ArkeolojiGrafitiler: Tarihin fısıldadığı hikâyeler

Grafitiler: Tarihin fısıldadığı hikâyeler

16.02.2025 - 05:27 | Son Güncellenme:

Zeugma Antik Kenti’ndeki Mousalar/Muzalar Evi’nin duvarlarında ortaya çıkan grafitiler, kent halkının korkularını, umutlarını ve yaşadığı tarihi olayları anlamamıza yardımcı olan önemli ipuçları sunuyor.

Grafitiler: Tarihin fısıldadığı hikâyeler

Koray Erdoğan - Zeugma dendiğinde akla gelenler genellikle mozaikler, freskler ve Roma İmparatorluğu’nun görkemli yaşamıdır. Ancak bu eşsiz kentin duvarları, sadece sanatı değil, aynı zamanda dönemin insanlarının kaygılarını, beklentilerini ve gündelik yaşamlarını yansıtan grafiti izlerini de barındırıyor.

Haberin Devamı

2019 yılından bu yana araştırmalarını Ankara Üniversitesi ve Oxford Üniversitesi’nden sürdüren Prof. Dr. Kutalmış Görkay başkanlığında yürütülen kazı çalışmalarında, Mousalar/Muzalar Evi’nin duvarlarında ortaya çıkan bu grafitiler, Zeugma’nın tarihine ışık tutan önemli veriler sunuyor.

Doğu ve Batı arasında köprü

Gaziantep’in Nizip ilçesinde yer alan Zeugma, Roma İmparatorluğu’nun doğu sınırında önemli bir garnizon kenti olarak biliniyor. “Köprü” veya “geçit” anlamına gelen adıyla Zeugma, Doğu ile Batı’yı birbirine bağlayan kritik bir ticaret noktası olmanın yanı sıra, Roma lejyonlarının da önemli bir üssüydü.

Arkeolojik kazılar, kentin mozaiklerle süslenmiş lüks villalarını gün yüzüne çıkarırken, freskler üzerindeki grafiti kalıntıları ise kent sakinlerinin yaşamına dair yeni ipuçları sunuyor.

Haberin Devamı

Grafiti, günümüzde olduğu gibi antik dünyada da bireylerin duygu ve düşüncelerini ifade etme aracıydı. Zeugma’daki freskler üzerinde yapılan incelemeler, bu kazımaların yalnızca dekoratif olmadığını, aynı zamanda kent sakinlerinin korkularını, umutlarını ve bazen de mizahi yaklaşımlarını yansıttığını gösteriyor. Prof. Dr. Kutalmış Görkay, bu grafitilerin özellikle M.S. 3. yüzyılın ilk yarısında kentte yaşanan toplumsal olaylarla bağlantılı olduğunu vurguluyor.

Muzalar Evi’nde bulunan freskler üzerindeki grafiti çizimleri, dönemin gündelik hayatına dair ipuçları taşıyor. Bu figürlerin çoğu basit kazımalar şeklinde olsa da, bazıları detaylı tasvirler içeriyor. Özellikle Sasani tehdidinin arttığı dönemde yapılan kazımalar Zeugma halkının duyduğu korkuyu gözler önüne seriyor. Lejyonerler, Sasani süvarileri, gladyatörler ve dini motifler içeren bu grafiti çalışmaları, Zeugma’nın karmaşık sosyal yapısını anlamamıza da yardımcı oluyor.

Grafitiler: Tarihin fısıldadığı hikâyeler

Arkeolojik kazılar, kentin mozaiklerle süslenmiş lüks villalarını gün yüzüne çıkardı.

Askeri varlığın nedeni

Zeugma, M.S. 1 ve 3. yüzyıllarda doğrudan Roma lejyonlarının konuşlandığı bir garnizon kentiydi. Lejyonerler sadece savaş için değil, aynı zamanda şehri inşa etmek ve korumak için de burada bulunuyorlardı.

Kazı Başkanı Görkay’ın çalışmaları, arkeolojik ve jeofizik verilere göre Zeugma’da At Meydanı olarak adlandırılan alan ve batıda Bahçedere, doğuda Belkıs Tepe, güneyde ise Belkıs Tepe’den batıya doğru inen sırt yüksekliğinin sınırladığı nispeten düz arazinin, Roma İmparatorluk Dönemi’nde surlarla çevrilmiş bir yerleşim dokusuna sahip olduğunu gösteriyor. 

