İlk bakışta Venezuela’daki olay, halk tarafından seçilmiş bir başkanın bazı dış güçlerin de manipülas- yonuyla alaşağı edilmesine teşebbüs edilmesi şeklinde göze çarpıyor.
Bu açıdan bakıldığında, Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaido’nun Devlet Başkanı Nikolas Maduro’nun yerine kendisini devlet başkanı ilan etmesi, rejime ve demokrasiye karşı yapılan bir darbe girişimi olarak değerlendirilebilir...
Ancak olay göründüğü kadar basit değildir ve benzer birçok durumda olduğu gibi bunun da diğer bir yüzü vardır. Dolayısıyla, Venezuela krizine daha geniş ve kapsamlı bir perspektiften bakmakta ve objektif bir değerlendirme yapmakta yarar vardır...
Seçim sonrası
Evet, Maduro geçen yıl Venezuela’da yapılan tartışmalı seçimleri kazanıp, ikinci 6 yıllık bir dönem için Başkan olma hakkını kazanmış ve bu ayın başlarında düzenlenen bir törenle görevine başlamıştır.
Daha işe başlarken muhalefetin ve ABD’nin Maduro’nun başkanlığını gayrimeşru sayıp onun istifasını istemesi krizin ilk habercisi olmuştur. Çok geçmeden ABD’nin manipülasyonuyla siyasi bir darbe aşamasına geçilmiş, Meclis Başkanı Guaido sahneye çıkıp Sosyalist lideri ve rejimini devirmeye kalkışmıştır.
Böyle bir zorlamanın kabul edilmesi mümkün değildir. Kaldı ki olayın arkasında ABD’nin bulunduğu, Washington’un öteden beri Maduro’ya karşı cephe aldığı açıktır. ABD “arka bahçesi” saydığı Venezuela’da, kendisine meydan okuyan Maduro’yu devirmek için şimdi elinden geleni yapıyor.
Venezuela’da olup bitenlere karşı çıkanlar, başlıca argümanlarını “milli irade” ve “ülkenin egemenliği” gibi geçerli ilkelere dayan- dırıyorlar.
Sandık sorunu
Olayın öbür yüzüne gelince: Venezuela’da “sandıktan çıkan sonuç” tartışma konusudur. Elbet sandığına saygı şarttır. Ancak seçimlerin demokratik ve dürüst bir şekilde yapılması da bir o kadar gereklidir. Venezuela’daki seçimleri muhalefet boykot etmiş, bu haliyle seçime katılım çok düşük olmuştur. Muhalif liderlerin çoğu yasaklarla engellenmiş, bazıları da tutuklanmıştır. Yargı bağımsız işlemez hale gelmiştir. Basın baskı altında tutulmuştur. Seçimler sırasında oyları kazanılmak istenen seçmenlere yiyecek karnesi ve benzer hediyeler dağıtılmıştır... Seçimlerden sonra çok sayıda protestocunun sokaklara dökülmesi de halkın ne kadar bölündüğünü göstermiştir.
Tabii olayın bu yüzünde ülkenin ekonomik çöküntüsü de önemli yer tutuyor. Maduro’ya karşı hareketin halk açısından belki de en önemli nedeni, yaşanmakta olan ekonomik sıkıntılardır. Enflasyon yüzde bir milyonun üstünde. Yiyecek kıt, birçok ilaç yok, işsiz çok, geçim zor. Dış ülkelere göç edenlerin sayısı 3 milyonu buluyor...
Bunda tabii petrol fiyatlarının düşmesi ve ABD yaptırımları önemli rol oynuyor ama Maduro rejiminin hataları da esas nedenlerden biri...
Halkın çilesi
Özetle, Venezuela krizi giderek içinden çıkılmaz bir hale geliyor. Halktaki bu bölünmüşlük şimdi uluslararası platforma da yansıyor ve dışta da bu konuda bir kamplaşma görülüyor.
Tabii bu arada ne oluyorsa halka oluyor ve bunun faturası Venezuela vatandaşına çıkıyor...