Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras’ın iki günlük Türkiye ziyareti iyi geçti ama sorunların çözümü konusunda somut bir sonuç vermedi...
Aslında böyle bir beklenti de yoktu. Önemli olan, samimi ve yapıcı bir diyaloğun kurulması, karşılıklı pozisyonların daha iyi anlaşılması, uyuşmazlıkların halli için ortak bir iradenin gösterilmesi ve bu arada birtakım güven artırıcı adımların atılmasıydı. Ankara’daki görüşmelerde bunlar ana hatlarıyla sağlandı...
Ancak gündemdeki yıllanmış meseleler, örneğin Ege’deki hava sahası, karasuları, kıta sahanlığı gibi tartışmalı konularda iki taraf da bilinen pozisyonlarını tekrarladı, anlaşma sağlayacak yeni bir fikir veya öneri ortaya koymadı.
Aynı şekilde Doğu Akdeniz’deki doğal gaz kaynaklarının araştırılması ve işletilmesi konusunda görüş alışverişi bir nevi monologdan ibaret kaldı.
Yunanistan’la FETÖ’cü 8 Türk askerinin iadesi meselesinde olduğu gibi...
Ankara’daki görüşmelerin birinci bölümünde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Çipras arasında baş başa iki buçuk saatlik bir toplantı yapıldı. Bu toplantıda neler konuşulduğu açıklanmıyor. Ege ve Doğu Akdeniz meselelerinde önümüzdeki haftalarda sergilenecek tutum, politikalarda yeni bir ayar yapılıp yapılmayacağının işaretini verecek. Örneğin Ege’de gerilim yaratan hareketler duracak, anlaşmazlıkları halletmeye yönelik çözüm formülleri masaya yatırılacak mı? Kıbrıs açıklarındaki sondaj konusunda askeri güç gösterileri yerine iş birliği projeleri gündeme getirilecek mi?
Bunlar Çipras’ın ziyareti vesilesiyle Ankara’da beyan edilen iyi niyetleri sınayacak bir test olacak...
Seçim halleder...
Venezuela’da Maduro-Guaido mücadelesinin nasıl sonuçlanacağı belli değil ancak krizin ülke sınırlarını aşıp uluslararası bir mesele haline geldiği açık. Bu ise çözümü kolaylaştırmaktan çok, zorlaştıracak bir gelişme olarak görünüyor.
Kriz dünyayı bölmüş ve kamplaştırmış bulunuyor. Başkanlık koltuğunu koruyabilmek için uğraşan Maduro’yu aktif olarak destekleyenlerin başında Rusya, Çin, İran, Küba ve Türkiye geliyor. Maduro’ya karşı çıkan ve geçici sıfatıyla başkanlığı ele geçirdiğini ilan eden Guaido’yu destekleyenler arasında ise ABD, Avrupa Birliği ve Latin Amerika ülkelerinin önemli bir kısmı yer alıyor.
Daha önceki bir yazımızda Venezuela’yı bu hale getiren faktörleri incelemiştik. Mesele artık iki rakip arasında kimin haklı ve meşru olup olmadığı tartışmasının da ötesine gitmiş durumda. Açıkçası, bu meselede uluslararası platformda kamplaşmayı daha çok çıkar faktörü yönlendiriyor. Bu, ABD için olduğu kadar Rusya için de geçerli...
Dolayısıyla, Venezuela, rakip dış güçlerin de bir mücadele alanı oluyor. Tıpkı geçmişte Küba’nın ABD-Rus rekabetine sahne olması gibi... Ya da son olarak Suriye’nin olması gibi...
Bu tür dış müdahaleler olmasa herhalde ülkelerin iç meseleleri daha kolay halledilebilir. Venezuela için akla en yakın çözüm, geçmişteki şaibeli seçimlerden farklı olarak, bu kez dürüst seçimlerin yapılmasıdır. Keşke dış güçler de bunu teşvik etmekte birleşseler...