Haberin Devamı

Bu alan, başta Pannonia’dan olmak üzere Moesia, Danube’den birçok lejyon, vexillatio ve auxilia’nın (Pannonia’dan cohors milliaria Maurorum dâhil) M.S. 2. yüzyıl başlarından M.S. 3. yüzyıl ortalarına kadar konuşlandığı bir yerleşke niteliğindedir.

Kazı Başkanı Görkay, bu lejyonların bölge genelinde sürdürdükleri imar faaliyetlerinin büyük öneme sahip olduğunu ve Zeugma’nın, bilinen garnizon planlarından farklı olarak kent yerleşkesine yakın bir yapıya sahip olabileceğini belirtiyor. Prof. Dr. Görkay’a göre M.S. 66/67 civarında kentte daimî olarak yerleşen legio IIII Scythica, Hellenistik Kent surları dışında ilk başta konvansiyonel tarzda bir lejyon yerleşimi kurmuş ancak daha sonra yardımcı lejyonlarla birlikte bu alanı bir Roma kolonisinin (colonia) sahip olduğu kentsel dokuya dönüştürmüş olmalı.

Haberin Devamı

Grafitiler: Tarihin fısıldadığı hikâyeler

Evin kadınları tarafından kullanılan odada mitolojide ideal kadın olarak bilinen ve Antik Dönem’de Heroine olarak da adlandırılan dört kadın figürü yer alıyor.

Bu askeri yerleşke, Belkıs Tepe’nin batısı ve Karatepe’nin güneyinde kalan ve yeni tespit edilen Roma Dönemi surlarının çevrelediği alan içinde gelişmişti. At Meydanı lejyon yerleşkesinde yapılan test sondajlarının hiçbirinde bir saldırı veya tahribata dayalı yangın tabakasına rastlanmamış olması, M.S. 252/253 yılındaki Sasani saldırısından etkilenmediğini düşündürmektedir. Prof. Dr. Görkay’ın değindiği üzere, Sasani kuşatması sırasında kent halkının büyük bir kısmı tahkimatlı ve savunma gücü yüksek olan bu askeri yerleşkeye sığınmış olabilir.

Prof. Dr. Görkay’a göre, At Meydanı olarak adlandırılan bölgede stadion olarak yorumlanan alan, süvari eğitimi ve geçit törenleri için kullanılan bir campus yapısı olabilir. Ayrıca, At Meydanı’nın güneyinde sur içinde bir teras üzerinde tespit edilen eliptik dairesel anomali, askeri eğitim arenası olarak kullanılmış ufak boyutlu bir amphitheatron’a ait olmalıdır.

Haberin Devamı

2015 yılında askeri lejyon yerleşkesinde bulunan ve bir mimariye bağlı olarak kullanıldığı anlaşılan Mithras kabartması, bu bölgede bir mithraeum’un varlığını işaret eden çok önemli bir buluntu olarak öne çıkıyor. Prof. Dr. Görkay, At Meydanı ve güneyindeki geniş düz arazinin legio IIII Scythica’nın konuşlandığı askeri kentsel yerleşkeye ait olabileceğini belirtiyor ve bu modelin en yakın örneğini Dura-Europos’ta görüyor. M.S. 165 yılında Zeugma’dan Dura-Europos’a giden legio IIII Scythica askerlerinin, orada da Zeugma’daki askeri yerleşkeye benzer bir yerleşkeyi mevcut kentle entegre edecek şekilde düzenlemiş ve geliştirmiş olabileceğini ileri sürülüyor.

Grafitiler arasında da, Roma askerlerinin günlük hayatlarına dair izler bulmak mümkün. Duvarlara kazınmış lejyon amblemleri, lejyonerlerin adları ve hatta bazı savaş sahneleri, askerlerin buradaki varlığını kanıtlayan önemli unsurlar arasında…

Özellikle legio IIII Scythica’nın varlığına dair birçok grafiti örneği bulunmuştur. Prof. Dr. Kutalmış Görkay, bu lejyonun Zeugma’da kalıcı hale gelmesiyle birlikte kentin askeri kimliğinin belirginleştiğini ve duvarlardaki kazımaların da bunun bir yansıması olduğunu belirtiyor. Bu bağlamda, Muzalar Evi’ndeki duvar resimlerinin üzerine çizilmiş figürler ve yazılar, hem bireysel hem de kolektif kimliklerin ifadesi olarak değerlendiriliyor.

