Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

ABD Dışişleri Sözcüsü, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması ve süren soruşturmayla ilgili yaptığı “Başka bir ülkenin iç karar alma süreçleri hakkında yorum yapmayacağız. Türkiye, ABD açısından değerli bir müttefik ve ortaktır. Gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Hukuk kurallarına uygun hareket edilmesini bekliyoruz” şeklindeki iki açıklamasıyla tam anlamıyla olması gerektiği gibi duruş ortaya koydu. Dolayısıyla ABD’nin daha önceleri Türkiye’deki iç gündemle ilgili olur olmaz çıkışlarını, abuk- sabuk açıklamalarını, tavırlarını hatırladığımızda bunlara ikinci Trump döneminde hafiften frene basarak yapılan konuşmalar, sağduyu örnekleri denilebilir… Ama söz konusu Trump olduğu için sürdürülebilirlik öngörüsünde iddialı sözler sarf etmek ya da böyle devam edeceğini kestirmek zor. Hele de Trump’ın ilk dönemindeki bu anlamda sabıkaları hafızalardayken… Mesela rahip Brunson’un yargılanma aşamasındaki ekonomik yaptırım tehditleri ya da Suriye’ye olası askeri operasyonu engelleme amacıyla gönderdiği terör örgütü PKK/PYD/YPG’nin müttefiki edasında ifadeler, hatta terör örgütü elebaşının  müzakereyle taviz vermeye hazır olduğunu belirten zırvalıklar içeren küstah mektubu gibi… Her ikisine karşı Türkiye’nin tavrı, duruşu da malum. Kendi bildiği yolda yürüdü, geri adım atmadı. Trump’ın 9 Ekim 2019 tarihli küstah mektubuna da aynı gün Barış Pınarı Harekatı’yla karşılık verildi. Harekâtın başladığı ilk andan itibaren Türk savaş uçakları nokta atışlarıyla hedefleri vurdu. İHA ve SİHA’lar havada cirit attı. Komandolar da Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarında olduğu gibi Fırat’ın doğusunda terörist temizliği yaptı, zoru görenler de tüydü. Hatta Trump da tavsiye niteliğindeki “Umarım çekilirler çünkü yenmek çok zor” sözleriyle gerçeği açık açık teröristlerin kafalarına soktu...

Haberin Devamı

★ ★ ★

Trump’tan sonraki ABD Başkanı Biden’ın Türkiye’nin içişlerine karışma, müdahale hevesi, denemeleri anlamında kepazelikler listesi daha da kabarık. Daha Beyaz Saray’da koltuğa oturmadan seçim kampanyası sürecinden başlayarak Türkiye’deki seçilmiş iktidarı değiştirmek için muhalefeti destekleyeceğini söyledi. Türkiye’nin içişlerine alenen müdahale sözü verdi hiç utanmadan. Darbe girişimiyle yapamadıklarını bir başka yolla deneme alçaklığı yani.. Seçildiği andan itibaren de Biden yönetiminde Türk-Amerikan ilişkileri diplomatik anlamda daha zorlu bir döneme girdi. Senatoda ve kongrede Türkiye’ye karşı zehir zemberek yapılan açıklamaların ardı arkası kesilmedi...Ermeni, Rum ve Yahudi lobileri her zaman olduğundan daha saldırgan bir şekilde hareket ettiler. Amerikan askeri ve ekonomik desteği bir anda Washington yönetiminin de terör örgütü olarak kabul ettiği PKK’nın Suriye’deki kolu PYD/YPG’ye akmaya başladı. Terör örgütü PYD/YPG’nin bölgedeki şiddet ve terörist eylemlerle desteklenen ayrılıkçı eğilimleri güçlendi. Biden yönetimi, terör örgütünü DEAŞ’a karşı iş birliği yapılan bir aktör pozisyonunda daha da ileriye taşıdı. Yine yüzlerce Türk vatandaşının ölümünden sorumlu olan FETÖ terör örgütüne dalkavukluk yapmaktan geri durmadı. Türkiye ile ilgili meselelere odaklı “derin” faaliyetlerle dezenformasyon bataklığını genişletmeye çalıştı. Siyasetten, ekonomiye ve sosyal yaşama dönük fazlasıyla etki faaliyetinin arkasındaki isim oldu.

Haberin Devamı

★ ★ ★

Haberin Devamı

Ama ne yaparlarsa yapsınlar Türkiye sağlam durdu, kararlı bir şekilde yoluna devam etti.. Dünyadaki değişime, gelişmelere bakıldığında da Türkiye’nin farklı bölgelerdeki saha tecrübesi ve dinamik diplomatik ağıyla gücü, etkisi ortada.. Dolayısıyla ABD’nin son açıklamalarındaki “Türkiye’nin içişlerine karışmama, bir başka ülkenin karar alma süreçlerine saygı duyma” sözlerine karşılık denilecek tek şey de şu aslında:

Hep böyle kal ABD...