EkonomiYeşil çimento mümkün mü?

Yeşil çimento mümkün mü?

04.03.2025 - 07:01 | Son Güncellenme:

Çimento deyip geçmeyin, kritik bir üründür. Dünyada tam 3.000 yıldır varlığını bir şekilde sürdürüyor. Kimi Horasan harcı demiş, kimi de Roma harcı. Kelimenin kökeni Latince “caementum” kelimesine dayanıyor. Taş ocağında bulunan kırık taşlar veya inşaat malzemesi anlamına geliyormuş. Ancak “çimento” teriminin modern anlamda kullanımı, İngiltere’de 18. yüzyılın sonunda gelişen bir yapı malzemesi ile başladı. Geçen hafta CIMPOR-Oyak Çimento Yönetim Kurulu Başkanı Suat Çalbıyık bir araya geldik; çimentoyu konuştuk. “Çimento, sudan sonra dünyada en çok üretilen ve yayılan bir ürün” dedi Çalbıyık.

Yeşil çimento mümkün mü

SERVET YILDIRIM - Joseph Aspdin’in İngiltere’de, çimentonun modern formunun ilk patentini alıp, bunu “Portland Çimentosu” olarak adlandırdığı 1824’den sonra çimento hayatımıza çok daha güçlü bir şekilde girdi. Bugün dünyada yılda 4.2 milyar ton çimento üretiliyor ve tüketiliyor. Tahmin edersiniz ki; birçok üründe olduğu gibi çimentoda da toplam üretimin yarısını 2 milyar 170 milyon ton ile Çin üretiliyormuş. Türkiye ise çimento üretiminde ilk beş büyük oyuncu arasında. Çimentonun bir alternatifi henüz yok. Yani Çalbıyık’ın deyimiyle “Eğer taş üstüne taş koymak istiyorsanız arada bir bağlayıcıya ihtiyacınız var demektir. O da çimento.”

Haberin Devamı

Fakat çimento aynı zamanda zor bir ürün. Zorluğu çevreye olan olumsuz etkisinden geliyor. Özellikle kireçtaşı ve kilin yüksek sıcaklıklarda ısıtılması yani kalsinasyon sırasında büyük miktarda karbon dioksit (CO2) salınımına yol açıyor. Dünyadaki toplam CO2 emisyonlarının yaklaşık yüzde 5’i çimentodan geliyor. Çimento ayrıca yüksek enerji gerektiren bir sektör ve an itibariyle fosil yakıtlara dayalı bulunuyor. Üretimi sırasında partikül madde ve diğer zararlı gazların havaya salınması söz konusu olabiliyor. Üretim esnasında ortaya çıkan atıkların dönüştürülmesi de ayrı bir mesele.

Yoğun bir baskı var

Çimento sektörünün üzerinde yoğun bir baskı var. Bu köklü endüstrinin yeşil dönüşümü, karbon ayak izininsıfırlanması ve enerji verimliliği isteniyor. Hal böyle olunca da sektör firmalarının önünde yoğun bir gündem var. Oyak Çimento’nun da uzun vadeli stratejik bir planı devrede.

Haberin Devamı

Mesela normalde 1 ton kireçtaşı öğütülürken 550 kilogram karbon salınıyor. Isı için kullanılan yakıtın saldığı karbon ise 300 kilogramı bulur. Böylece toplam karbon salımı 850 kilograma ulaşıyor. Çalbıyık, Oyak’ta bu karbon emisyonunun 2021’de 700’ün altına geldiğini ve 2030’da ise 650 kiloya ineceğini söylüyor. Daha da önemlisi ise 2053 için net sıfır hedefi konulmuş olması. Yani emisyon düzeyi sıfır olmasa bile 20 kilonun altına inecek.

Bunu gerçekleştirmek için oluşturulan stratejinin parçaları arasında ise alternatif ham madde ve yakıt kullanımının artırılması, klinker kullanım oranının azaltılması, termal enerji verimliliği, yenilenebilir enerji kullanımının artırılması ve yeni nesil teknolojilerin kullanılması yer alıyor. Çimento sektöründe önümüzdeki dönemde endüstriyel dijitalleşme, yeşil enerjiye geçiş, dekarbonizasyon ile düşük karbonlu yeni nesil proses ve ürünler üzerine Ar&Ge ve inovasyon yatırımların öne çıktığı bir dönem olmalı. Oyak bu amaçla yıllık karlılığın yaklaşık yüzde 35’i oranında kaynak ayırmayı planlıyor.

Yeni proje hamlesi

2017’de başlatılan dijital dönüşüm çalışmaları, 2019’da gerçekleştirilen “tüm üretim, proses verilerinin kayıt altına alınması kapsamında veri toplama, dijital varlık mimarisi, analiz ve görselleştirme” aşaması ile belirli seviyeye gelmiş. “Yapay zeka, otomatik makine öğrenme adaptasyonu, kestirimci ve çözümleyici analiz altyapısı” oluşturulmuş. İş zekâsı ve arttırılmış zekâ entegrasyonu, global veri ambarı kurulmuş. “İleri proses kontrol sistemleri ve yapay zeka destekli endüstriyel yönetim sistemi sistemleri” kullanılmaya başlanılmış.

Haberin Devamı

FIZIX iş birliği ile hayata geçirilen yeni proje ise, 10 ülkede 25 endüstriyel tesisteki makine verisi izlenerek arızalar daha gerçekleşmeden tespitini sağlayan sistem. Makine hasarlarını ve durmaya bağlı iş gücü ve enerji kayıplarını yüksek oranda azaltacak proje ile verimsizlik ve emisyon artışının önüne geçilecek. Üretim sürekliliği sağlandığında ise “yüksek ve düzenli kalite koşullarında çok daha az enerji tüketilecek”, daha çevreci yapı malzemeleri benzer performansa sahip ürünlere kıyasla “daha düşük karbon ayak izi” ile üretilebilecek.