M.S. 252-253 yıllarında Sasani İmparatorluğu, Roma’nın doğu sınırına büyük bir saldırı düzenledi. Zeugma, bu saldırılarda büyük ölçüde tahrip oldu. Arkeolojik kazılar sırasında keşfedilen bazı grafitiler, tam da bu döneme işaret ediyor. Duvarlara kazınmış Sasani süvarileri ve savaş sahneleri, kent halkının yaşadığı dehşeti gözler önüne seriyor.

Prof. Dr. Görkay, bu figürlerin sadece basit bir çizim olmadığını, ev halkının duygularını, korkularını ve beklentilerini yansıtan birer dışa vurum olduğunu belirtiyor.  Bazı grafitilerde, Roma askerlerinin ailelerinin dilekleri ve dualarının da yer alması, bu dönemde yaşanan kaygıları anlamamıza yardımcı oluyor. Kentin Sasani saldırıları sırasında düşmesiyle birlikte, bu grafiti izleri de bir anlamda Zeugma’nın trajik sonunun sessiz tanıkları haline geliyor.

Büyü ve kehanet

Bazı kazımaların ise büyü ve kehanet ile bağlantılı olabileceği düşünülüyor. Roma Dönemi’nde, evlerde ve tapınaklarda kötü ruhları uzak tutmak için çeşitli semboller çizmek yaygın bir uygulamaydı. Zeugma’da bulunan bazı duvar kazımalarının da benzer bir amaca hizmet ettiği düşünülüyor.

Örneğin, Muzalar Evi’nde bulunan duvar resimlerinin üzerindeki kazıma grafitilerde, Sasani süvarisine doğru doğrultulmuş büyük bir fallus, “düşmanı evden uzak tut!”  dercesine apotropaik (kötülüğü uzak tutan) resimsel bir mesaj olma olasılığını da düşündürüyor.

Zeugma’daki grafitiler, kent halkının duygu dünyasını ve yaşadığı tarihi olayları anlamamıza yardımcı olan önemli ipuçları sunuyor. Freskler üzerindeki bu kazımalar, yalnızca sanatsal ifadeler değil, aynı zamanda bir dönemin sosyal, askeri ve kültürel dinamiklerini yansıtan tarihî belgelerdir. Prof. Dr. Kutalmış Görkay, bu grafitilerin Roma İmparatorluğu’nun doğusundaki garnizon kentlerinin sosyo-kültürel yapısının daha iyi anlaşılması için büyük önem taşıdığını vurguluyor.

Bugün Zeugma’yı ziyaret edenler, belki de mozaiklerin ve fresklerin ihtişamına kapılıyor. Ancak duvarlardaki bu küçük kazımalar, tarihin bizlere fısıldadığı sessiz hikâyeler olarak varlığını sürdürüyor. Zeugma, yalnızca bir antik kent değil; aynı zamanda insanların duygularını, kaygılarını ve umutlarını duvarlara işlediği zamansız bir hafıza mekânı haline geliyor.

Grafitiler: Tarihin fısıldadığı hikâyeler

Fırat’ın kıyısında

Zeugma Antik Kenti, Nizip ilçesindeki Belkıs Köyü’nün batısında, Fırat Nehri kenarında yer alan, teraslar üzerine inşa edilmiş bir antik yerleşim. Zeugma, çevresindeki dağ ve tepelerle korunaklı bir konumda olup, stratejik ve ekonomik açıdan önemli bir merkezdir. Ayrıca, önemli ticaret yolları üzerinde bulunması nedeniyle ekonomik yönden de değer taşır (Pococke 1745, s. 156; Wagner 1976, s. 26; Kennedy - Bunbury 1998, s. 19).

Zeugma dendiğinde akla gelenler genellikle mozaikler, freskler ve Roma İmparatorluğu’nun görkemli yaşamıdır. Ancak bu eşsiz kentin duvarları, sadece sanatı değil, aynı zamanda dönemin insanlarının kaygılarını, beklentilerini ve gündelik yaşamlarını yansıtan grafiti izlerini de barındırıyor.

2019 yılından bu yana araştırmalarını Ankara Üniversitesi ve Oxford Üniversitesi’nden sürdüren Prof. Dr. Kutalmış Görkay başkanlığında yürütülen kazı çalışmalarında, Mousalar/Muzalar Evi’nin duvarlarında ortaya çıkan bu grafitiler, Zeugma’nın tarihine ışık tutan önemli veriler sunuyor.

