25.09.2021 - 10:52 | Son Güncellenme:
Pandemi nedeniyle uzun süre kısıtlamaların büyük ölçüde kaldırılmasıyla birlikte İstanbul eski canlı günlerine geri döndü. 24 saat yaşayan dünyadaki ender kentlerden biri olan İstanbul, tarihi, doğası ve dinamizmiyle hem sakinleri hem de turistleri cezbeden bir çekime sahip. Üstelik buna bir de uzun süren özlem eklenince ilgi daha da büyük bir hâl almış durumda.
Başta İngiltere olmak üzere yurt dışında yapılan pek çok ankette turistlerin en çok görmek istediği kentler listesinde Paris, Roma, New York ve Barcelona gibi kentleri geride bırakıp zirvede sağlam bir yer edinen İstanbul, kısıtlamaların büyük ölçüde kaldırılmasıyla birlikte hem yerli hem de yabancı ziyaretçilerin ilgi odağı haline geldi.
Kent nüfusunun önemli bir bölümü tatil bölgelerine veya akrabalarının yanına giderken bu süreçte İstanbul o kalabalık görüntüsünü bir nebze de olsa yitirmiş durumda. Hal böyle olunca İstanbul'u keşfetmek için de doğru bir zaman ortaya çıkmış durumda. İşte İstanbul'da gezmek için en ideal rotalar.
Balat, son yılların en gözde rotalarından biri. Her gidişinizde sokaklarına bir yenisinin eklendiği kafeleri, antikacıları, atölyeleriyle Balat, yabancı turistlerin de ilgi odağı haline geldi. Osmanlı döneminde zengin Rumların yaşadığı bir semtti. Rum Ortodoks Patrikhanesi'ne de ev sahipliği yapan Balat'ta çok sayıda kilise, ayazma ve sinagog da bulunmakta.
Balat'ın dört bir yanı üçüncü dalga kahvecilerle dolu. Semti keşfettikten sonra bu kafelerden birinde sert bir kahve ile yorgunluğunuzu atabilirsiniz. Rum Ortodoks Patrikhanesi, Rum Lisesi, Ahrida Sinagogu, Bulgar Kilisesi, Ayazma ve kısacası Balat'ın tüm sokakları mutlaka görmeniz gereken yerler arasında yer alıyor. Hele bir de yanınızda fotoğraf makineniz varsa sergi açacak güzellikte kadrajlar sizi bekliyor.
Kadıköy'ün altın çağını yaşadığını söyleyebiliriz. Yeldeğirmeni'nden Bostancı'ya kadar olan her semti son dönemin ayrı birer yıldızı konumunda. Ancak Moda bizim için en özeli olsa gerek. Bahariye'den Fenerbahçe'ye uzanan bu şirin semt, kafeleri, kitapçıları, tramvayı ve canlı hayatıyla dikkat çekiyor.
Moda denince akla gelen ilk şeyler waffle ve dondurma olsa gerek. Semtin sokaklarındaki mekanlarının yanı sıra iskele manzaralı kafelerde de bu lezzetlerin tadını çıkarabilirsiniz. Balat için söylediklerimiz burası için de geçerli. Sıcak hava bahanesi de olmadığına göre buyurun Moda sokaklarına. Barış Manço'nun evi, iskele, sahil, kitapçılar sizi bekliyor.
Beykoz sınırları içinde kalan ve kentin akciğerleri olarak adlandırılabileceğimiz bu bölge İstanbul'un en yeşil yerlerinden biridir. Doğa yürüyüş parkurları, çiftlikler ve pansiyonlarıyla Polonezköy sizi aynı zamanda tarih içinde bir yolculuğa davet ediyor. Üstelik muhteşem doğası da hayranlık uyandırıcı türden.
1830'da Polonya'daki ayaklanmadan sonra ülkeden ayrılmak zorunda kalan hükumet başkanı Prens Adam Czartorysk tarafından kurulan köyde günümüzde de bu kültüre ait izlere rastlamak mümkün. Adını köyün kurucusu Prens Adam Czartorysk'den alan ve Lehçede Adampol günümüzde iki ülke arasındaki bağların bir nişanı konumundadır.
Polonezköy, İstanbul'un yanı başında özel aracınızla da çok kolay bir şekilde ulaşabileceğiniz bir konuma sahip. Bisiklet sürmek, doğa yürüyüşü yapmak ya da lezzetli bir pazar yemeği yemek isteyenler için çok sayıda alternatifin bulunduğu Polonezköy'de konaklama imkanları da bulunuyor.
