11.02.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:
Öyle olmuyor. Niye öyle olmadığını da anladıysam, ne olayım? Kör olmayayım! Şu hayattaki en büyük korkularımdan biridir kör olmak. Oysa hakikaten sevinmiştim gazeteye yazı yazmam istendiğinde. Bir gün falan sürdü. Yok, galiba yarım gün sürdü. Bana öğleden sonra "Gazeteye de yazacaksın" dendi. Ben işte pek mutlu oldum. O akşam ve gece boyunca mutlu bir kimseydim. Sonra sabah oldu. Gazeteye yazı yazmam istendiğini hatırladım ama ben buna niye sevinmiştim, orasını çıkaramadım. Sevinecek ne var? Normal bir insan iki kat daha fazla çalışacağı için memnun mu olurmuş! Boş bir anıma denk geldi herhalde. Demek o yüzden "Mühim kararları; üstüne uyuyun, uyanın, öyle alın" diyorlar. Uyanınca duruma ayıldım. Gözümün önünden "dün"den önceki, kıymetini bilemediğim o eski mesut günlerim bir film şeridi gibi geçti adeta. Ruhlarına el Fatiha.Kendime kahve yaptım, gazeteleri okumaya başladım. Bir gün, iki gün... Üçüncü gün sevgilimi aradım. "Ben bu işi yapamayacağım" dedim, "N'olur kurtar beni. Kanser olduğumu söylesem... Rapor ayarlayalım. Deli raporu mu alsam? Yok, o zaman ekte de yazdırmazlar. Yalvarırım bir şey yap. Ben bu işi yapamayacağım.""Yaparsın" dedi, "Mızmızlanma! Ne güzel işte gazeteye yazacaksın."Gazeteye yazmak güzel falan değil. Zor. Güzel olan gazeteye yazmamın istenmesi. Takdir edilmek güzel. Onun da güzelliği işte yarım gün, bilemedin bir gün sürüyor. Çünkü gazeteye yazı yazmak için gündemi takip etmek, bütün gazeteleri okumak gerekiyor. Bütün gazeteler nasıl okunur? Bir günün gazetelerini bitirmek kaç gün sürer?Sadece sevdiğin köşe yazarlarını, ilgini çeken haberleri falan değil de tüm gazeteleri, her şeyi, her şeyi okumak... Delilik bu.Deliliğin bir tarifi var. Mütemadiyen aynı şeyi yapıp her seferinde başka bir netice elde edeceğini sanmak! Bir insanı ancak her gün yeni bir şeyle karşılaşma ümidi gazetelerin başına oturtabilir herhalde. Yoksa kim kendine böyle eziyet eder?Gazeteciler. Ana gazeteye yazı yazmak amma zormuş. İnsan önce anlamıyor. Sonuçta yazı bilgisayarda yazılıyor. O yazı gazeteye basılsa ne olur, eke basılsa ne fark eder? Gazeteciler bütün gazeteleri okurlarmış. Bana öyle dediler. Serdar Turgut da yazdı: "Sabah ilk işim bütün gazeteleri baştan sona okumaktır. Normal bir insan için delirmiş olma göstergesi olarak sayılabilecek bu davranış gazeteciler için normal durumdur. Bu yüzden gazetecilerin çoğunluğu ruh hastasıdır, çoğu da erken ölürler zaten. Tüm Türk gazetelerini her sabah baştan sona okumak çekilecek stres değildir." Değil.Gazeteciler mazohist mi? Aman Tanrım, bu nasıl meslek? Gazeteciler mazohist mi? Bana tacize uğruyormuşum gibi geliyor. Üç haftadır, her gün! Yolda görsem selam vermeyeceğim insanlar evime giriyor. Bir cümlesini bile dinlemeye tahammülüm olmayan insanların düşünceleri üzerime boca ediliyor. Üç haftadır gazete okuyorum çünkü. Bütün gazeteleri! Üç haftadır televizyonda hiç hoşuma gitmeyen şeyleri de; abuk sabuk tartışma programlarını falan da izliyorum. Oysa ben televizyonda biri saçma sapan konuşuyor, aptalca şeyler söylüyorsa kanal değiştiren insanlardanım. Israrla izleyip, izledikçe sinirlenip ekranla kavga edemem. Çok gülerim ben