Doğu ve Batı arasında köprü

Gaziantep’in Nizip ilçesinde yer alan Zeugma, Roma İmparatorluğu’nun doğu sınırında önemli bir garnizon kenti olarak biliniyor. “Köprü” veya “geçit” anlamına gelen adıyla Zeugma, Doğu ile Batı’yı birbirine bağlayan kritik bir ticaret noktası olmanın yanı sıra, Roma lejyonlarının da önemli bir üssüydü.

Arkeolojik kazılar, kentin mozaiklerle süslenmiş lüks villalarını gün yüzüne çıkarırken, freskler üzerindeki grafiti kalıntıları ise kent sakinlerinin yaşamına dair yeni ipuçları sunuyor.

Grafiti, günümüzde olduğu gibi antik dünyada da bireylerin duygu ve düşüncelerini ifade etme aracıydı. Zeugma’daki freskler üzerinde yapılan incelemeler, bu kazımaların yalnızca dekoratif olmadığını, aynı zamanda kent sakinlerinin korkularını, umutlarını ve bazen de mizahi yaklaşımlarını yansıttığını gösteriyor. Prof. Dr. Kutalmış Görkay, bu grafitilerin özellikle M.S. 3. yüzyılın ilk yarısında kentte yaşanan toplumsal olaylarla bağlantılı olduğunu vurguluyor.

Muzalar Evi’nde bulunan freskler üzerindeki grafiti çizimleri, dönemin gündelik hayatına dair ipuçları taşıyor. Bu figürlerin çoğu basit kazımalar şeklinde olsa da, bazıları detaylı tasvirler içeriyor. Özellikle Sasani tehdidinin arttığı dönemde yapılan kazımalar Zeugma halkının duyduğu korkuyu gözler önüne seriyor. Lejyonerler, Sasani süvarileri, gladyatörler ve dini motifler içeren bu grafiti çalışmaları, Zeugma’nın karmaşık sosyal yapısını anlamamıza da yardımcı oluyor.

Askeri varlığın nedeni

Zeugma, M.S. 1 ve 3. yüzyıllarda doğrudan Roma lejyonlarının konuşlandığı bir garnizon kentiydi. Lejyonerler sadece savaş için değil, aynı zamanda şehri inşa etmek ve korumak için de burada bulunuyorlardı.

Kazı Başkanı Görkay’ın çalışmaları, arkeolojik ve jeofizik verilere göre Zeugma’da At Meydanı olarak adlandırılan alan ve batıda Bahçedere, doğuda Belkıs Tepe, güneyde ise Belkıs Tepe’den batıya doğru inen sırt yüksekliğinin sınırladığı nispeten düz arazinin, Roma İmparatorluk Dönemi’nde surlarla çevrilmiş bir yerleşim dokusuna sahip olduğunu gösteriyor. 

Bu alan, başta Pannonia’dan olmak üzere Moesia, Danube’den birçok lejyon, vexillatio ve auxilia’nın (Pannonia’dan cohors milliaria Maurorum dâhil) M.S. 2. yüzyıl başlarından M.S. 3. yüzyıl ortalarına kadar konuşlandığı bir yerleşke niteliğindedir.

Kazı Başkanı Görkay, bu lejyonların bölge genelinde sürdürdükleri imar faaliyetlerinin büyük öneme sahip olduğunu ve Zeugma’nın, bilinen garnizon planlarından farklı olarak kent yerleşkesine yakın bir yapıya sahip olabileceğini belirtiyor. Prof. Dr. Görkay’a göre M.S. 66/67 civarında kentte daimî olarak yerleşen legio IIII Scythica, Hellenistik Kent surları dışında ilk başta konvansiyonel tarzda bir lejyon yerleşimi kurmuş ancak daha sonra yardımcı lejyonlarla birlikte bu alanı bir Roma kolonisinin (colonia) sahip olduğu kentsel dokuya dönüştürmüş olmalı.

Bu askeri yerleşke, Belkıs Tepe’nin batısı ve Karatepe’nin güneyinde kalan ve yeni tespit edilen Roma Dönemi surlarının çevrelediği alan içinde gelişmişti. At Meydanı lejyon yerleşkesinde yapılan test sondajlarının hiçbirinde bir saldırı veya tahribata dayalı yangın tabakasına rastlanmamış olması, M.S. 252/253 yılındaki Sasani saldırısından etkilenmediğini düşündürmektedir. Prof. Dr. Görkay’ın değindiği üzere, Sasani kuşatması sırasında kent halkının büyük bir kısmı tahkimatlı ve savunma gücü yüksek olan bu askeri yerleşkeye sığınmış olabilir.