Yakın zamana kadar imalatçıların, toptancıların bulunduğu Karaköy, son yıllarda inanılmaz bir dönüşüm yaşadı. Dünyanın en iyileri listelerine giren lokantaları, kafeleri ve trend mağazalarıyla Karaköy'ün ünü Avrupa'ya hatta daha da uzak diyarlara ulaşmış durumda.
Galata ve Tophane'yi içeren bir turdan sonra Karaköy'de lezzetli bir yemeği hak ettiniz. Bölgede her damak zevkine uygun seçenekler mevcut. Üstelik yemeğinizi üçüncü dalga bir kahvecideki kahvenizle de taçlandırabilirsiniz. Peki Karaköy'de nereleri görmeli?Karaköy, liman bölgesi olduğu için özellikle geçmişte çok kültürlü bir yapıya sahipti.
Rusya'da devrimden kaçanların kurduğu kiliseler, Türk Ortodoks Kilisesi, Yeraltı Camii, Fransız Geçidi, Karaköy'de mutlaka görmeniz gereken yerler arasında. Çok uzak olmayan bir gelecekte İstanbul Modern de eski evine dönecek. Resim-Heykel Müzesi'nin inşaatı da bitmek üzere.
İstanbul'da mahalle kültürünü hissedebileceğiniz, asırlık sokaklarda gezebileceğiniz bu şirin semti farklı inançların da kesişim noktası. Boğaziçi kıyısında Üsküdar'a bağlı bir mahalle olan Kuzguncuk ulaşımı çok kolay bir konumda bulunuyor. Marmaray'dan Beykoz yönüne giden otobüslere bindiğinizde ya da yaklaşık 20 dakika yürümeyi tercih ettiğinizde Kuzguncuk'a ulaşabilirsiniz.
Her şeyden önce bu tarihi semtin sokaklarını tek tek gezmelisiniz. Her sokakta sizi bekleyen ayrı bir güzellik bulacaksınız. Tabii bunun için ayaklarınızda rahat birer ayakkabı olmasını da tavsiye ederiz. Öte yandan semtte son dönemlerde birbiri ardına açılan kafelerde bir yorgunluk kahvesi içip kitapçılara göz atabilirsiniz.
Peki Kuzguncuk'ta nereleri görmeli? Kuzguncuk Bostanı, Rum Ayios Pandelimon Kilisesi, Kuzguncuk Camii ve Kuzguncuk Sinagogu semte ilk dikkat çeken noktalar. Çok kültürlü bir yapıya sahip olan semtin mimarisine de yansıyan bu çeşitlilik mahallenin sokaklarında keşfedilmeyi bekliyor.
Hafta sonu ve İstanbul kelimelerini yan yana getirince Boğaziçi'nden bahsetmemek olmaz. Arnavutköy-Bebek hattı kuşkusuz bu konuda ön plana çıkan yerler. Üstelik Arnavutköy dünyaca ünlü Time Out dergisi tarafından Avrupa'nın en cool semtlerinden biri olarak de seçilmiş durumda.
Bizim tavsiyemiz gezinize gündüz saatlerinde Bebek'ten başlamanız. Parkı, kafeleri ve mağazalarıyla ünlü bu bölgeyi elinizdeki kahveyle gezip, vaktiyle Mısır Hidivi'nin sarayı olan ve günümüzde de Mısır Konsolosluğu olarak kullanılan görkemli binanın önünden geçip Arnavutköy'e doğru yürüyün. Semtin ünlü balıkçılarını karşınızda göreceksiniz. Nereleri görmeli?Özellikle Arnavutköy sokakları size ilginç keşifler vaat ediyor. Çok kültürlü bir yapıya sahip olan bu semtte evlerin mimarisi de bu minvalde oldukça renkli.
Evet, kabul ediyoruz ki Büyükada yaz ayları çok kalabalık ve bu durum adanın keyfini sürmek isteyenler için büyük bir dezavantaj. Ancak yine de bu nevi şahsına münhasır güzelliği es geçmek olmaz. Üstelik muhteşem bir vapur yolculuğu da Büyükada seyahatinin en önemli kısımlarından biri olma özelliği taşıyor.
Büyükada'ya geldiyseniz mutlaka adanın etrafını boydan boya kat edebileceğiniz bir bisiklet turu yapın. Bu yorucu turun ardından ise ister bir tepede isterse de sahilde keyif kahvenizi yudumlayabilirsiniz .Peki Büyükada'da nereleri görmeli? Büyükada, Osmanlı döneminde ülkenin en zengin isimlerinin konutlarına ev sahipliği yapmaktaydı.
