Teknik direktör Fatih Terim'in darb-ı mesel olmuş güzel bir sözü var: "Futbolcunun geçmişine değil, geleceğine yatırım yapmalıyız." Kulüplerimiz genelde futbolcunun geçmişine yatırım yapıyor. Yani bir döneme performansıyla damga vuran yıldızları futbol kariyerlerine nokta koymalarına ramak kala kadrolarına katıyor. Bunda tabii sosyal medyada organize olmuş taraftarların yoğunlaşmış presinin de önemli rolü var. Sonuç olarak başka hiçbir ülkede emeklilik dönemlerinde kazanamayacakları paraları Türkiye'de ceplerine koyuyorlar.
Yüksek aidiyet duygusuyla takımını sahiplenen, gençlere rol model olan lider karakterli yıldızlar yok mu? Tabii ki var. Ancak ekseriyeti Türkiye'yi jübile öncesi son durak telakki ederken, astronomik kontratları sebebiyle kulüplerin borçları tavan yapıyor.
Artık kulüpler için deniz bitti... Bunu kabul etmeliyiz. Borçlar her geçen gün çığ gibi büyüyor. Gelir az, gider çok fazla. 2024 itibarıyla Galatasaray'ın 14.2 milyar, Fenerbahçe'nin 12.5 milyar TL, Beşiktaş'ın ise 12.3 milyar TL borcu var.
Yönetimlerin bahsettiğimiz mali yükü omuzlamaları çok kolay değil. Kulüplerin scout ekibine ciddi yatırım yapmaları gerekiyor. Yetenek avcıları dünyanın önemli futbol ülkelerini gezerek kabiliyetli genç oyuncuları keşfetmeli. Bu tip oyuncular, maliyeti düşük olmakla birlikte kulüpler için de önemli bir gelir kaynağı olabiliyor.
Bu konuda önemli yol kat etmiş, kurumsallaşmış Porto ve Benfica'nın scout departmanlarını derinlemesine tahlil etmek gerekiyor. Mezkur iki kulüp, ucuza aldığı yetenekleri - Joao Felix örneğinde olduğu gibi - 30-40 katına Avrupa'nın dev takımlarına satabiliyor.
Bir de kulüplerimiz kesinlikle taraftarların baskısından bunalıp panik transferler yapmamalı. İnce eleyip sık dokumalı. Fiyat-kalite dengesi iyi kurulmalı. Tabiri caizse nokta atışı yapmaya çalışmalı. Panik transferlerin külfeti çok ağır oluyor. Oyuncu takıma faydalı olamıyor. Göndermek istediğin zaman sözleşmesi uzun süreli olduğu için yönetimlerin başını fazlasıyla ağrıtıyor.