Prof. Dr. Görkay’a göre, At Meydanı olarak adlandırılan bölgede stadion olarak yorumlanan alan, süvari eğitimi ve geçit törenleri için kullanılan bir campus yapısı olabilir. Ayrıca, At Meydanı’nın güneyinde sur içinde bir teras üzerinde tespit edilen eliptik dairesel anomali, askeri eğitim arenası olarak kullanılmış ufak boyutlu bir amphitheatron’a ait olmalıdır.

2015 yılında askeri lejyon yerleşkesinde bulunan ve bir mimariye bağlı olarak kullanıldığı anlaşılan Mithras kabartması, bu bölgede bir mithraeum’un varlığını işaret eden çok önemli bir buluntu olarak öne çıkıyor. Prof. Dr. Görkay, At Meydanı ve güneyindeki geniş düz arazinin legio IIII Scythica’nın konuşlandığı askeri kentsel yerleşkeye ait olabileceğini belirtiyor ve bu modelin en yakın örneğini Dura-Europos’ta görüyor. M.S. 165 yılında Zeugma’dan Dura-Europos’a giden legio IIII Scythica askerlerinin, orada da Zeugma’daki askeri yerleşkeye benzer bir yerleşkeyi mevcut kentle entegre edecek şekilde düzenlemiş ve geliştirmiş olabileceğini ileri sürülüyor.

Grafitiler arasında da, Roma askerlerinin günlük hayatlarına dair izler bulmak mümkün. Duvarlara kazınmış lejyon amblemleri, lejyonerlerin adları ve hatta bazı savaş sahneleri, askerlerin buradaki varlığını kanıtlayan önemli unsurlar arasında…

Özellikle legio IIII Scythica’nın varlığına dair birçok grafiti örneği bulunmuştur. Prof. Dr. Kutalmış Görkay, bu lejyonun Zeugma’da kalıcı hale gelmesiyle birlikte kentin askeri kimliğinin belirginleştiğini ve duvarlardaki kazımaların da bunun bir yansıması olduğunu belirtiyor. Bu bağlamda, Muzalar Evi’ndeki duvar resimlerinin üzerine çizilmiş figürler ve yazılar, hem bireysel hem de kolektif kimliklerin ifadesi olarak değerlendiriliyor.

M.S. 252-253 yıllarında Sasani İmparatorluğu, Roma’nın doğu sınırına büyük bir saldırı düzenledi. Zeugma, bu saldırılarda büyük ölçüde tahrip oldu. Arkeolojik kazılar sırasında keşfedilen bazı grafitiler, tam da bu döneme işaret ediyor. Duvarlara kazınmış Sasani süvarileri ve savaş sahneleri, kent halkının yaşadığı dehşeti gözler önüne seriyor.

Prof. Dr. Görkay, bu figürlerin sadece basit bir çizim olmadığını, ev halkının duygularını, korkularını ve beklentilerini yansıtan birer dışa vurum olduğunu belirtiyor.  Bazı grafitilerde, Roma askerlerinin ailelerinin dilekleri ve dualarının da yer alması, bu dönemde yaşanan kaygıları anlamamıza yardımcı oluyor. Kentin Sasani saldırıları sırasında düşmesiyle birlikte, bu grafiti izleri de bir anlamda Zeugma’nın trajik sonunun sessiz tanıkları haline geliyor.

Büyü ve kehanet

Bazı kazımaların ise büyü ve kehanet ile bağlantılı olabileceği düşünülüyor. Roma Dönemi’nde, evlerde ve tapınaklarda kötü ruhları uzak tutmak için çeşitli semboller çizmek yaygın bir uygulamaydı. Zeugma’da bulunan bazı duvar kazımalarının da benzer bir amaca hizmet ettiği düşünülüyor.

Örneğin, Muzalar Evi’nde bulunan duvar resimlerinin üzerindeki kazıma grafitilerde, Sasani süvarisine doğru doğrultulmuş büyük bir fallus, “düşmanı evden uzak tut!”  dercesine apotropaik (kötülüğü uzak tutan) resimsel bir mesaj olma olasılığını da düşündürüyor.

