Şükrü Andaç

Şükrü Andaç

sukru.andac@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bizim işimiz ekonomi sayfaları hazırlamak. Okuyucularımıza sokakta, iş dünyasında ekonominin dokunduğu her alanda nelerin olup bittiğini anlaşılır bir dille sunmak. Yaptığımız haberlerle geleceğe dair önden bilgi aktarmak, yazarlarımızla gelişmeleri yorumlamak en önemli görevimiz. Hayatımız rakamlar, analizler, projeksiyonlarla geçiyor...
“Dolar ne olacak, euro ne olur? Altın alalım mı? Borsa neden düştü ve tabii paramı nereye yatırayım?” gün boyunca gerek çevreden, gerekse Milliyet’in içinden bize en sık sorulan soruların başında gelir. Bu bizim hikâyemiz.
Bir hikâyemiz daha var. O da içiçe olmamıza karşılık bizim “ekonomi cephesinden” oldukça uzak bir isim olan Kadir. Milliyet’in ilk sayfası olan görünen yüzünde büyük emeği olan Kadir Pastutmaz.
Onun da olmazsa olmazları vardı. Gazetenin 1. sayfasında hayal ettiği görsel şölene günün haber ve fotoğraflarıyla imza atmak, ertesi gün yüzbinlerce kişinin ilk bakışta etkileneceği bir bütünlüğü yakalamak... İnce ince uğraşır, arar tarar, soruşturur, abilerinin öğütlerini dinler, yaratıcılığı ile en iyi sayfaya imza atardı.
29 yaşındaki Kadir, sıfırdan başladığı, önceleri el yordamıyla sonraları eğitimle harmanladığı hayattaki en sevdiği işini artık yapamayacak. Önceki gün ani bir şekilde aramızdan ayrıldı.
Bizim işimize çok katkı yaptı, ekonomi haberlerini 1. sayfadan ustalıkla aktarmak için titizlikle çalıştı. Ama “Abi nasılsın?” dışında bir cümle kurmadan aramızdan çok uzaklara gitti.
Dolar, euro, borsa, araba, ev sanki hiç umrunda değildi. Yeni yeni düzen tutturmaya başlamıştı. Tam bize soru sorma sırası gelmişti ki, gitti.
Abiliğimizi yapamadık.
Söz sırası Ekonomi Servisimizde...

‘GÜZEL YERDESİN!’
Güzel insandın Kadir, güzel... Hırslarla örülü medya aleminden değildin sanki. Komşu mahalledendin, didişmelerimize komşu mahalle sakini mesafesiyle baktın bence hep.
Cuma akşamı Siirt dönüşünde geç saatlerde gazetede karşılaşıp sana “Sigaran var mı?” diye sorduğumda ilk kez olumsuz bir yanıtına şahit oldum: “Yok! bıraktım abla...”
Yüzündeki beyazlık, tişörtünün yakasının arkasına yerleştirdiğin mendil dikkatimi çekti. Sordum onu da büyütmedin, “Halsizim Songül abla, bir türlü geçmedi grip, terliyorum” dedin.
Sen hiç birşeyi büyütmedin Kadir.
Doymuş bir halin vardı hayatın her türlü nimetine. Neredeyse her pazar kurduğun, “Abla resimleri attın mı, güzel yere koyduk haberini” sözünü artık duymayacağımı sanıyorsan aldanıyorsun.
Masum bir çocuk, merhametli bir davranış gördüğüm her yerde, “Takma be abla” diyen sesini duyacağım...
Songül Hatısaru

Haberin Devamı

‘ÇOK ACELE ETTİN’
Kadir’in sürekli bir acelesi vardı. Hızlı konuşur, hızlı yürür, hızlı çalışırdı. Meğer nedeni varmış. Hayat çok kısaymış. Bazı insanların varlığı dolu dolu hissedilir. Kadir’de hep bir tezcanlılık ve - hafif mahçup - bir sıcaklık...
Kadir şimdi de yokluğunu hissettiriyor. Büyük bir acıya yarım kalmışlık duygusu eşlik ediyor. Kadir çok güzel bir insandı. Kısa ömrünü gazetesine adadı. Hiç unutulmayacak, hep iyi hatırlanacak. “Sayfaları soran” Kadir’in o güzel gülüşü ise her zaman kalbimde.
Serkan Arman

‘DEĞİL Mİ KADİR?’
Heyecanlı ama sabırlı, çok hızlı konuşan ama yorulduğunu asla belli etmemeye çalışan, herkesle barışık bir insan, Kadir... Genç yaşına rağmen yıllarca emek verdiği gazetede yılmadan koşuşturmasını, heyecanla “Bu haber hangi sayfada abiler?” diye bizim servise doğru gelişini, her rastlaştığımızda “Canım abicim nasılsın?” diye soruşunu unutabilmek zor.
Nasıl ki sen, buralardan çekip gitmeye hazır değilsen, bizler de aniden gidişine hazır değildik. Zaten hazır olmak bile, kabullenmek demek değildir,
değil mi Kadir?
Levent Köprülü