İşverenler, çalışanların kendi aralarında kurduğu WhatsApp grubu için 3. kişi konumunda. Bu sebeple çalışanların WhatsApp grubu paylaşımları kişisel veri niteliğinde ve işverene karşı hukuki korunma altında
İhsan Amca, sen daha iyi hatırlarsın. Eskiden okulda, işyerinde, mahallede küçük bir arkadaş grubu kurulur ve bu grup kendi arasında toplu hareket ederdi.
Grupların en önemli kuralı, grup içinde konuşulanın grup içinde kalmasıydı.
Teknoloji gelişti. Artık bireyler bir araya gelmeden de grup kurup birbiriyle iletişime geçebiliyor, karşılıklı fikir açıklayıp, ortak karar alabiliyor.
WhatsApp, facebook bu tür grupları kurmak için en yaygın platformlar. Senin de dahil olduğun WhatsApp grubu var mı bilmiyorum İhsan Amca ama bu kapalı gruplar içinde yapılan paylaşımları Yargıtay kişisel veri olarak kabul ediyor ve korunması gerektiğini düşünüyor.
Artık hemen her işyerinde çalışanların kendi aralarında haberleştikleri WhatsApp grupları var.
Müdür dahil mi?
Eğer bu gruba işveren veya işveren vekili saydığımız müdürler de dahil değilse, sadece çalışanların kendi aralarında kurdukları bir iletişim gurubu ise, işveren hukuken farklı bir statüye geçiyor.
Yargıtay’a göre işveren, çalışanların kendi aralarında kurduğu WhatsApp grubu için üçüncü kişi konumunda. Bu sebeple çalışanların WhatsApp grubundaki paylaşımları kişisel veri niteliğinde ve işverene karşı bile hukuki korunma altında. İşveren bu yazışmaları hukuka aykırı ele geçiremez.
Bir olay anlatayım sana sevgili İhsan Amca....
Olay bir mağazalar zincirinde geçer. Çalışanlar kendi aralarında bir WhatsApp grubu kurmuş ve sohbete başlamışlar. 01.06.2012 tarihinden beri çalışan Aysel adlı mağaza çalışanı, müdürünün odasına çağrılır.
WhatsApp grubu mesajlarının bir başka çalışanın telefonunda tespit edildiği söylenir ama bu çalışanın kim olduğu söylenmez.
Mesajlarda işyeri aleyhinde görüşmelerin olduğu, bu nedenle istifa etmesinin lehine olacağı, istifa etmezse kendisine şirket tarafından manevi tazminat davası açılabileceği belirtilerek, istifa etmesi istenir.
Aysel Hanım hemen avukatına telefon eder ve tavsiye üzerine, istifayı reddeder. İşveren 13.06.2014 tarihinde Aysel Hanım’ı işten çıkarır. Aysel Hanım’ın avukatı da haksız fesih sebebiyle dava açar, iş hukukundan doğan haklarını talep eder.
Telkin mi var?
Mesajlar içinde Aysel Hanım’ın mağaza müdürüne sataşma niteliği taşıyacak bir mesajı yoktur. Ancak 2014 yılında 1.075 TL brüt ücret alan Aysel Hanım ve diğer çalışanların mesajlarında, kendisinin ve iş arkadaşlarının ücretlerinin ve özellik satış primlerinin yeterli olmadığı yönünde açıklamalarının bulunduğu tespit edilir.
Aysel Hanım ücret yönünden memnuniyetsizliğini ifade ederken diğer arkadaşlarına “fazla gayretli çalışmamaları, çabalarının boşuna olacağı yönünde” telkinlerde de bulunmuştur.
İşte İş Mahkemesi, Aysel Hanım’ın WhatsApp grubunda, iş arkadaşlarına yönelik fazla gayretli çalışmalarının boşuna olacağı şeklindeki mesajlarının iş akdinin feshi için haklı sebep nedeni olacağına karar verir.
Mahkeme’ye göre, Aysel Hanım’ın iş akdi gereği almış olduğu ücreti ve prim sistemini hiç kimseyle paylaşmaması gerekir.
Yargıtay ise bunun tersini söyler ve Aysel Hanım’ın iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini, kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı taleplerinin kabul edilmesi gerektiği gerekçesiyle İş Mahkemesi kararını bozar.
