Hiçbir şey bizi durduramaz diyen Netanyahu Hamas ile savaş diye sivilleri katletmeye, Filistinlileri topraklarından göçe zorlamaya devam ediyor. Bombalamalarla, baskılarla yıllardır uyguladığı toprak kazanımı ve demografik değişiklik odaklı yayılmacı planına yani. Eğer başarırsa da dönüp kendi halkına diyecek ki:
“Tamam ben hata yaptım 7 Ekim saldırısını önleyemedim ama buraları alarak hem sahilde Yahudi toplumunun yerleşebileceği bir alan kazandırdım. Hem, buradan füze saldırısı da olmayacağı için artık güvende olacaksınız!”
Böylece de İsrail kamuoyunu kandıracağı ve kendisini, siyasi varlığını kurtaracağını hesaplıyor... Daha doğrusu öyle olacağını sanıyor. Çünkü; Hamas’ın saldırısından hemen sonrasındaki İsrail’e bakış ile bugünkü arasında görüntü farklı. Mağduriyet ve meşru müdafaa pozisyonu, Gazze’de yaptıkları ve halen devam eden katliamlarla dünyadaki sessiz kitlelerin tepkilerine dönüştü. ABD’de, Avrupa ve dünyanın birçok şehirlerinden “Gazze’deki çocuk katliamını durdurun” çığlıkları yükseliyor. Netanyahu’nun kendi ülkesinde, kendi halkı tarafından bile. Hem de İsrail askeri ya da polisinin sert tepkilerine rağmen... Yani ABD ve batı dünyası ülkeleri yöneticileri hala Netanyahu’ya destek havasında ama “çocukların, kadınların” katledilmesine seyirci kalmayan dünyadaki “insanlar” artık “yeter, bitsin bu vahşet” diyorlar. Dolayısıyla şimdiye kadar 1945’ten başlayan Yahudi toplumunun mağduriyet algısını sarsan bir süreç söz konusu. Bu da İsrail’i hep haklı olan konumundan çıkardı, çıkarmaya da devam ediyor. Yoğun bir İsrail karşıtlığı oluşuyor dünyada. Böyle bir algının da kendileri açısından asla istenmeyecek bir durum olduğu ve özellikle Avrupa’daki Yahudi toplumu arasında güvenlik tedirginliği yaratacağı da açık...
★★★
Aynı durum İsrail’de yaşayanlar içinde geçerli. İlk kez İsrail kendi evinde bu kadar ciddi kayıplar verdi ve Yahudi halkı ilk defa ateşi bu kadar enselerinde hissetti. Evlerini terk ettiler, otellerde yaşıyorlar. Şok ve panik havası hâkim. Hamas’ın elindeki rehineler için her gün Netanyahu’ya yönelik protesto gösterileri yapılıyor, güvenliğimizi sağlayamadın diye... Dolayısıyla insanlar sorgulamaya başladılar Netanyahu’nun bu iğrenç savaşını. İsrail’in artan ve daha da artması muhtemel asker kayıpları nedeniyle bunun ivme kazanacağı da ortada. Bugüne kadar İsrail bu çatışmaları sınırlarının dışında tutmayı başarıyordu. Bombalama, füze, top, tüfek kan gözyaşı Filistin topraklarında oluyordu. Yani şimdi Hamas’ı gerekçe göstererek sivilleri hedef alan, İsrail eskiden böyle bir gerekçe olmamasına rağmen binlerce Filistinli çocuğu sivili öldürdü. Ama İsrail halkı, uluslararası toplumun bu vahşetten haberi yoktu ya da görmezden geliyor, pek umursamıyordu. Şimdi ise İsrail’in uyguladığı bu şiddet, vahşet politikasına, hukuksuzluğuna karşı tepki verenlerin sayısı giderek artıyor, İsrail karşıtlığı tetiklenmiş durumda. Bu algının kendileri açısından güvenlik sorunu yarattığı, yaratacağı da ortada. Bunun tedirginliğinden kaynaklı olarak da artık kendilerini güvende hissetmiyorlar İsrail’e gitseler dahi. Hatta bu nedenle çift pasaportlu birçok İsrail’in tersine göçü söz konusu...
★★★
Artık siyasi, askeri ve hukuki olarak sözün bittiği yerdeyiz. Gazze’de 10 bine yakın sivil katledildi, bunun 4 bini de çocuk, 200 civarında da bebek var... Vahşet tablosu giderek de artıyor. 25-28 günde bu kadar çocuk kaybının olduğu bir savaş çatışma yoktur dünya tarihinde... 21. yüzyılda insanların geldiği nokta yüz karası açıkçası. Her gün de daha artan bir İsrail şiddeti var. Mülteci kamplarını, daha önce işgal ettiği topraklardan Gazze’ye sürülen Filistinlileri de hedef alıyor, bombalıyor İsrail. Nesiller boyu sürecek kin ve nefretin tohumlarını ekiyor, radikalizmi körüklüyorlar. Dolayısıyla uluslararası toplumun artık bir araya gelmesi kaçınılmaz. Şu çok net Filistin-İsrail sorunu çözülmeden bölgede barış gelmeyecek. Barışın olmadığı bir yerde de güvenliği tesis edemezsiniz... Yani ABD’nin gölgesinde İsrail askeri anlamda başarılı olduğunu, olacağını sansa da katliam ve zulmüyle kaybeden taraf olacak aslında... Hem uluslararası toplumda yarattığı İsrail karşıtlığı algısı hem de dünyanın hiçbiryerinde artık kendilerini güvende hissetmeme tedirginliği açısından...