İnternet devi Facebook, “rakiplerini yok etme” ve “yüksek kâr elde etme” hırsı yüzünden milyarlarca kullanıcısının kişisel bilgilerini hoyratça kullanınca tüm dünyada hedef tahtasında.
Mark Zuckerberg ile ekibi yaşanan bu kötü olayı unutturmanın yollarını ararken, şirket, kişisel bilgilerin gizliliği ve güvenliği noktasında art arda değişikliklere imza atıyor.
Dahi çocuk Zuckerberg kırmızı ışıkta geçerken yakalandı ama bu yolda yalnız gitmediği de ortada.
Yeni ekonominin baronları Google ile Facebook reklam pazarından elde ettikleri milyarlarca doların üzerine yeni milyarlar eklemek için var gücüyle yarışta. YouTube ile Instagram’ın da sahibi olan ve adeta birbirleri dışında rakip tanımıyan bu ikili tüm dünyada dijital reklam pastasının büyük bölümünü afiyetle mideye indiriyor. Üstelik iştahları hiç kesilmeden!
Gözü kapalı harcıyorlar!
İşin bir başka boyutu daha var. Google ile Facebook kullanıcı bilgilerini kârlarını katlamak için kullanırken, acaba Türkiye’deki reklamveren şirketler ne yapıyor? Piyasanın etkili oyuncularından birinin yorumuyla, uzatmadan hemen söyleyelim, “Gözleri kapalı, alternatif bile bakmaksızın Google ile Facebook’a dağıtıyorlar...”
Türkiye’de iş yapan e-ticaret ve hızlı tüketim ürünleri (FMCG) grubunda yer alan firmalar neredeyse bütçelerinin tamamını bu ikiliye aktarırken, telekom, bankacılık ve otomobilciler de rüzgârın peşinden gidiyor.
Maliye aman dikkat
Türkiye pazarına bakıldığında resmi veriler 2017 yılında 2.2 milyar liralık dijital reklam harcaması yapıldığını ortaya koyuyor. Sektörü yakından takip eden analist ve oyuncuların tahminleri ise bunun oldukça üzerinde bir rakama işaret ediyor. Sadece Google ile Facebook ikilisinin Türkiye’de yılda 3 milyarlık geliri geçtiği ifade ediliyor.
Hatırlatalım, bu ikili ülkemizde kazandıkları parayı kurdukları bir ofis üzerinden direkt Dublin’e göndererek Türkiye’ye vergi çalımı atıyor. Bu yüzden olsa gerek, pazardaki rakamlar konusunda uluslararası araştırma şirketleri verilere erişimde sıkıntı yaşıyor. Dileğimiz Maliye’nin gözünün bu ikilinin hesaplarının hep üstünde olması yönünde.
Yerel mecralar ölsün mü?
Türkiye’de “yerli teknolojilerle geliştirilen reklam platformlarının eksikliği” ve “yerli internet sitelerinin bugüne kadar oyun bozucu bir harekete imza atmamaları” Google ile Facebook ikilisinin ekmeğine yağ sürüyor, böylece reklam bütçelerinden ortalama yüzde 75 pay almalarını sağlıyor.
Hatta öyle çarpıcı örnekler var ki; yerli ve milli duruş peşinde koşan anlı şanlı dev Türk şirketlerimiz bile iş reklam vermeye gelince bırakın yüzde 75’leri yüzde 90’a yakın bütçeyi bu yabancılara aktarıyor. Almanya gibi yerel teknolojilerini destekleyerek bu oranları yüzde 50’lerin altına çeken ülkeler olduğunu da bu noktada hatırlatalım.
“Türkiye’nin datası Türkiye’de kalsın”, “bilgilerimiz ahlaksız teklifler için kullanılmasın” diye hesap ederken, işin bu boyutuyla ilgili de acil bir eylem planı artık şart.
Çok tehlikeli bir durum
Unutmayalım, reklam pastasının büyük çoğunluğu yurtdışına gidince yerel mecraların ayakta kalma gücü de kalmıyor. Bu da halkın tüm bilgilendirme ihtiyacını yabancı mecralardan sağlaması demek.
Bu mecraların nasıl yönlendirildiği ve manipüle edildiği ortaya çıktıkça şu soru geliyor akla; Tehlikenin farkında mıyız?
STFA ve Stalin!
Türk müteahhitler denildiğinde akla gelen ilk isimlerden biri hiç kuşkusuz “STFA”. Merhum ortaklar Sezai Türkeş ile Feyzi Akkaya ülkemizde birçok ilke imza attı. 2001 krizinde ağır yara alan şirket bu yıl 80. yaşına bastı. Bu sebeple 75. yıl hazırlanan kitap olan “İLK”i yeniden bizlerle paylaştı. Tarih Vakfı’nın tek taraflı, övgü dolu içerikten uzak STFA gerçeğini anlatmak için hazırladığını belirttiği kitaptan ilgi çekici birkaç nota gelince...
- STFA ortaklığı ayaküstü bir konuşmayla kurulmuştur. Yazılı bir vesika da hatırlamıyorum. Hatırladığım, kısa konuşmamızdır;
“Ortaklık nasıl olacak?” Eşitiz... ”Peki Sezai, ben, edepli ifadeyle pek münasebetsizce bir para kazanırsam, bu da mı ortaya konacak?” Evet!.. (F. Akkaya)
- Ortaklığımızda birçok bağrışmamız olmuştur; fakat hiç kavga etmedik. Çok para sıkıntısı çektik; ama hiç hesaplaşmadık. (F. Akkaya)
- 1994’te Gebze’de İnanç Vakfı Öğrenme Köyü projesi hayata geçirildi. (Türkiye’de ilk kez Milli Eğitim Bakanlığı’ndan üstün yetenekli çocukların eğitimine ait kanun, müfredat çıktı). Sovyetler Birliği’nde Akademgorodok (Novosibirsk) var... Üstün zihinsel yetenekli çocukların eğitildiği bir yer. Stalin zamanında kurulmuş. Sezai Bey de zaten “Bu fikri bana Stalin verdi” derdi. Gençliğinde, Stalin’in böyle bir merkez kurduğunu, bütün Sovyetlerden üstün yetenekli çocukları toplayıp eğittiğini duymuş, hakikaten de öyle, sonra gittik gördük. (Erbil Olcay)