İhtişamlı köşkleriyle aradan geçen onca yıla rağmen görenleri etkilemeye devam eden bu köşkleri görebileceğiniz gibi Troçki'nin sürgün yıllarında yaşadığı ve bugün harabe haldeki evin kalıntılarını keşfedebilrsiniz. Öte yandan Büyükada'nın en yüksek noktasında yer alan Aya Yorgi Kilisesi'ne çıkıp muhteşem bir ada ve deniz manzarasına dalabilirsiniz. Büyükada aynı zamanda dünyanın en büyük ahşap yapılarından biri olan Rum Yetimhanesi'ne de ev sahipliği yapmakta.
Doğu Roma döneminde bir Ceneviz kolonisi olan Galata, İstanbul'un fethiyle birlikte Osmanlı yönetimine girmeyi kabul eder. Tarih boyunca farklı kültürlerden insanların yaşadığı Galata'da, Türk, Rum, Ermeni, İtalyan, Yahudi ve Alman gibi farklı unsurlar yaşadı. Osmanlı'nın ticaret merkezi olan Galata, günümüzde de kente gelen turistlerin en çok ziyaret ettiği yerlerden biri.
Tarih seviyorsanız Galata tam size göre bir yer. Bin yıllık yapılar, sanat galerileri ve semtteki teras kafeler mutlaka ziyaret edilmeli. Peki bu tarihi bölgede nereleri mutlaka görmeli? Önünde saatlerce bekleme pahasına tarihi Galata Kulesi'ne çıkıp İstanbul'a hayran hayran bakabilirsiniz.
Öte yandan Büyük Hendek ve Küçük Hendek ile Lüleci Hendek sokaklarında harika İstanbul fotoğrafları çekebilirsiniz. Rotanızın devamında Serdar-ı Ekrem Caddesi'ndeki kafe veya mağazalara uğrayıp ardından da Yüksekkaldırım'dan Karaköy Rıhtımı'na inebilirsiniz. Karşınızda Üç imparatorluğa başkentlik yapmış İstanbul silüeti olacak..
İstanbul denince akla gelen ilk yerlerden biri kuşkusuz İstiklal Caddesi'dir. Eski adıyla Rue de Pera, İstanbul'un en ikonik mekânlarından biri olma özelliği taşıyor. Tamamen yaya kullanımına açık olan İstiklal Caddesi, tarihi yapılarının yanı sıra ünlü tramvayıyla da hem yerli hem de yabancı turistlerin ilgi odağı.
Taksim Meydanı'ndan Şişhane'ye kadar uzanan güzergâhta bulunan İstiklal Caddesi, İstanbul'un batılı yüzü olma özelliği de taşıyor. Osmanlı döneminden ilk büyükelçiliklerin, sinema salonlarının, şık lokantaların açıldığı yer olan İstiklal Caddesi günümüzde de dünyaca ünlü mağazalara ev sahipliği yapmakta.
Batılılar tarafından Grand Bazaar olarak da anılan Kapalıçarşı, tıpkı İstiklal Caddesi ya da Galata Kulesi gibi İstanbul'un en simgesel mekânlarından biri olma özelliği taşımaktadır. İstanbul'un fethinden çok kısa bir süre inşa edilen Kapalıçarşı, kentin yeniden cazibe noktası haline getirilmesi çalışmalarının bir ürünüdür.
Fatih Sultan Mehmet döneminde inşa edilen tarihi çarşı aynı zamanda bugünkü anlamda dünyanın ilk alışveriş merkezi olarak da kabul edilmekte. İçindeki onlarca sokağı ve yüzlerce dükkânıyla Kapalıçarşı yerli-yabancı turistlerin İstanbul'daki en uğrak rotalarından biri olma özelliği taşır.
Kapalıçarşı'da sıcaklayanların için serinlemek için en ideal rotalardan biri kuşkusuz Ortaköy. Kitapçıları, kumpircileri ve elbette tarihi Mecidiye Camii ile Ortaköy İstanbul'un en güzel manzaralarından birine de ev sahipliği yapıyor. Fonda 15 Temmuz Şehitler Köprüsü, Anadolu kıyılarında Çamlıca tepesi ve vapurlarıyla Ortaköy mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri.
İstanbul'un en ünlü eğlence mekânlarına da ev sahipliği yapan bir bölge olan Ortaköy turistlerin mutlaka gelip fotoğraf çektiği yerler arasında bulunuyor. Bunda kuşkusuz tüm dünyada büyük bir beğeniyle izlenen Türk dizilerinin de payı yadsınamaz.