televizyona bağıran insanlara. Bir de bilgisayara sinirlenen insanlar vardır, onlar da komiktir.Gazetede biri saçma sapan bir şey yazmışsa, sonuna kadar okuyup da kendime eziyet etmem. Ama galiba köşecilik insanın sinirlerini bozan şeyleri de izlemesi, okuması ve sonra o hırsla bilgisayar başına geçip o programa, o kişiye, o yazıya laf yetiştirmesi demek.E çok yıpratıcı bir şey bu. Köşecilik zor zanaat Aslında ne yapılması gerektiğini anladım.Sinirlenmek gerekiyor. Hırçınlaşmak gerekiyor. Saldırmak gerekiyor. "Biri Bizi Gözetliyor" tarzı evlerden birinde yaşamaya benziyor bu durum. Çoğu gazetede haber dili bile böyle. Bir gazeteden diğerine, bazı "yaşam" haberleri falan birbirinin tıpkısı ama bazı haberler de tanınmaz halde; o derece.Çoğu kimse bir saf seçmiş, karşısında olan her şeye, her koşulda saldırıyor. Sonra işte oradan bağır dur.Hadi bakalım, "kim kimin açığını yakalayacak, kim daha yüksek sesle bağıracak, kim daha acı laf geçirecek, kimin sinirleri daha sağlam?"...Birine kız, ötekini aşağıla, car car car, hiç susma, tık tık tık, yaz kızım. Ya da ağlak olmak gerekiyor. Romantik cümleler üfürmek, yağan kara bakıp hislenmek, gözleri dolu dolu yazmak her yazıyı, böyle ha ağladı ha ağlayacak, nasıl mazlum, nasıl mağdur, ay ay ay.Bir de tabii o kadar da "ciddiye almamak" var. Aslında en zoru da bu ama... Ya da ne bileyim, çok ciddiye alıyor görünenlerin de neyi, ne kadar ciddiye aldıkları muamma.* * * A aa... Ağlamak üzereyim, kendimi mağdur hissediyorum, üstelik de çok sinirlenmişim ben galiba! BBG evi gibi... Gazete okumak fiziksel olarak da çok zor. Bir kere gazeteler çok büyük, çok geniş, çarşaf çarşaf... Yatarak okunmuyor mesela. Dur, iki dakika şuraya uzanayım, şunu okurken uyuyakalırım diye bir şey yok. Israr edince oluyor tabii ama zor yani, acayip zor. Sandalyeye oturup masaya yaymak gerekiyor. İnsanı ciddiyete zorluyor bu oturuş. Gazete okumak ciddi bir iş!Otobüste, metroda, yan yana otururken falan yanındakine çarpmadan sayfa çevirmek de zor. Kat kat, dokuz kat yapıp öyle okumak gerekiyor. O da işte yoruyor. Otobüste gazete okumak istiyorsanız, gazetenizi yanınızdakine veriniz. En kolayı yanındakinin gazetesini okumak çünkü.Dışarıda da okunmaz gazete. Azıcık rüzgar olsa uçuşur, okuduğun sayfa kıvrılır, göbek sayfa alır başını gider; peşinden koş ki yakalayasın.Çoğu gazete de insanın ellerini kirletiyor. Elimin kiri, elinin kiri... "El kiri" kötü bir şeymiş gibi duruyor ama manası "kolayca vazgeçilir, atılır şey".E gazete de nihayetinde bir günlük bir şey. Bir günün beyliği de beyliktir, keyfini çıkarın. Gazete okumak ciddi bir iş! Mehmet Altan, Sabah'ta "Gazeteleri nasıl okursunuz?" diye sordu. "Daha arkalarda, daha kuytularda olan haberleri de okur musunuz? Dikkatlice okuyunca öyle gerçeklerle karşılaşıyorsunuz ki kendinizi 'korku filminde' gibi hissediyorsunuz."Bilmez miyim? Şu son üç haftadır Türkiye için, dünya için, gelecek için endişelenmekten uyuyamıyorum. Gece boyunca ne yapsam, nasıl yapsam da dünyayı kurtarsam diye düşünüyorum. Manik manik, dön sağa olmuyor, dön sola olmuyor, kıvranıyorum. Nihayet anladım: Dünyayı ben kurtaramayacağım. Hem çok uykum var hem de depresyondayım. tubakyol@yahoo.com manik depresif köşe