Türkiye ekonomisinin kendine güveninin arttığını belirten Bülent Eczacıbaşı, “cari açık riskinden” kurtulmanın önemine vurgu yaptı
Türk ekonomisinin en büyük sorunlarından biri hiç şüphesiz cari açık. 2012’de 77 milyar doları bulan açığın aşağı çekilmesi hükümetin en büyük hedefi. İthalatın azalması adına art arda teşvik paketleri çıkarılıyor (yerli üretimin artması için), yurtdışından sermaye çekmek için fırsatlar hazırlanıyor.
Ekonominin ‘yumuşak karnı’ olarak nitelendirilen bu sorunla ilgili olarak Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı’dan kritik uyarı geldi.
Eczacıbaşı, Vitra için global rakiplerle rekabet ve yeni müşteri avlamak adına en önemli etkinliklerden biri olan Almanya’daki ISH fuarı seyahatinde, ABD ve Avrupa bölgesinde sorunların sürdüğünü belirtirken, Türkiye’nin başta güven sağlamak konusu olmak üzere birçok alanda etkili adımlar attığını belirtiyor.
Bülent Eczacıbaşı, kritik uyarısını ise esprili bir Laz fıkrası üzerinden yapıyor...
‘Tık tık tık’ ses geliyor
“Temel yatağının altında ‘tık tık tık’ diye bir ses duymuş. Karakolu arayıp ‘Komiserim yatağımın altında saatli bomba var’ demiş. Komiser de ‘Nereden anladın’ diye sormuş. Temel, ‘Tık tık tık diye ses çıkarıyor’ yanıtını vermiş. Komiser de ‘Tık tık tık diye ses çıkardığı sürece sorun yok’ demiş.”
Bu örnekten yola çıkan Eczacıbaşı, şunları söylüyor: “Türkiye’de ‘cari açık finanse edilebildiği sürece sorun yoktur’ demek buna benziyor. Bir saatli bomba var. Ne zaman patlayacağı belli değil. Bugün patlamayacak, yarın patlamayacak ama bu fonlar akıyor. Günün birinde çıkma riskini beraberinde getiriyor. Bu nedenle 2012’de başarılı bir operasyon yapıldı diye düşünüyorum. Bu bir tehlike olarak görüldü. Bir soğutma operasyonu devreye girdi.
Cari açık finanse edilebilir olduğu sürece sorun değildir görüşünün tehlikeli olduğunu kabul etmemiz gerekir. Sağlam zemin üzerine kurulan bir yıl yaşayacağız. Beklenmedik gelişmeler olmazsa daha iyi bir yıl yaşayacağız.”
Baba, oğul lavabo üretimi yaptılar!
Fuarda kurulan Vitra Elements sistemi, kullanıcının elleriyle dokunmatik olarak bir lavabo üretmesine aracılık ediyor. Sistem tasarımcının ilk eskizlerini de 3 boyutlu olarak kullanıcı ile birlikte çizdiriyor.
İmralı sürecine bakış
Bülent Eczacıbaşı, Güneydoğu sorununda açılan yeni sayfayı, İmralı sürecine ilişkin gelişmeleri ise şu sözlerle değerlendirdi: “Hükümetin kararlılığını kutlamak lazım diye düşünüyorum. Kararlılık gösteriyor. Zor ve riskli bir süreç başlatıyor. O bölgeye yatırım yapmayı her zaman planlıyorum.”
Gelişmekte olan ülkelere yatırım
Dünya ekonomisinde yaşanan son gelişmelerin gelişmiş ülkelerin lokomotif olma rolünü azalttığı görüşünü savunan Bülent Eczacıbaşı, “Gelişmekte olan ülkelerle gelişmiş olanlar arasında fark da hızla kapanıyor. Örneğin kişi başına gelir farkı 1990’da 10 katmış. 2011’de 6 kat. 2017’de 5 kata ineceği tahmin ediliyor. Gelişmekte olan ülkelerin dünya ekonomisindeki payı artıyor” dedi.
