ABD Başkanı Donald Trump şimdi ne yapacak? Kongre’nin kararına uyup Türkiye’ye karşı yaptırımları ister istemez uygulamaya koyacak mı? Bu olursa Türk-Amerikan ilişkileri nereye gider?
Bu soruların yanıtını ararken, şu iki önemli noktayı göz önünde tutmak gerek.
1) Yaptırımlarla ilgili karar, hem Temsilciler Meclisi’nin hem de Senato’nun kabul ettiği yeni savunma bütçesini içeren yasanın bir bölümünü oluşturuyor. Dolayısıyla, yaptırımlarla ilgili karar da bu yasanın bir parçasıdır. Başkan Trump bu “torba” yasayı olduğu gibi imzaladığına göre, yaptırımlarla ilgili kısmı da yürürlüğe koymayı taahhüt etmiş bulunuyor.
Bu bölüm, Türkiye’nin Rusya’dan S-400 savunma sistemini almakta ısrar etmesi halinde ABD’nin Türkiye’yi F-35 savaş uçakları programından dışlamak başta olmak üzere birtakım askeri ve ekonomik yaptırımlar uygulamayı öngörüyor. Başkan’ın bunu hiç dikkate almaması mümkün değil. Ancak listedeki yaptırımların en hafiflerini seçebilir. Ama atacağı her adım, Kongre’nin periyodik kontrolüne ve baskılarına tabi olacaktır.
2) Temsilciler Meclisi, uzun soruşturma ve tartışmalardan sonra, Trump’ın azledilmesi kararını vermiştir. Şimdi dosya Cumhuriyetçilerin çoğunlukta olduğu Senato’da görüşülecek. Bu da haftalar sürebilir. Senato da bunu aynen onaylarlarsa, Trump görevinden alınacak. Ancak bu pek muhtemel görülmüyor. Ne var ki 2020 seçim yılı ve “azil tehdidi” yeniden adaylığını koymak isteyen Trump’ın üstünde “Demokles’in kılıcı” gibi sallanmaya devam edecek.
***
Saydığımız bu iki husus, Trump’ın Türkiye konusunda elinin eskisi kadar serbest olmayacağını gösteriyor.
Trump gerçekten Türkiye ile ilişkilere çok önem vermiş, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile iyi bir diyalog kurmuş, uyuşmazlıkları uzlaşarak çözümlemeye çalışmıştır. Bu bakımdan, Ankara, ABD ile ilişkilerinde daha çok Trump’a güvenmiştir.
Aslında geçmişte de Türkiye, ABD yönetimiyle anlaşarak işleri yürütmeyi tercih etmiştir. Son yıllarda Kıbrıs’tan Ermeni meselesine, askeri ve ekonomik yardıma kadar çeşitli konularda Kongre’den hep Türkiye aleyhinde sesler yükselmiş, ancak yönetim daha gerçek ve pragmatik davranarak Ankara’yı desteklemiştir. Yönetim derken, Başkan’ın yanı sıra, Pentagon, Ulusal Güvenlik, Dışişleri gibi etkin makamlar yer alıyor. Türk diplomasisi, jeostrateji kartını oynayarak ABD yönetimini kendi yanına çekebilmiştir.
Ancak Trump döneminde işler değişti: Başkanı ile yönetimin diğer kolları arasında da sık sık uyumsuzluklar ve sürtüşmeler ortaya çıktı. Bu iki başlılık da Türkiye açışındın yeni zorluklar yarattı.
***
Türkiye’ye yaptırımların, hangi ölçüde ve ne şekilde olursa olsun, uygulamaya konmasının Türk-Amerikan ilişkileri üzerinde yıkıcı bir etkisinin olacağı şüphesizdir.
Ankara yaptırım tehdidi karşısında, S-400’ler dahil, çeşitli meselelerde sergilediği duruştan geri adım atmayacağını defalarca açıkladı. F-35’ler konusunda da başka alternatiflere başvuracağını da ilan etti. Dolayısıyla, yaptırımların Ankara’yı dize getireceği düşüncesi boş bir hayaldir.
Evet, yaptırımların ekonomik sıkıntılar ve siyasi gerginlikler yaratması kaçınılmaz. Aynı şekilde, Türkiye’nin alacağı karşı tedbirler, örneğin İncirlik ve Kürecik üslerinin kapatılması gibi hamleler de ABD’yi sıkıntıya sokacaktır.
Ama en önemlisi, bunun dış politikada köklü değişiklikler yaratması ve zaten bölgede mevcut olan gergin ortamda güç dengelerini büsbütün bozması ihtimalidir.