten.
Karavanda, İkitelli sanayi sitesinde, ilk yaşamaya başladığım hafta ısıtıcımın aküsü bitirince ve soğuktan donarken karavanda, keşke karavanda yaşamaya başlamasaydım dedim çok üşüdüğüm ve hazırlıksız olduğum için. Tulumum vs hiçbir şeyim yoktu. Sadece ince bir yorganım vardı. Ama sonra tecrübe ettikçe iyi ki dedim yaşamaya başlamışım hala da diyorum.
Ekonomisini iyi ayarlayıp düşünsünler. Benim gibi bütün her şeyini satıp öyle adım atmasınlar. Geri dönüşü olamayacak şekilde başlamasınlar karavan yaşamına. Her zaman kaçabilecekleri bir ev ortamı olsun bence.
Öğretmenlerin yaz tatili 2 ay. Önce Türkiye turu planlıyorum. İleriki yıllarda 1 yıl memurluğu dondurup, maaşsız izine ayrılıp dünya turuna çıkmayı istiyorum.
Ama şehirlerden çok o şehirlerin dağlarına akarsu ve şelalelerine gidip gezmeyi ve keşfetmeyi çok istiyorum. 365 gün yeterli olmayacak belki ama ilk adımı atmış olacağım. Ve ölmeden yapacağım inanıyorum buna.