Gelişmiş ülkelere verdikleri ağırlığı azaltmayı hedeflediklerini ifade eden Eczacıbaşı “Bunun somut adımı Rusya’da yaptığımız yatırım. Yeni pazarlara dikkatimizi yönelteceğiz. Bunların içerisinde Hindistan var. İkinci stratejimiz inovasyonu geliştirmek. Bozüyük merkezimizin sonuçlarını almaya başladık. Bir başka konu markalaşma. Almanya’da üç marka satın aldık. Daha fazlası için arayışlarımız sürüyor. Son krizlerin bize öğrettiği gelişmiş ülkelerde de krizlerin yaşanabileceği ve gelişmekte olan ülkelerde yatırımların daha da karlı olabileceği idi. Bunu görmekte geç mi kaldınız derseniz ‘evet’ derim doğrusu“ dedi.
Eczacıbaşı’nın global adımları
Burgbad Almanya’da 3, Fransa’da 1 tesis
V&B Almanya’da 2, Fransa’da 1 tesis
Engers Almanya
CapintecABD
Vitra Plitka Rusya
Vitra Serpukhov Rusya (2014’te üretime geçecek)
İpek Kağıt Kazakistan
Eczacıbaşı Monrol Romanya ve Mısır’da tesisi var. Bulgaristan, Ürdün ve Polonya tesisleri yatırım aşamasında, Bulgaristan ve Ürdün 2013 sonunda, Polonya 2014 başında üretime başlayacak.
Kovadan, sıvadan dev Türk markasına
Eczacıbaşı Holding CEO’su Erdal Karamercan, ISH 2013’te Vitra’nın geçmişten bugüne yaptığı atağı anlattı. Vitra’nın bugünkü başarısının uzun yıllar öncesinde aslında bu fuarda atılan sağlam temele dayandığını ifade eden Karamercan, bu hikayeyi şu ifadelerle anlattı:
“1985’te Eczacıbaşı olarak ilk kez 4 kişi bu fuara katılmıştık. Gelirken yanımızda kovalar, sıvalar, malalar vardı. Fuara girdik 15 metrekarelik bir alanımız var, başladık standı kurmaya. Herkes bizi izlemeye başladı. Tüm şirketler teçhizatları, elemanlarıyla standlarını kurarken biz küçük bir alanda, kovada karıştırılan harçla standı kurduk. Vitra şimdi aynı fuarda dünya devleriyle rekabet ediyor.”
Fuara 2008’de satın aldıkları Burgbad ile toplam 2 bin m2’lik stand ile katıldıklarını hatırlatan Karamercan, “En büyüklerden biriyiz. Otomobilde Mercedes, BMW gibi markaları bizim sektöre uyarlayın ve onlarla rekabet eden bir Türk markası düşünün. Üstelik Almanların banyo dolabında 1 numaralı markası Burgbad’i alan bir Vitra. Satışlarımızın yüzde 65’i yurtdışından, 6500 kişilik istihdamın dörtte 1’i yurtdışı operasyonlarımızdan geliyor” dedi.
4 yabancıyla Vitra rüzgârı
Vitra bu yıl 4 yabancı tasarım ofisinin elinden çıkan serilerle fuarda iddiasını açıkça ortaya koymuş görünüyor. Fransız Christophe Pillet, İngiliz Ross Lovegrave, Alman NOA ve Finlandiyalı Pentagon, hazırladıkları yeni ürünlerde basitlik, işlevsellik ve tasarım öğelerini buluşturuyor.
Rocca, Villery&Booch, Duravit, Kohler gibi global oyuncularla sırt sırta, karşı karşıya stand savaşı veren Vitra yöneticileri, Uzakdoğu’dan Amerika’ya, Hindistan’dan Afrika’ya uzanan geniş yelpazede şirket temsilcileriyle işbirliği ve satış tarafında önemli görüşmeler yaptı.