İki yıl kadar oluyor. San Francisco’da -ABD- şehrin merkezindeki sıradan bir binaya giriyoruz.
Caddeye bakan giriş kapısında bizi Twitter’ın kurucusu Jack Dorsey ile Dick Costolo (CEO) karşılıyor.
Asansöre binerek şirketin merkezine çıkıyoruz. Ofis iki katlı, rengarenk.
Önce kısa bir tur ardından toplantı odasına geçiyoruz.
Dorsey ve Costolo... Her ikisi de çok sıcaklar. Türkiye’deki Twitter kullanıcılarının gösterdiği ilgiyi her fırsatta yineliyorlar. Dorsey, Türkiye’nin Twitter’da kullanıcı liginde ilk 10’da yer aldığını ifade ediyor. Gelecek adına Türkiye ve Türk kullanıcılar ile birlikte neler yapılabileceği konusunda çalışma başlattıklarını söylüyorlar.
Hatta bu ikili, Türkiye denildiğinde Van depremini hatırladıklarını belirtiyor ve Twitter’ın bazı hayatların kurtarılmasına aracılık etmesini hiç unutamayacaklarını anlatıyor. Türk kullanıcılardan gelen sıcak mesajlara da teşekkür ediyorlar.
Ardından, bizleri ufuk turuna çıkardıkları bir sunumda, sosyal medyanın, internetin yani yeni dünyanın geleceğini anlatıyorlar.
Tüm bunları bizimle birlikte aynı masada dinleyen başka Türkler de var. Bu isimler başta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olmak üzere devletimizin büyükleri. Odada Hayrünissa Gül ile oğlu Ahmet Gül de bulunuyor. Hepimiz merakla ve zevkle dinliyoruz. Twitter turumuz bir saatin ardından son buluyor.
Hani yol açılacaktı?
Karşılamadaki zerafet çıkışta da sürüyor. Kapıya kadar uğurlanıyoruz.
Bizlere gösterilen ilginin karşılılığı olarak da Twitter yöneticileri Cumhurbaşkanı Gül’den sıcak bir Türkiye daveti alıyorlar.
Çıkışta “İşte biz de böyle işler yapmalıyız” sözleriyle Cumhurbaşkanı ve beraberimizdeki heyetle birlikte kaldığımız otele doğru yol alıyoruz.
Fairmont Hotel’de Cumhurbaşkanı Gül ile yaptığımız sohbetten şu sözleri hatırlıyorum:
“San Francisco, Silikon Vadisi... Son yıllarda hayatımızı değiştiren olayların kaynağı burası. Korku duvarlarının yıkılmasına -Arap baharı- yol açan projeler buradan çıkıyor. Türkiye’nin orta sınıf gelirden gelişmiş ülke haline gelme yolu buradan geçiyor. Türkiye’nin yapacağı çok iş var. Ziyaretimin sembolik anlamı büyük. Biz yolu açıyoruz.”
Başbakan’ı dinleyin...
Aradan iki yıl geçmiş. Şimdilerde Twitter 650 milyon kullanıcısı, 30 milyar dolarlık piyasa değeriyle yeni ekonominin en büyük ve yenilikçi aktörlerinden biri konumunda.
Bizim cephede, Türkiye’de ise henüz değişen pek birşey yok.
Orta gelir tuzağına düşmeyelim, teknoloji, yenilik geliştirelim derken düştüğümüz duruma bak. Başbakan eliyle Twitter’ı kapatıyoruz.
“Türkiye Twitter’ı yasakladı” sözünü ilk duyduklarında Jack Dorsey ve Dick Costolo’nun halini merak ediyorum.
Dün öğlene doğru bunları yazarken yasaklı Twitter’da bir mesaj gözüme çarpıyor.
Cumhurbaşkanı Gül’den: “Sosyal medya platformlarının tamamen kapatılması tasvip edilemez.”
Geçmişi düşünüyorum.
Bugüne bakıyorum.
Sahneleri art arda sıralıyorum.
Tiyatro gibi geliyor her şey.
Olayın siyasi yanı bir yana, Twitter’ı makara, kukara için kullananlara üzülüyorum.
Engelleme halen sürüyor ama Twitter ahalisi pek etkilenmemiş duruyor. Türkçe milyonlarca Tweet yağmaya devam ediyor. Herkes işi gücü bıraktı “Twitter’a nasıl girerim?” sorusunun yanıtını arıyor.
Bu sorunun cevabını aslında Başbakan Erdoğan zamanında vermişti.
YouTube’u Türkiye’de yasakladığı dönemin son günlerine doğru demişti ki; Ben giriyorum, siz de girin!