Zeugma’daki grafitiler, kent halkının duygu dünyasını ve yaşadığı tarihi olayları anlamamıza yardımcı olan önemli ipuçları sunuyor. Freskler üzerindeki bu kazımalar, yalnızca sanatsal ifadeler değil, aynı zamanda bir dönemin sosyal, askeri ve kültürel dinamiklerini yansıtan tarihî belgelerdir. Prof. Dr. Kutalmış Görkay, bu grafitilerin Roma İmparatorluğu’nun doğusundaki garnizon kentlerinin sosyo-kültürel yapısının daha iyi anlaşılması için büyük önem taşıdığını vurguluyor.

Bugün Zeugma’yı ziyaret edenler, belki de mozaiklerin ve fresklerin ihtişamına kapılıyor. Ancak duvarlardaki bu küçük kazımalar, tarihin bizlere fısıldadığı sessiz hikâyeler olarak varlığını sürdürüyor. Zeugma, yalnızca bir antik kent değil; aynı zamanda insanların duygularını, kaygılarını ve umutlarını duvarlara işlediği zamansız bir hafıza mekânı haline geliyor.

Sasanilere kadar görkemli bir kent

Prehistorik Dönem’den itibaren bölgedeki avcı-toplayıcı grupların izleri, insanların yerleşik hayata geçişiyle birlikte kentin geliştiğini gösterir. Tunç Çağı’nda ticaret ve kültürel etkileşimler artmış, bölge M.Ö. 550’de Pers İmparatorluğu’nun hâkimiyetine girmiştir. Büyük İskender’in zaferiyle Pers iktidarına son verilmiş, ardından M.Ö. 300 civarında Seleukos’un kurduğu “Seleukeia ad Euphrates” (Fırat’ın kıyısındaki Seleukeia/Zeugma) şehri, bölgedeki stratejik önemini pekiştirmiştir.

Roma Dönemi’nde de Zeugma, önemli bir kent olarak varlığını sürdürmüş ve M.S. 3. yüzyıl ortalarına kadar refah dönemi yaşamıştır. Sasani Kralı I. Şapur’un M.S. 253’te kenti yağmalaması, bu dönemin sonunu getirmiştir. Kent, Bizans Dönemi’nde önemli bir yerleşim olmayı sürdürse de eski ihtişamını kaybetmiştir. M.S. 7. yüzyılda Arap akınları, Zeugma’nın tarihi sürecinde bir başka önemli dönüm noktasıdır. (Görkay 2012, s. 523-546; Görkay 2015, s.2; Aylward 2013, s. 9-10; Erol-Tamer 2020, 49-121)

Muzalar Evi’nin muhteşem mozaiği

Zeugma Antik Kenti’ndeki Mousalar/Muzalar Evi, ismini burada bulunan etkileyici bir mozaikten alıyor. Mitolojide dokuz Muza; tarih, şiir, flüt/şarkı, komedya, tragedya, dans, astronomi gibi alanlarla ilişkilendirilmiş “esin perileri” olarak biliniyor. Mousalar Mozaiği, erkeklere ayrılmış, “andron” olarak isimlendirilen ziyafet odasında bulunuyor. Mozaikte Muzalar, büst şeklinde tasvir edilmiş, yanlarına Yunanca isimleri yazılmış.

100 yıl geriye çekildi

Muzalar Evi’ndeki kazılar, Türkiye İş Bankası’nın desteğiyle yürütüldü. Kazı Başkanı Görkay, Milliyet Arkeoloji & İş Sanat Kültürel Miras Buluşmaları kapsamında yaptığı açıklamalarda da buradaki araştırmalarla, mozaiklerin tarihlenmesine ilişkin yeni bilgilere ulaşıldığını, yapıdaki arkeolojik veriler sayesinde mozaiklerin tarihinin yaklaşık 100 yıl geriye çekildiğini vurguluyor.

Prof. Dr. Görkay, evin duvarlarındaki çizimlerde bir bebek çizimi, altında da Yunanca “ver” kelimesinin yazılı olduğunu, bunun da bir tür dua/istek olabileceğini söylüyor.

Görkay, yine kazılarda evin bölündüğünün tespit edildiğini, bunun da miras ya da satış gibi sebeplerle olabileceğini, kentte evlerin özellikle Roma askerlerine kiraya verildiğinin bilindiğini de kaydediyor. Zeugma ile oldukça benzer bir kent olan Dura-Europos’ta kirayla ilgili belgelerin de bulunduğunu vurguluyor.