Terör, resmi beyanlarda belirtildiği gibi Türkiye ile Batılı müttefikleri arasında önemli bir işbirliği alanı olacağına, giderek bir ayrışma ve kriz kaynağı oluyor.
İstanbul’daki son menfur terör saldırısı, bu ayrışmanın yeni bir örneğini gözlerin önüne serdi.
Bu duruma yol açan başlıca faktör, Türkiye’de Batı’nın bu terör saldırıları karşısında aldığı tavırdan duyulan derin düş kırıklığı ve infialdir. Türkiye haklı olarak Batılı dostlarının Türkiye’deki terör eylemleri konusunda gösterdiği zayıf tepkiden ve aktif destek eksikliğinden yakınıyor. Türk yetkililerin defalarca tekrarladığı gibi,
Batı camiası örneğin daha önce Paris’teki veya Brüksel’deki terör saldırıları karşısında sergilediği büyük dayanışmayı göstermiyor. Bu çifte standart uygulaması Batı’ya karşı duyulan güvensizliği ve hatta nefreti, ilişkileri sarsacak derecede artırıyor.
Lafta kalıyor
Aslında İstanbul’daki terör saldırısından sonra, Batı’dan bu kez daha önceki benzer olaylara kıyasla, daha hızlı ve güçlü tepkiler geldi. Birçok devlet lideri saldırıyı sert ifadelerle kınadı, birçoğu da “yanınızdayız” mesajını gönderdi.
Bir sempati ve dayanışma jesti olarak “yanınızdayız” demek iyi, ama açıkçası bu lafta kalıyor. Türkiye’nin Batı’nın tutumuyla ilgili şikâyeti ve kızgınlığı sadece tepkisini Avrupa’daki benzer hallerdeki kadar güçlü göstermemesinden kaynaklanıyor. Asıl bu yakınma, Türkiye’deki terör eylemlerinde bazı Batılı ülkelere atfedilen sorumluluklarla ilgili...
Daha açık bir deyişle, Türkiye’nin beklentisi, bombalı saldırılardan sonra sadece kınama mesajlarının yayınlanması değil, “yanınızdayız” derken, gerçekten bu ülkelerin örneğin “terörist” diye tescil ettikleri PKK’ya karşı aktif desteklerini göstermeleridir.
Oysa görülen o ki bazı ülkeler kendi topraklarında PKK’nın (aleni propagandadan para toplamaya ve silah teminine kadar) çeşitli faaliyetlerine
göz yummaktadır.
İnandırıcı değil
Batılı ülkeler, resmi beyanlarında belirttikleri gibi, Türkiye’de terör saldırılarının yol açtığı acıklı manzaralardan üzüntü duyabilirler, Türk halkının duygularını paylaştıklarını söyleyebilirler; ama kendileri bir şekilde teröristlere “yataklık” ettikleri sürece, bu söyledikleri inandırıcı ve güven verici olmaz.
Şu da bir gerçek ki Batı’nın teröre bakışında fiilen iki ayrı kıstas hâkim. Söz konusu kendilerini de direkt tehdit eden uluslararası terör örgütleri olunca (El Kaide, IŞİD gibi) gereken tedbirleri alıyorlar, tam bir destek ve dayanışma gösteriyorlar. Söz konusu başkalarının yerel veya ulusal terör grupları olunca, bunlara göz yumuyorlar, hatta dolaylı olarak destek oluyorlar. Örneğin yakın geçmişte İngiltere’de IRA’ya ABD’deki İrlanda kökenlilerin yardım etmesi, İspanya’daki ETA’ya Fransızların
destek olması gibi...
O zaman da terörist saldırılardan sonra bu ülkelere sempati mesajlarında “yanınızdayız” deniyordu...
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024