Gizli kişisel veri sayılıyor
İhsan Amca, işte burası çok önemli, WhatsApp sistemi, telefon ve internet ortamında internet vasıtası ile iletişimi gerçekleştiren bir sistem. Burada kişi, kişiler ile iletişime geçtiği gibi gruplar kurarak grup içinde iletişim gerçekleştirilmekte. Ancak WhatsApp sistemi kendi içinde korunan ve üçüncü kişilere kapalı bir konumda.
Dolayısıyla işçilerin iş akışını bozmadığı ve çalışmaların etkilemediği sürece WhatsApp grubu kurmaları ve burada iletişim içinde olmaları yasak değil. İşçilerin bu kapsamda burada iletişimlerinin kişisel veri olarak da korunması esas.
WhatsApp grubundaki konuşmalar gizlilik içeren kişisel veri niteliğinde olduğundan, salt nasıl temin edildiği anlaşılamayan bu yazışmalara dayanılarak iş sözleşmesinin feshi haksız.
Delil olmuyor
Yani sevgili İhsan Amca, işveren de olsa, çalışanların kurduğu WhatsApp grubuna göre, gruba üye olmayan herkes üçüncü kişi konumundadır ve oradaki mesajlaşmalar kendisine kapalı.
Bu durum hep aynıdır, değişmez, dersin hocası öğrencilerin kurduğu, rektör akademisyenlerin kurduğu, antrenör futbolcuların kurduğu, yönetmen oyuncuların kurduğu - bu liste uzar gider - WhatsApp grubuna göre üçüncü kişi konumundadır ve gruptakilerin onayı ve izni dışında elde edeceği mesajlar, hukuka aykırı yolda elde edilmiş mesaj kabul edilir. Delil olarak kullanılması tam serbest değildir.
Süreli kural, süresiz istisna
Süresiz nafakayla ilgili sorunu bilmeyen kalmadı. Ben de hem adalet ve hakkaniyet, hem de sosyal ve ekonomik yönü nedeniyle birçok kere bu köşede dile getirdim. Muhtemelen süresiz nafaka sistemi değişecek.
Ancak şunu vurgulayayım... Hiçbir düzenleme herkesi memnun etmeyecek. Süresiz nafakanın devamından yana olanlar da düşüncelerini kamuoyunda duyurmaya başladılar.
Bunların en sonuncusu, “100 Kadın” tarafından kurulan “Nafaka Hakkı Kadın Platformu”. İçlerinde, Ümit Boyner gibi iş insanları, Aysel Çelikel gibi hukukçu akademisyenler, Özge Özpirinççi gibi sanatçılar da var. Bir metni imzaya açtılar. Emek ve çabaları için teşekkürler.
Çözüm önerim nedir?
Metninde, süresiz nafakanın sınırlanmasına dahi karşı olmaları beni şaşırttı. Doğrudur, istihdamda ve ücretlendirmede kadın ve erkek eşitsizliği var. Ama benim çözüm önerilerim arasında, işyerlerine, tıpkı özürlü ve hükümlü çalıştırma zorunluluğu gibi nafaka alacaklısı kadın çalıştırma zorunluluğu getirilmesi var.
Aile içi şiddete maruz kalan, istihdamdaki ve ücretlendirmedeki eşitsizliğe dayalı ekonomik kaygılar sebebiyle evliliğini sürdürmek, her türlü şiddet ve çileye boyun bükmek zorunda kalan kadına, boşanma sonrası istihdam perspektifi sağlamak, ekonomik bağımsızlığını ve geleceğini yasal güvence altına almak, onu ve kişiliğini daha iyi korumaz mı!
Sosyal Devlet ilkesi gereği gerekli önlemler alınmayacaksa, elbette süresiz nafakanın sınırlandırılması, iyileşmesi zor yeni sosyal yaralara neden olur. Tabii ki ben de, “Nafaka Hakkı Kadın Platformu” imza metninde belirtildiği gibi, kocası izin vermediği, çocuklarına bakma yükümlülüğü gibi sebeplerle “meslek sahibi olamamış veya meslek sahibi olsa dahi çalışmasına izin verilmediği ve/veya evin tüm yükü üzerine bırakıldığı için mesleğini icra edememiş kadınların” tamamen nafakasız kalmasına taraftar değilim, ama süresiz nafaka ile boşandıkları eşlerine bağlı kalmalarından yana da değilim.
Çözümü kısaca yinelemem gerekirse, süreli nafaka kural, süresiz nafaka istisna olarak devam etmelidir. Bunun da anayasal Sosyal Devlet ilkesi çerçevesinde gerçekleşmesi elzemdir.